Barzani yönetiminin bağımsız bir Kürt devletini arzuladığı, açıkça zikredilmese de herkesin bildiği bir sır idi. Barzani, 1 Temmuz 2014’te BBC’ye verdiği röportajda, ilk kez dünya kamuoyuna Kürdistan bölgesi için bağımsızlık düşüncesinde olduklarını ve bunu artık gizlemelerine gerek olmadığını açıkça ifade etti. Yani 2014’ten beri açıkça ilan edilen niyet beyanı için doğru zaman kollanıyordu. Ancak referandum için ilan edilen tarihin zamanlamasının doğru olup olmadığı da tartışılır. Mevcut özerk yönetim bile henüz kurumsallaşmamış ve bölgede iki parçalı bir yapı hakim iken alınmış bu karar, farklı saiklerle alınmış acele bir karara benziyor.
Zira Barzani’nin Kürt Bölgesel Yönetimi altındaki bütün topraklara gerçek anlamda hâkim olmadığı, bazı konularda otoritesinin kendi partisi KDP’nin güçlü olduğu Erbil ve Duhok ile sınırlı olduğu, Talabani’nin partisi KYB’nin de İran sınırına yakın Süleymaniye ve Halepçe’yi bir şekilde yönetmeye devam ettiği biliniyor Ayrıca hem KDP’nin, hem de KYB’nin kendi peşmerge güçleri var. Özellikle KYB’nin hakim olduğu bölgeler ile şimdi Sincar’da da varlık gösteren PKK da ayrı bir silahlı güç. Yaklaşık 5 milyon nüfuslu bölgede 1,5 milyona yakın kamu görevlisinin olduğu ve bölgenin petrol satamadığı takdirde memur maaşlarını bile ödeyemediği de biliniyor.
Diğer bir husus ise, Bölgesel Yönetimin yönetim şeklinin bile hala oturmamış olması. Mevcut parlamentoda KDP’nin güçlü rakipleri KYB ve Goran Hareketinin yanında İslami partiler ve azınlıklardan oluşan parçalı bir yapı mevcut. Başkanın nasıl seçileceği de hala tartışma konusu. Barzani, 2005 yılında parlamento tarafından, 2009’da ise halk oyuyla IKBY Başkanı seçilmiş ve 2013 yılında görev süresi dolmuştu. Ancak IKBY Parlamentosu, Barzani’nin görev süresini 20 Ağustos 2015’e kadar uzatmış, 2015’te seçimler yenilenmeyince Parlamento, yoğun tartışmalardan sonra Barzani’nin görev süresinin 2 yıl daha uzatılmasına karar vermişti. Tüm bu uzatmalardan sonra 20 Ağustos 2017’da süresi dolan Barzani, kendi aleyhine mevcut dengelerden dolayı seçimleri yine zamanında yapmıyor ve 25 Eylül’de yapılacağı ilan edilen bağımsızlık referandumu sonrasına, 6 Kasım’a erteliyor.
Özetle mevcut özerk yönetimde bile çift başlılığın önüne geçilememiş ve seçimler zamanında yapılamamış iken bağımsızlık referanduma gidilmesi, konunun aceleye getirildiğini gösteriyor. Bu durumda referandumun, Kuzey Irak’taki güç dengelerinin kendisi açısından iç açıcı olmadığını bilen ve halk nezdinde desteğini artırmak isteyen Barzani yönetiminin politik bir hamlesi olma ihtimali yüksek. Ancak her ne sebeple olursa olsun, referandum gerçekleşirse, bağımsızlık yönünde bir karar çıkacağı da kesin. Çünkü seçimlerin adil bir şekilde yapıl(a)mayacağı ve dünya kamuoyunu ikna edecek %70’lerin üzerinde bir oyla bağımsızlık kararı çıktığının ilan edileceği de aşikar. Her ne kadar Irak Merkezi Hükümeti referandum kararını eleştirse ve “Referanduma gitmek sorunları çözmek yerine daha da çetrefilleştirir” gibi yaptırım içermeyen ifadeler kullansa da, referandum sonuçlarına itiraz edecek izlenimi vermiyor. İsrail, 2014’teki süreçte olduğu gibi, bugün de bağımsız bir Kürt devletini desteklediğini ilan etti. ABD’nin bu karara karşı çıkması zaten düşünülemez. Çünkü 1. Körfez Savaşından itibaren Irak’ın kuzeyinde bağımsız bir Kürt devleti için tüm altyapı çalışmasını yapan kendisi. Rusya’dan gelen açıklamalardan da, Rusya’nın bağımsızlık referandumunu desteklediği anlaşılıyor.
Bağımsızlığa karşı çıkabileceği düşünülen iki ülke bulunuyor bölgede; kendi ülkelerinde önemli bir Kürt nüfus barındıran İran ve Türkiye. İran’ın “Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürdistan’dan sonra İran Kürtlerini tutmak mümkün olmaz” gerekçesiyle bağımsız bir Kürt devletine karşı olduğu bilinmekle birlikte, referandum kararından sonra henüz açık bir tepki vermedi. Son yıllarda Barzani yönetimi ile çok yakın ilişkiler geliştiren Türkiye’den de Kürtleri bu kararlarından döndürecek sertlikte açıklamalar ve yaptırım kararları gelmedi henüz. Barzani 2014’te bağımsızlık taleplerini açıkça dünya kamuoyuna ilan ettiğinde de Türkiye’den sert bir tepki gelmemişti. Hatta zamanın AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Financial Times gazetesine verdiği röportajda ‘Irak bölünürse Kürtlerin de kendi geleceklerine karar verme hakkı vardır’ diyerek böyle bir karara destek mahiyetinde bir açıklama yapmıştı.
Bu durumda sonuçları şimdiden belli (ayarlanmış) referandumun gerçekleşeceği ve hemen olmasa da uygun en yakın zamanda bağımsızlık ilanı için bir gerekçe oluşturulacağı anlaşılıyor.
Bölgesel yönetim içindeki mevcut siyasi ve ekonomik şartlar değerlendirildiğinde, Türkiye bu kararı engellemek istemesi durumunda kolaylıkla engelleyebilecek konumda. Yetkili makamlarca henüz bu yönde bir irade beyan edilmemekle birlikte, önümüzdeki günlerde bu konunun daha çok tartışılacağını, kamuoyunun dikkatini daha çok çekeceğini ve devletin daha kararlı bir pozisyon alacağını düşünüyorum. Çünkü Kuzey Irak’ta kurulacak bağımsız bir Kürt devleti, sadece burayla sınırlı kalmayacak ve Türkiye’yi çok yakından etkileyecektir.
Halen Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmaya çalışılan PKK/PYD koridoru, Türkiye’nin doğu ve güneydoğusu ile İran’ın Kürt bölgeleri, bağımsız Kürt devleti ile birleştirilmek için uygun zaman ve zemini beklenen parçalardır. Nihai hedef olan bu devletin adı, Büyük Ortadoğu Projesine göre Özgür Kürdistan’dır. Yıllardır süren PKK’nın terör eylemleri ve yoğun propaganda yöntemleri ile bölge halkının Türk devletine karşı doldurulması, bu nihai hedefe yönelik hazırlıklardır. Planın bir parçası hayata geçirildiğinde, diğer parçalar için de süre kısalacaktır.
Süleyman ERDEM – suleyman@sahipkiran.org
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.