Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu için halk bugün (7 Mayıs 2017) sandık başına gitti. Seçimde, 23 Nisan’daki birinci turda yüzde 24 oy alan En Marche (Yürüyüş) hareketinin lideri Emmanuel Macron ile yüzde 21 oy alan aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin (FN) adayı Marine Le Pen yarıştı. İlk sonuçlara göre, 39 yaşındaki Macron, Fransa’nın 8. cumhurbaşkanı oldu.
Daha sandık sonuçları resmen belli olmadan, sandık çıkışı anket sonuçlarına göre yaklaşık %66 oyla kazandığı söylenilen Macron’u, Merkel ve Trump başta olmak üzere birçok dünya lideri hızla tebrik etti (tebrik eden liderler listesi için bknz).
Peki, daha 2 yıl öncesine göre Fransa’da tanınmayan 39 yaşındaki Macron kimdir? Macron hakkında biri eleştirel, diğeri övgü dolu iki farklı biyografiyi dikkatinize sunuyoruz.
KÜRESEL OLİGARKLARIN PRENSİ: MACRON
Dr. Fuad Hilalov
Çeviren: Kerem Yıldırım
Kaynak: Aydınlık
Sinema yıldızlarına benzeyen 39 yaşlı bir maliyeci düşünün, hiç politik deneyimi yok ve daha önce hiçbir politik görevi olmadı. Hiç bir politik partinin üyesi olmadı (iktidar partisi Sosyalist partideki 3 senelik üyeliği daha çok sembolikti, zira görevi yüzünden üyeydi ve bu üyelik süresince ne aidat ödedi ne de parti toplantılarına katıldı). Ve bir sene içinde siyasete atılan bu genç diğer başkanlık adayların karanlık yönlerinin cımbızla araştırıldığı bir ülkede en şanslı devlet başkanı adayı oluyor. Bir rüya gibi değil mi? Evet Emmanuel Macron’dan bahsediyoruz. Onun hayatı, yaşadıkları, bu günkü konumuna yükselişini yalnızca eğitim, çalışkanlık ve zekayla bağlayacak kadar saflık zirvesinde değilseniz gizemli karyerini ve Fransa’da siyasi sürecin nasıl çalıştığını bilmek isteyeceksiniz.
Macron gizemini daha iyi anlayabilmemiz için değinmesi gereken iki konu var: Macron’un hocası Jacques Attali ve hamileri olan Rothschild hanedanı.
SİMON ATTALİ KİMDİR?
Jacques Attali’nin babası Simon Attali, Cezayir’in Fransız sömürgesi olduğu dönemde parfümeri sektöründe başarılı olmuş Musevi asıllı bir müteşebbisti. 1957’de işini ve ailesini Paris’e taşımıştı. Mükemmel seviyede eğitim almış Attali’nin 30’dan fazlı kitabı çıkmış. Her sene bir yenisi yayınlanıyor. Küreselleşme yanlısı filozof en büyük hayalinin hiç saklamadı: kanlı savaşlar sonucu tüm ulusların ve devletlerin ortadan kalkması ve kurtulan insanlığın tek dünya devleti yönetimi altında birleşmesi. Kitablarının ana hattını bu görüşler oluşturuyor. Yazarlığı, ekonomi teorisyeni ve filozofluğunun yanında 1981’de Mitterrand’ın Fransa Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Élysée Sarayı’nda cumhurbaşkanının «özel danışman» sıfatını edinmiştir ve günümüze kadar Fransa devlet başkanlarının en etkili danışmanıdır. Fransız basını onu sık sık “ülkenin gerçek başkanı” olarak tanımlıyor. Attali finans kapitali ile iktidardaki Sosyalist partinin eliti arasındaki kilit isim. Onun en ilginç yanı yırtıcı planlarını güzel solcu sloganlara ustaca sarma yeteneği ile öne çıkmaktadır.
MACRON’LA ATTALİ İLİŞKİSİ
Sermaye bankacılığı, birleşme ve devralmalar üzerine uzman olan Macron, “École Nationale d’Administration”dan mezun olduktan sonra bir kaç sene Ekonomi Bakanlığı’nda müfettiş olarak çalıştı. Hayatının dönüm noktası olarak kabul ettiği 2007’de Macron, Attali ile tanıştı ve onun gözüne girmeyi başardı. 29 yaşlı iktisatçıyı Attali kendi yanına – “Ekonomiyi teşvik komisyon”una davet etti.
