Twitter Facebook Linkedin Youtube

DENİZLERİN STRATEJİK BÖLGELERİ: BOĞAZLAR VE KANALLAR

Dünya siyasetini anlamak istiyorsanız öncelikle temel aktörlerden biri olan ‘parayı’ anlamalısınız. Parayı anlamak için de ‘üretim’ ve ‘tüketim’ faktörlerini anlamalı yani bir manada ‘enerji’ ve ‘ticareti’ anlamalısınız.

Bugün Suriye ve Irak –eskiden bu coğrafyalara Irakeyn denirdi- meseleleri tartışıldığında ben genellikle denklemleri enerji üzerine ve ‘ülkü sahibi’ devletlerin hamleleri üzerine kurarım. Zaten Akdeniz’de bulunan 34 –bilinen sayı- savaş gemisini başka sebeplerle açıklamaya çalışmak pek de mümkün değil. Bu denklemleri ve oyuncuları belki başka bir yazıda değerlendirebiliriz ancak ben bu makalede ticaret ve savaş gemileri için oldukça önemli olan denizlerin stratejik bölgelerini; boğazları ve kanalları incelemek istiyorum.

Baktığımız zaman dünya üzerinde çok sayıda boğaz ve kanal bulunmakta ancak bunların önemi bakımından sıraladığımızda en önde İstanbul ve Çanakkale Boğazı, Hürmüz Boğazı, Malakka Boğazı, Bering Boğazı, Panama Kanalı, Süveyş Kanalı çıkmaktadır. Bu boğaz ve kanallar, genellikle ticari ve askeri açıdan son derece kritiktir. Bu boğaz ve kanalların her birisini tek tek ayrıntılı olarak ele alma imkânımız olmasa da temel olarak incelemek faydalı olacaktır.

Öncelikle Hürmüz Boğazını ele aldığımızda karşımıza enerji taşımacılığı çıkacaktır. Öyle ki Ortadoğu petrollerinin %40’ı ve dünyada sıvılaştırılmış gazının %66’sı bu boğazdan taşınmaktadır. İran’ın ve Umman’ın kontrolünde olan boğaz, özellikle İran tarafından çok sık olarak stratejik anlamda kullanılmakta ve Batı’ya karşı önemli bir koz olarak görülmektedir. Boğazın güvenliği, -ABD desteğiyle-  Körfez İşbirliği Ülkeleri ve İran tarafından sağlanmaktadır (Bu konuyla alakalı Umman’ın tarihini okumak, bölgedeki diğer ‘egemenleri’ anlamaya yardımcı olacaktır). Boğazda sık sık ABD ve İran gerginlik yaşamakta, ya da askeri tatbikatlar uygulamaktadır.

İkinci olarak inceleyeceğimiz boğaz ise Malakka Boğazıdır. Malakka Boğazı, Malezya Yarımadası ve Sumatra Adası arasında dar bir boğazdır. Ancak ekonomik olarak oldukça önemli bir konuma sahiptir. Malakka Boğazı; Endonezya, Çin, Hindistan, Japonya, Tayvan, Güney Kore gibi oldukça kalabalık ve etkin devletler arasında ticareti kolaylaştırmaktadır. Ancak bu Boğazda ve çevresinde bulunan korsanlar, boğazdaki ticarete zarar vermekte, bu yüzden de Çin, çeşitli alternatif yollara destek olacağını açıklamaktadır.

Dünya üzerinde özellikle ekonomik anlamda önemli olan diğer iki geçiş noktası ise; Süveyş ve Panama kanallarıdır. Bu iki kanal, insan eliyle açılmış birer mühendislik harikalarıdır. Yine iki kanalda devletlerin egemenlik rekabetinde söz konusu olmuş ve gerek askeri, gerekse politik birçok mücadeleye ev sahipliği yapmıştır.

Bu kanallardan Panama Kanalı, Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanusu birbirine bağlar. Bölgeden geçen gemilere büyük bir tasarruf sağlar. Yapılışında öncelikle Fransızların girişimi söz konusu olmuş ancak bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Daha sonra devreye giren ABD, inşaatı tamamlamıştır.