Bir sene içinde Macron’un patronunun öyle gözüne girdi ki, Attali onu arkadaşı – Rothschild sülalesinin Fransa’dakı en etkin lideri – ünlü banker David de Rothschild’in sağ kolu ve en yakın arkadaşı olarak bilinen François Henrot’ya önerdi. Böylece Macron’un hayatında “Rothschild et Cie Banque” bankasındaki kariyer dönemi başladı. 4 sene içinde analistlikten partner derecesine yükselmeyi başaran Macron’un komisyonu senede 1 milyondan Euro’dan fazlaydı. “Finans dünyasının Mozart”ı lakabını alan Macron’un daha önemli geliri para dışında iş ve büyük kapital dünyasında edindiği bağlantılardı.
ROTHSCHİLD BANKASI’NDAKİ MACRON
Rothschild Bankası’nda Macron’un yaptığı en büyük operasyon Nestle şirketi için çocuk gıda şirketi Pfizer’in alınmasıydı. Operasyon sırasında bir başka küresel sermaye bankacı ailesi olan Lazard’ların Fransa kolunun başında bulunan Matthieu Pigasse ile Macron’un yolları çakıştı. Matthieu Pigasse, Pfizer’i kendi müşterisi olan Danone için almak istese de Macron karşısında başarısız kaldı. Sol görüşlü bir bankacı (bu nasıl oluyorsa artık!) ve sosyalistlerin hamisi olarak bilinen Matthieu Pigasse, François Holland’ın ekonomi üzre danışmanı olmayı planlıyordu. Fakat burada Macron onun önünü kesti. Hamisi ve hocası Attali, Holland’a Macron’u önerdi. Ve böylece ingiliz ve almanca mükemmel konuşan Macron, küresel finans dünyası ile Holland’ın arasında eşgüdümü sağladı. Mitinglerde Hollande “benim esas düşmanım küresel sermaye!” diye bağırdığı zaman, Rothschild bankası çalışanı Macron, London Citi bankerlerinin yanına giderek, Hollande cumhurbaşkanı seçilince onlar için hiç bir şeyin değişmeyeceğinin teminatını veriyordu.
Reklamdan sonra devam ediyor
2012’de Hollande devlet başkanı olunca Macron, Rothschild bankasındakı görevini bırakarak devlet başkanının genel sekreterinin yardımcısı, daha sonra ise Ekonomi bakanı oldu. Ve bu yeni görevde eski düşmanı olan Pigasse’nın arkadaşı Arnaud Montebourg’un yerine geçti.
Yeni görevinde Macron, Attali’nin ve Rothschild’lerin tüm görüşlerini kayıtsız şartsız gerçekleştiriyordu. Onun hazırladığı kanunlarda göçmenlerin teşviki, işçilerin kovulmasının kolaylaştırılması, iş saatlerinin uzatılması v.b. içeriyordu. Fransa halkı bu kararlara sokaklarda tepki veriyordu. Parlamentonun bunları kabul etmesi mümkün değildi. O zaman Hollande parlamentonun onayı olmadan karar alma yetkisini kullanarak 2015’de Macron’un tüm önerilerini yasa haline getirdi. Oysa Cumhurbaşkanı olmadan önce Holland bu yetkiyi kullanmayı “faşizm” olarak nitelendirmişti.
2016’da Hollanda olan destek %10’ların altına düşmeye başladıkta Macron’un çevresinde çok ilginç olaylar yaşanmaya başladı. Aniden ortaya “Gençlik Macron’dan yana” adlı bir hareket çıktı. İşsizliğin yüksek düzeyde olduğu ekonominin çok da iyi bir seyir göstermediği ülkede gençlerin ekonomiyi bir avuç insanın çıkarları uğruna bu duruma getiren bakanın yanında toplanması, onu desteklenmesi oldukça garip bir durum. Buna rağmen ilk günlerden itibaren bu yeni siyasi oluşuma bir kaç bin genç katıldı.
Daha sonra çok daha net anlamı sloganı görüşü olmayan, Macron tarafından kurulan “İreli” (En marche!) adlı siyasi partinin mitinglerine geniş kitleler katılmaya başladı. Hem de iktidar partisi olan sosyalistlerin mitinglerine bir kaç yüz kişi zar zor katılırken!
Macron’un parti programı da karma karışıktı: terör olaylarını şiddetle kınarken, göçmenlerin Fransa’ya daha fazla gelmesinden yana. Aslında onun görüşleri küreselci hocası Attali’nin görüşlerinden farksız. Sadece o ister sağ isterse de sol kesimi eleştirerek tüm adayların oylarından çalmaya uğraşıyor. Adaylar arasında en şanslı olması da gazetecilerin diğer esas adaylar olan François Fillon ve Marine Le Pen hakkında gizli saklı ne varsa ortaya çıkarmaları ve onlara puan kaybettirmeleri sonucu oldu. Oysa kendi özel hayatı karanlıklar ve çelişkiler ile dolu. Macron’un eşi Brigitte kendisinden 24 yaş büyük. Düğünlerinde damadın yaşı 29, gelinin yaşı ise 53’tü. İşin ilginç taraflarından biri de eşinin ona Cizvitler’e ait lisede öğretmenlik yapmış olması. Yani işin içinde bir Cizvitler var.
Fakat tüm bunlara rağmen gazeteciler Macron’u neredeyse ellerinde taşıyarak göklere çıkarıyorlar. Kadın dergileri onu yeni seks sembol ve Fransız kadınlarının hayali olarak, moda dergileri ise Brigitte Macron’u “tarz ikonu” olarak gösteriyorlar. Aradaki yaş farkı ve liseden süre gelen romantik aşk hikayesi “uzman ellerde” bir zaafa değil koza dönüştü. Fransa seçmenlerinin önemli bir bölümünü oluşturan orta yaşın üzerindeki kadın seçmeni için çok cazip adaydı Macron.
Kısacası Macron’un kariyeri öylesine hızlı ve iyi gidiyor ve medya onu o kadar içtenlikle destekliyor ki, birilerinin bu başarının arkasında olması hep akıllarda vardı. Adaylığını öne sürdükten hemen sonra Fransızlar onu “Rothschild’lerin adayı” olarak tanımladılar. Burada herhangi bir komplo teorisinden söz edemeyiz, zira dünyanın birçok ülkesindeki Rothschild hanedanın Fransa ayağının ne kadar büyük bir sermayenin ellerinde tuttuklarını kimse bilmese de uzmanlara göre bu rakam 100 milyar Euro’dan fazla. Ve bu kadar sermayeye hakim olan bir gücün başkanlık sarayında da kendi adamını görme isteği doğal.
Rothschild hanedanı ile Fransa’nın birçok ünlü politikacılarının bağlantıları olmuş; Charles de Gaulle’den Georges Pompidou’ye, Édouard Balladur’dan Nicolas Sarkozy’ye kadar.
Örneğin Baron David de Rothschild’in kuzeni Eduard hem Nicolas Sarkozy hem de eşi Cecilia ile yakın ilişkileri vardı ve Sarkozy cumhurbaşkanı olduktan sonra kendi elemanı, “Rothschild & Cie”de çalışan François Pérol’u başkanlık genel sekreteri görevine gelmesini sağlamıştı. Bankanın bir başka elemanı Nicolas Bazire, başbakan Pierre Bérégovoy dönemimde onun yardımcısıydı.
Başkanlık yarışlarında Macron, tamamen toplum mühendisliğinin bir ürünü gibi gözükmekten kendini koruyamadı. Onun seçim propagandasında her şey yapaydı – dış görünüşü, romantik aşk hikayesi, politik görüşleri. Onun en büyük zaafı da bu olsa gerek. Fransızlar yeni cumhurbaşkanının imajındaki bu yapaylığı ve bağımlılığı sezebilirler. Mesele bankerlerin politikacıları satın almaları değil, zaten günümüzde bu dünyanın birçok yerinde yaşanıyor. Macron doğuştan itibaren sanki bir banker devşirmesi.
***
EMMANUEL MACRON KİMDİR?
Kayhan Karaca
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe
Emmanuel Macron 39 yaşında. Kuzey Fransalı doktor bir ailenin oğlu. Lise öğrenimini Cizvitler tarafından kurulan bir Katolik okulunda tamamladı. 1993 yılında lise öğrencisiyken, kendisinden 25 yaş büyük tiyatro öğretmeni Brigitte Trogneux ile aralarında eşine ender rastlanır türden bir aşk hikayesi yaşandı. Bu sıra dışı aşk beraber yazdıkları bir piyesin provaları sırasında başladı. Çift 2007 yılında evlenmeye karar verecekti.
Felsefe okudu
Macron Paris-Nanterre Üniversitesi’nde felsefe okudu. Bu alanda yüksek lisans yaptı. Kant, Aristo ve Descartes en zevkle okuduğu filozoflar oldu. Stendhal’in “Kırmızı ve Siyah”, Baudelaire’in “Kötülük Çiçekleri” kitaplarını elinden hiç bırakmadı. Felsefe eğitiminin ardından, önce Paris’in prestijli okullarından Sciences-Po, ardından da ülkenin kamu ve özel sektör yönetici kadrolarını yetiştiren Strasbourg’daki ENA (Ecole Nationale d’Administration) öğrencisi oldu. ENA eğitimi sonunda Nijerya’daki Fransız büyükelçiliğinde staj yaptı.
ENA sonrası mali müfettişliğe başladı. Politika bu dönemde hayatına girdi. Fransa’da ENA öğrencisi olup siyasete ilgi duymamak neredeyse imkansızdı. Fransa’nın eski başbakanlarından, Sosyalist Parti sağ kanadının temsilcisi Michel Rocard ile tanıştı. Onun merkeze yakın sosyal-liberal çizgisinden etkilendi.
Rocard ile tanışması çevresinin genişlemesinde rol oynadı. Fransa’nın Tüsiad’ı MEDEF’in patronu Laurence Parisot 2006 yılında kendisine MEDEF bünyesinde genel müdürlük önerdi. Ancak Macron bu öneriyi geri çevirdi.
Jacques Attali ile tanışma
2007 yılında Jacques Attali tarafından yönetilen ekonomik büyüme komisyonunda yardımcı raportörlüğe getirildi. Attali ile tanışması siyasi kariyerinin dönüm noktası oldu. Attali sıradan bir isim değildi. Cezayir’in bağımsızlığı sonrası Paris’e göçmek zorunda kalan Yahudi bir ailenin çocuğuydu. 1981-1991 yılları arasında dönemin cumhurbaşkanı François Mitterrand’ın “özel danışmanı” olarak görev yapmıştı. Aynı zamanda ünlü bir ekonomist ve yazardı. 1991’de kurulan Avrupa Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası’nın (BERD) ilk başkanıydı. Attali yıllar sonra “Macron’u ben yarattım, ben icat ettim, tamamen” diyecekti.
Rotschild’da kariyer
Macron Attali aracılığıyla ünü Rotschild iş bankasına geçti. Performansı ile orada olağanüstü hızlı yükseldi, milyarlarca dolarlık satış dosyalarını yönetti. İş dünyasının önemli isimleriyle tanışması bu dönemde gerçekleşti.
Yine Attali aracılığıyla 2011 yılında o dönem cumhurbaşkanlığına hazırlanan François Hollande ile tanıştı. Hollande kendisini “ekonomi danışmanı” olarak yanına aldı. Hollande 2012 yılında cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Macron’u cumhurbaşkanlığı genel sekreter yardımcılığı görevine getirdi. Macron ülke yönetiminin en stratejik merkezi olan cumhurbaşkanlığı genel sekreterliğindeydi.
Ekonomi Bakanı
Kronik işsizliğe bir türlü çare üretemeyen Hollande Ağustos 2014’te Macron’u Ekonomi ve Sanayi Bakanı olarak atadı. Macron hiçbir seçimde aday olmaksızın bakanlığa kadar yükselmişti. Fransız toplumu kendisini kesinlikle tanımıyordu.
İktidardaki Sosyalist Parti içindeki bölünmeler, hükümetin liberalliğe kayan politikalarına parlamentodaki sosyalist parlamenterlerin direnmeye başlaması ve Hollande için 2017 cumhurbaşkanı seçiminde aday olma olasılığının azalmaya başlaması Macron’u yeni bir hareket kurmak için kamçılayacaktı.
Aslında, sistem ve AB karşıtı olmayan, siyasi mazisi “lekesiz”, genç ve dinamik bir ismin siyasette ön plana çıkması liberal iş dünyası ve AB lobisi tarafından bilinçlice desteklenecekti. AB, kurum olarak, Macron lehinde propaganda yapacak, Almanya Başbakanı Merkel de kendisini Berlin’de makamında kabul ederek desteğini gösterecekti. Macron, ülkede yükselen sağ ve sol popülizmin iktidara yürüyüşüne karşı yoktan yaratılmış siyasi bir mühendislik ürünüydü adeta.
“En Marche!”
Genç lider 2016 yılında “En Marche!” (Yürüyüş) adlı siyasi bir hareketi kurdu. Hareket bilinçli olarak siyasi parti olmadı. Kendisini diğer siyasi partilerden farklı göstermek ve “ne sağ ne sol” mesajı vermek istiyordu. Kısa sürede genç, okumuş, kazanmak isteyen, geleneksel siyasetten usanmış kent burjuvazisini kendine çekmeyi başardı. Macron ve ekibi büyük kentlerin banliyölerinde yaşayan, yeni teknolojileri seven, toplumda dışlanmaktan bıkmış çoğu Afrika kökenli gençliği de kucakladı. Bu kitle bugüne kadar üzerine yeterince durulmamış bir oy rezerviydi. Macron kendi ekibine bu gençlerden çok sayıda ismi de kattı.
Macron cumhurbaşkanı adaylığını resmen ilan etmeden önce de mensubu olduğu hükümetin olağanüstü negatif bilançosuna ortak olmamak amacıyla 30 Ağustos 2016 tarihinde bakanlıktan istifa etti. Kurnaz bir manevrayla merkez sol ve merkez sağda yapılan ön seçimlere girmedi, böylelikle siyasi planda yıpranmaktan kurtuldu. 16 Kasım 2016 tarihinde adaylığını ilan ederek de en yüce siyasi makam olan cumhurbaşkanlığına yürüyüşünü resmen başlatmış oldu.