Diğer önemli ve oldukça stratejik ve aynı zamanda bizleri ilgilendiren kanal ise Süveyş Kanalıdır. Süveyş Kanalı, Akdeniz ve Kızıldeniz’i birbirine bağlar. Özellikle petrol taşımacılığında önemli bir yeri vardır. Süveyş Kanalı, 1869’da Birleşik Krallık tarafından açılmış olmasına rağmen projesi ya da daha doğru bir ifadeyle yapılma fikri, çok daha öncesine dayanır. Firavunlar döneminden başlayan süreç, özellikle Sokullu Mehmet Paşa döneminde bugünkü şekline yakın şekilde projelendirilmiş ancak uygulanamamıştır. Napolyon da Mısır’ı işgal ettiğinde böyle bir kanal için rapor istemiş ancak kanalın yapılmasının mümkün olmadığı yönünde beyan alınca vazgeçmiştir. Daha sonra ise yine Fransız diplomatlarının girişimiyle kanalın yapımına başlanmıştır. Kanalın işletimi ise Fransız ve İngiliz özel sektörüne bırakılmıştır. Bu dönemde Kavalalı Mehmet Ali Paşa yönetimi esnasında Mısır üzerindeki tam egemenliğini kaybeden Osmanlı, kanal ve işletimine maalesef müdahil olamamış ve Arap milliyetçiliği ile tanınan Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır’ın millileştirme girişimine (1956) kadar Kanalın işletimi aynı kalmıştır. Cemal Abdülnasır’ın kanalı millileştirme girişimi ise İngiliz, Fransız ve İsraillilerin Mısır’a savaş açmasıyla sonuçlanmıştır. Bu savaşta soğuk savaş dengelerini gözeten Sovyetler ve ABD, diplomatik müdahalede bulunmuş sonuçta Mısır, şirkete tazminat ödemiş ve mesele kapanmıştır.

Son olarak inceleyeceğimiz boğaz ise İstanbul Boğazı’dır. Hem askeri olarak, hem de siyasi ve ekonomik olarak bütün dünya için ama özellikle de Karadeniz ülkeleri için oldukça stratejiktir. Hatta bu ülkeler için adeta dünyaya açılan kapıdır. İstanbul Boğazı, Karadeniz ile Marmara’yı birbirine bağlar. Çanakkale Boğazı ise Marmara ile Ege’yi birleştirir. Bu iki boğaza ise kısaca Türk Boğazları adı verilir.

Türk Boğazlarının stratejik önemine baktığımızda; Yunan ve Pers savaşlarından İstanbul’un fethine, Çar 1. Petro’nun güneye inme hayallerinden, 1.Dünya Savaşına ve hatta Çarlığın yıkılıp Kızıl Ordunun Rusya’da hâkimiyetine kadar yaşanan önemli hadiselerdeki fonksiyonları, en temel örnekler olarak gösterilebilir. Hatta Lozan’da alınan kararların yaklaşan II. Dünya Savaşı nedeniyle yeniden görüşülmesi ve Montrö antlaşmasıyla yeniden statülerinin teyit edilmesi bile Türk Boğazlarının önemini göstermektedir.

Dünya siyaseti ve ekonomisi için bu kadar önemli olan bu boğazlar, haliyle hep egemenlik kavgası içinde olmuştur. Özellikle Osmanlı Devletinin gücünü iyice kaybettiği 19. Yüzyılda, boğazlar meselesi uluslararası gündeme çok gelmiş ve devamlı tartışılmıştır. Sonuçta I. Dünya Savaşı sonrasında imzalanan Sevr Anlaşmasıyla Boğazlarımızdaki egemenliğimizi kaybetmek üzereyken, Kurtuluş Savaşı sonrasında Lozan Anlaşmasıyla bu tehlike nispeten atlatılmış ve yaklaşan II. Dünya Savaşının etkisiyle o günün konjonktüründe  ‘ehven’ diye nitelendirebileceğimiz Montrö antlaşmasıyla ticari olmasa da askeri egemenliğimiz ‘kısmen’ tekrar elde edilmiştir.

Tabi burada boğazlarla alakalı yapılan sözleşmelerin, bütün diplomatik süreçlerde olduğu gibi, dönemin askeri, ekonomik ve diğer çeşitli sebeplerinden bağımsız olarak ele alınamayacağını ve devletlerin talepleriyle yeniden şekillenebileceğini belirtmek gerekir. Yapılan bu sözleşme ve antlaşmaları anlayabilmek, yorumlayabilmek ve geleceği şekillendirme noktasında stratejiler kurmak için derin bir tarih bilgisine ve çok boyutlu politika okuma yetisine sahip olmak gerekir.

Ve yine burada şunu da göz ardı etmemek gerekir, özellikle önümüzdeki 7 yıl içerisinde dünya düzeni oldukça değişecek ve yeni kurulan oyun içerisinde pozisyonumuz belli olacak. Ya yeniden bize verilen vazifeyi yerine getireceğiz, ya da artık oyun kurucu olarak ‘kurtlar sofrasında’ yer alacağız.

Oyun kurucu olarak pozisyon alabilmenin tek yolu ise ‘milletçe’ çalışmak, okumak ve anlamaktır. Devletimizin yeniden hak ettiği mertebeye ulaşabilmesi, ancak yeniden ‘millet’ ruhunun canlanmasıyla ve geniş ufuklara yelken açmış kitlelerin çabasıyla olur ve inşallah da olacaktır.

Haldun BARIŞ – Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız

_______________________________

YARARLANILAN KAYNAKLAR

Büyük Atlas/Prof.Saik DURAN/Kanat Yayınları/İstanbul

www.wiipedia.org

www.türkçebilgi.com

www.dho.edu.tr (Pusula Dergisi)

www.bilgiustam.com

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: