Ülkemizde uzunca bir süredir başkanlık sistemi üzerine tartışmalar yapılmaktadır. Parlamenter sistemin aksayan yönlerinin istikrara olumsuz etkisi ve köklü sorunlara çözüm konusunda görece daha yavaş kalması, başkanlık sistemin daha yakından incelenmesi zaruretini ortaya çıkarmıştır.
Günümüzde hükümet sistemleri arasında yasama, yürütme ve yargı erklerinin kesin ayrılığını öngören Başkanlık Sistemi uygulanmasının başarısı, tartışmalı bir konu durumundadır. Özellikle bu sistemin kurucusu ve dünya üzerine en iyi uygulayıcısı olan Amerika Birleşik Devletlerini kendilerine model olarak alan ve uygulayan Latin Amerika ülkelerinin ABD ile aynı başarıyı yakalayamaması, bu sistemin daha titizlikle incelenmesi gerektiğini ortaya koymuştur.
Bu çerçevede Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM), “Gençler Başkanlık Sistemini Tanıyor” başlığı ile bir proje hazırlamış ve ABD ile Meksika’daki başkanlık sistemlerini özel incelemeye alarak Türkiye için model olup olamayacaklarını incelemiştir (ABD Çalışma Ziyareti Raporu için tıklayınız). Teorik ve akademik incelemeler eşliğinde yerinde tespitler yapmak üzere adı geçen ülkelere çalışma ziyaretleri de yapılarak uygulamalar, yerinde görülmüştür (“SASAM Heyeti, Meksika’daki Temaslarını Tamamladı” haberi için tıklayınız).
Meksika Başkanlık Sisteminin Türkiye için bir model olup olamayacağı, yapılan araştırmalar, incelemeler ve yerinde tespitler sonrasında bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu çalışmada öncelikle başkanlık sistemi ile ilgili olarak genel bir takım açıklamalar sonrasında, Meksika’daki başkanlık sisteminin tarihsel gelişimi, yatay düzlemde mekânsal olarak yasama yürütme ve yargı arasındaki ilişkiler ile merkezi ve mahalli idare olarak yapılanma ve aralarındaki ilişki biçimleri, zamansal olarak da seçilmiş ve atanmış yöneticilerin durumları, siyasal partiler, sivil toplum örgütleri incelenerek Türkiye için örnek olabilecek yönleri izah edilecektir.
GENEL OLARAK BAŞKANLIK SİSTEMİ
Egemenliğin millette olduğu ve güçler ayrılığı ilkesinin en keskin şekilde uygulandığı Başkanlık Sistemi, 1787 tarihli Amerika Birleşik Devletleri Anayasasının kabul edilmesi ile siyasi tarih sahnesine çıkmıştır. Başkanlık Sistemi, XVIII. yüzyılda Amerika’da insan aklından doğmuş bir sistem olarak kabul edilmektedir.[1]
Başkanlık sisteminin ortaya çıkışı ve uygulanması, tamamen Amerikan kökenli olması yanında, sistemin dünya üzerinde en iyi uygulandığı ülke de yine ABD’dir. Dünya üzerinde bu sistemi Amerika’dan sonra en çok kullanan ülkeler ise yine kültürel benzerlik ve toplumsal etkileşimler nedeniyle Latin Amerika ülkeleri olmuştur. Meksika da ABD başkanlık sistemini kendisine uyarlayan ve nispeten başarılı olan Latin Amerika ülkelerinden birisidir.
Başkanlık Sistemi, genel olarak, erklerin sert bir şekilde ayrıldığı; hem yürütme organının başı, hem de devletin başı olan Başkanın belirli bir süre için halk tarafından seçildiği ve yasama organının başkanı düşüremediği, başkanın da yasama organını feshedemediği bir sistem olarak tanımlanabilir.[2]
Başkanlık sisteminde yürütme organı, doğrudan halk tarafından belirli bir süre için seçilmekte ve görevini sürdürebilmesi için yasama organının güvenoyuna gerek duyulmamaktadır. Başkan doğrudan halk tarafından seçildiği için yasamaya karşı herhangi bir şekilde sorumluluğu bulunmamakta, yalnızca vatana ihanet, rüşvet ve diğer ağır suçlardan dolayı yargılama sonucu görevden uzaklaştırılabilmektedir.
Başkanlık sisteminde Başkan, halk tarafından seçilmekte ve yürütmeyi temsil etmektedir. Başkanın karşısında yine halk tarafından seçilen yasama organı bulunmaktadır. Yasama ve yürütme organı işlevsel ve yapısal olarak birbirinden ayrılmaktadır. İşlevsel ayrılık; yasamanın yasa yapma, yürütmenin ise hükümet etme görevlerini yerine getirmesidir.
Başkanlık sistemini parlamenter sistemden ayıran en önemli özelliklerden birisi; “erkler ayrılığı” ilkesinin sert bir şekilde uygulanmasıdır. Bu ayrılık, her iki erke farklı özellikler vermiş ancak birbirlerini etkilemeleri kesin çizgilerle ayırmıştır. Yasamanın yürütmeyi (başkanı) görevden alamaması ve yürütmenin ise yasamayı (meclisi) feshedememesi, bunun en güzel örneklerinden biridir. Kaldı ki başkanlık sisteminin cazip yönü olan “hızlı ve güçlü bir yürütme”, bu ayrılığın sert şekilde uygulanması sonucu ortaya çıkmaktadır. Başkanın belirlediği politikaya karşı meclisin müdahale edememesi, yürütmenin yanlış da olsa, hızlı karar alma ve uygulama niteliği, başkanlık sistemini cazip kılan özelliklerden birisi konumundadır.
Başkanlık sisteminde her ne kadar erkler birbirlerine müdahalede bulunamasalar da, sistem kendi içerisinde bir “denge-denetim” mekanizması işletmektedir. Devlet yönetiminde eşgüdümün sağlanması amacıyla erkler, bir takım yetkilerle birbirlerine karşı dengede kalır. Bunun en önemli sebebi ise; bu sistem her ne kadar demokratik bir sistem olsa da, otokratik bir yönetime kayma ihtimalinin güçlü olmasıdır. Güçlü bir yürütme erki, eğer karşısında güçlü bir denge ve denetim mekanizması yoksa, yürütmenin demokratik ilkelerden sapması ve güç zehirlenmesine uğraması riskini içinde barındırır. Bunun örneklerini Latin Amerika ülkelerinde bol miktarda görmek mümkündür.
Başkanlık sisteminde başkanın görev süresi, yasama üyelerinin görev süresinden farklıdır. Başkan ve yasama meclisi üyeleri, birbirinden farklı ama belirli dönemler için seçilirler. Başkanın ve Temsilciler Meclisi/Senato üyelerinin görev sürelerinin farklı olmasının temel amacı; bu 3 organın aynı dönem içerisinde görevde kalmamaları ve farklı organlarla çalışma olanağının yaratılmasıdır. Örneğin 6 yıl Senato üyesi olan bir kişi, 2 farklı başkanla çalışma imkânı bulacağından, hizipleşmenin de önüne geçileceği umulmaktadır.
Başkanlık sisteminin dünya genelindeki uygulamalarına bakıldığında; oldukça kritik bir durumun olduğu kolayca görülmektedir. Eğer sistem iyi işlerse, bir ülkenin siyasal ve ekonomik istikrarına katkı sağladığı, ancak denge ve denetim mekanizmasının iyi teşekkül ettirilemediği durumlarda otokratik yönetimlere yol açabildiği görülmektedir.
MEKSİKA BAŞKANLIK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ
Meksika Birleşik Devletleri yönetim ve hükümet sisteminin, komşu ABD’den esinlenerek geliştirildiği söylenebilir. Birebir aynısı olmamakla birlikte, her iki sistemin büyük ölçüde benzeştiği görülmektedir. Amerika Birleşik Devletleri, sadece Meksika üzerinde değil, gerek siyasi yapısı, gerekse kuruluş felsefesi açısından çevresindeki hemen her ülke üzerinde derin izler bırakmıştır. Bu etkileşim, Latin Amerika ülkelerinde ilk başta anayasal süreçte yaşanmış ve 1811 Venezüella, 1824 Meksika, 1826 Arjantin ve 1830 Ekvador Anayasaları birebir ABD anayasasından esinlenilerek oluşturulmuştur.[3]
Modern Meksika tarihinin en önemli dönüm noktası, monarşiye karşı yapılan büyük 1910 Devrimi’dir. Birçok devrimci topluluğun ittifakıyla başlayan ayaklanma, Porfirio Díaz’ın 35 yıllık otokratik rejimini devirmeyi, demokrasiyi ilan etmeyi ve toprak reformunu gerçekleştirmeyi amaçlamıştır. Meksika devriminin tabanını, Emiliano Zapata’nın öncülüğündeki yoksul köylü campesino‘lar oluşturmuştur. Büyük oranda bir “demokratik devrim” mahiyeti gösteren Meksika Devrimi, Díaz karşıtı yöneticilerden orta sınıflara, yoksul köylülerden işçi sınıfına kadar çeşitli toplumsal katmanları bir araya getirmeyi başarmıştır. Díaz’ın devrilmesi ve 1911 başkanlık seçimleri de Meksika’nın siyasi krizini çözmeye yetmemiştir. Devrimci cepheyi oluşturan anayasacılarla radikal isyancı gruplar arasında yaşanan iç savaş, 1915 yılında anayasal cephenin zaferi ile sonuçlanmıştır.
İşte bu iç savaşın hemen ardından kabul edilen 1917 Anayasası, Meksika’daki başkanlık sisteminin temelini oluşturmaktadır. 1917 Anayasasıyla işçi sınıfı ve yoksul köylüler lehine toprak reformu yapılmıştır. Ayrıca Anayasa, Katolik Kilisesi’nin egemenliğini kısıtlayarak seküler bir yönetim kurarken, başkanın da yalnızca bir kez seçimle göreve gelmesini güvence altına alarak “monarşi”nin önüne geçmeye çalışmıştır.
Meksika’da devrimden sonra oluşan siyasal sistemin temelinde, bir tür tek parti yönetimi bulunmaktadır. 1929 yılında Ulusal Devrim Partisi olarak kurulan, ancak şimdilerde Kurumsal Devrimci Parti (PRI) olarak bilinen parti, 1988 yılına kadar ülkeyi tek başına yönetmiştir. Kısa bir süreliğine iktidardan ayrılsa da, halen ülkeyi bu parti yönetmektedir.
Meksika’da başkanın mutlak otoritesi, büyük oranda devrimden sonra kurulan PRI’den kaynaklanmaktadır. Kendisinden sonra başkan adayı olacak PRI üyesini de öneren başkan, aynı zamanda partinin tüm kadrolarını istediği şekilde değiştirebilmektedir.
1980’lerde yaşanan derin ekonomik krizlerin ardından, Meksika başkanlık sisteminde bazı düzenlemeler yapılmıştır. Yapılan değişikliklerle, daha önce başkana ait olan yetkilerin bazıları kongreye devredilmiştir.
MEKSİKA BAŞKANLIK SİSTEMİ VE FEDERALİZM
Meksika Birleşik Devletleri, federalizm üzerine kuruludur. Federalizmin Meksika’da siyasi bir rejim olarak benimsenmesinin en önemli nedenlerinden biri, federal sistemin Meksika gibi derin bölgesel eşitsizliklerin olduğu ülkelerde ele alınabilecek en iyi siyasi sistem olduğu düşüncesidir. Bu bağlamda, siyasi bir rejim olarak federalizmin, milleti teşkil eden unsurların dengeli bir şekilde gelişimini ve ilerlemesini sağlayacağı düşüncesi yanında, Meksika Birleşik Devletleri halkının sosyal ve bölgesel çeşitliliğini birleştirici ve bütünleştirici bir kapasiteye sahip olması da yönetimsel bakımdan bir tercih sebebini meydana getirmektedir.
Meksika’da 1917 Anayasası, birçok değişikliğe rağmen halen yürürlüktedir. Anayasada kuvvetler ayrılığı ilkesi vurgulansa da, Kurumsal Devrim Partisi’nin (PRI) uzun yıllar hem yasama, hem de yürütmedeki ağırlığı nedeniyle, ülke uzun yıllar fiiliyatta tek parti rejimi gibi yönetilmiş, bunun sonucu olarak bugün de çok partili demokrasi tam anlamıyla kurumsallaşamamıştır. Bu dönemde yapılan seçimlerde başkanın bile demokratik anlamda seçildiği söylenemez. Zira bir önceki Başkan, bir sonrakinin önünü açmakta ve hatta bir nevi onu tayin etmektedir. Ancak 1993 yılında, PRI’nın yaptığı bazı değişikliklerle (örneğin seçim sisteminin çoğunluk sisteminden nispi temsile dönmesi yönünde atılan adımlar), ülkede çok partili demokratik bir düzenin önü açılmıştır.
Meksika’da Başkanın gücü neredeyse sınırsızdır. Meksika devlet başkanları, yasama ve yürütme yetkilerini ellerinde bulundururlar. Normalde yasama yetkisi Parlamento’nun elinde olsa da, başkanlar kanun hükmünde kararnamelerle (decree) çoğu zaman yasaları da kendileri yapmaktadırlar. Başkanların Parlamento kararlarını veto etme hakları da bulunduğu için, kendileri hem yasama, hem de yürütme açısından hâkim durumdadırlar. Yargıç atama ve görevden alma konusunda da Başkanların önceden sınırsız yetkileri vardı, ama sonradan bu güç kısmen kısıtlanmıştır.
128 üyeden oluşan Senato ve 500 üyeden oluşan Temsilciler Meclisi, Meksika Parlamentosunu oluşturmaktadır. Milletvekilleri 3 yıllık, senatörler ise 6 yıllık dönemler için seçilmektedirler. Senato, Supreme Court (Anayasa Mahkemesi) üyesi 11 yargıcın Başkan tarafından atanması sürecinde 2/3 çoğunluk ile onay vermek durumundadır.
Yürürlükteki Meksika Birleşik Devletleri Anayasasının 40. maddesinde Meksika Federal Sistemi; Meksika halkının temsilcisi, cumhuriyetçi, demokratik ve seküler olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca federal yapının; kendi iç rejimlerine yönelik bütün konularda özgür ve bağımsız, ancak anayasal ilkelere göre kurulan Federal yapıda bütünleşmiş devletlerce teşkil edildiği belirtilmektedir.
Meksika Birleşik Devletleri Anayasasının 115. maddesine göre Meksika Birleşik Devletlerinde yerel yönetimler; cumhuriyetçi, temsilci ve halka dayalı seçimle iş başına gelen hükümetin yönettiği bir yapı oluşturmak amacıyla gerekli iç düzenlemeleri yapmak durumundadır.
Her bir yerel yönetim, halk tarafından doğrudan seçilen bir “Kent Konseyi” tarafından yönetilmekte ve Meksika Birleşik Devletleri hükümeti ile bu yönetimler arasında hiçbir aracı ve ikincil otorite bulunmamaktadır.
Meksika’da bir kent konseyi toplantısı
Meksika Birleşik Devletlerinde yürütme erki, Meksika Birleşik Devletleri Başkanında toplanmaktadır. Yasama erki, iki meclisli bir yapıya sahiptir. Birincisi Meksika vatandaşlarını temsil eden Temsilciler Meclisi, ikincisi ise Federal yapıları temsil eden Senatörler Meclisi. Yargı erki ise Yüksek Adalet Mahkemesi, Seçim Mahkemesi, Bölge Mahkemeleri ve Üniter Bölge Mahkemelerinden oluşmaktadır.
Meksika Birleşik Devletlerinin federal yapısının unsurlarını incelediğimiz takdirde;
MEKSİKA’DA FEDERALİZMİN YAŞADIĞI DÖNÜŞÜMLER VE GELECEĞİ
Meksika Birleşik Devletlerinde federalizm, son dönemlerde halkın siyasi değişim talepleri bağlamında verdiği mücadele ile karşı karşıya kalmıştır.1980’lerden beri federe devletlerin finansal ve kurumsal bakımdan güçlendirilmesi yönündeki güçlü eğilim, belirli fonksiyonların federalleştirilmesi sürecini özellikle 1990’lı yıllarda hızlandırdı. Bu bağlamda yaşanan gelişmeleri, belirli bir kronoloji halinde vermek faydalı olacaktır.
1979- Ulusal Mali Koordinasyon sistemi oluşturuldu.
1983- Ulusal Demokratik Planlama sistemi oluşturuldu
1983- Meksika Birleşik Devletleri Anayasasının 115. maddesinin revize edilerek yerel yönetimlere belirli yetkiler verildi.
1995-Meksika Birleşik Devletleri Anayasasının 105. maddesi revize edilerek hükümetin organları ve güçler arasındaki çatışmaları çözümlemek amacıyla anayasal uyuşmazlık mekanizması oluşturuldu.
1998- “Ramo 33” adlı düzenlemenin teşkil edilerek devletlerin ve yerel yönetimlerin kamu maliyeleri güçlendirildi.
1994- Meksika Belediyeler Birliği (AMMAC) oluşturuldu.
1997- Meksika Yerel Otoriteler Birliği (AALMAC) oluşturuldu.
2002- Guvernörler (Valiler) Ulusal Konferansı (CONAGO) oluşturuldu.
2004- Mayorlar (Belediye Başkanları) Ulusal Konferansı (ANAC) oluşturuldu.
2013- Federal Hükümet ile doğrudan diyalog kanalları oluşturuldu.
Hâlihazırdaki mevcut Başkan Enrique Peña Nieto tarafından en az 3 ana bölümden oluşan “Bütünleşik ve Açıkça Tanımlanmış Federalizm”e geçişi öngören bir sistemsel dönüşüm programı başlatılmıştır. Dönüşüm programında, 3 ana bölüm bulunmaktadır:
Bu bağlamda “Bütünleşik ve Açıkça Tanımlanmış Federalizm”, Meksika Birleşik Devletlerinin 2013-2018 yılları için öngördüğü “Barış İçinde Meksika Ulusal Kalkınma Planının” önemli bir unsuru ve stratejisidir.
“Bütünleşik ve Açıkça Tanımlanmış Federalizm”, federal kamu yönetimi unsurlarını ve organlarını, aynı zamanda federe devletlerin hükümetlerini ve yerel yönetimleri, merkezi ve yerel hükümetler arasında dostça ilişkiler tesis etmek amacıyla bir araya getiren ve bu minvalde koordinasyonu yürüten bir federalizm şekli halinde tanımlanabilir.
Latin Amerika ülkelerinin ikinci en büyük kalkınmış ülkesi olan Meksika, birçok sosyoekonomik sorununa rağmen hızla gelişen ekonomisi nedeniyle dünyada giderek daha fazla adından söz ettiren bir ülke olarak dikkati çekmektedir. Dünyanın en gelişmiş 10. ekonomisi olan Meksika’da başkanlık sistemi ile kalkınma arasında ne denli korelasyon kurulabileceği ise ayrı bir çalışmanın konusudur.
Meksika Birleşik Devletleri Erkler Arası İlişkiler Şeması
Kaynak: Meksika Senatosu,Belisario Dominguez Enstitüsü sunumu
MEKSİKA BAŞKANLIK SİSTEMİNİN ERKLER BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Başkanlık Sistemi, her ülkenin kendi siyasi, sosyal ve ekonomik yapısı göz önünde bulundurularak, ülkelere özgü bir anayasal çerçevede ele alınmak durumundadır. ABD ve diğer Latin Amerika ülkelerindeki başkanlık sistemleri, genel olarak koloniyal rejimler yaşayan ve kolonyalizmden sonra sömürgeci güçlere karşı verilen bağımsızlık savaşları sonrasında bağımsızlaşan uluslar tarafından kurulmuş ve geliştirilmişlerdir. Parlamenter sistemler ise daha çok kral ya da monarkların yetkileri sınırlandırılmak üzere parlamentoların oluşturulması ve güçlendirilmesi suretiyle geliştirilmişlerdir.
Başkanlık Sisteminde geleneksel olarak kral tarzında bir monarka karşı yetki sınırlandırılması şeklinde bir gelişme olmadığından, daha en başından beri halkın doğrudan kendi başkanını seçmesi şeklinde bir süreç gelişmiş ve sistem de buna göre şekillenmiştir. Başkanlık Sisteminde, halk tarafından seçilen bir başkanın olması, aynı zamanda halk tarafından seçilen bir yasama organının bulunması ve yasama ve yürütme organının işleve dayalı ve mevcudiyete dayalı olarak görev ve sorumluklar üstlenmesi gerekmektedir.
Öte yandan, Başkanlık Sisteminde keskin bir kuvvetler ayrılığı prensibinin varlığından ötürü düşülen yanılgılardan biri, birbirinden bağımsız karar alma ve hareket etme olgusudur. Ancak ülkenin yönetimi açısından belirli bir eşgüdüm ve işbirliğinin sağlanması bakımından Başkanlık Sisteminde de kuvvetler birbirini, birtakım yetkilerle bahsedilen eşgüdüm ve işbirliğini sağlamaya zorlayabilir.
Birleşik Meksika Devletleri, 31 eyalet ve bir federal bölgeden oluşan iki meclisli bir federal devlettir. Meksika’da yürütme erki olan Başkan, yürütme erkinin en başı sıfatıyla ve 18 Bakan ile görevini yürütür. Meksika Başkanlık Sisteminde Başbakan ve Başkan Yardımcısı makamları bulunmamaktadır. Tüm kabine üyeleri, Başkan tarafından atanır ve görevden alınabilir. Kabine, tamamıyla Başkan’a karşı sorumludur. Başkan’ın atama yapma aşamasında Senato onayına gerek duyduğu tek durum, başyargıcın belirlenmesidir.
Başkanın yürütmeye yönelik görevleri şunlardır;
Meksika Anayasasına göre başkan, ülkenin işgale uğraması durumunda veya yaygın şiddet hareketleri ve halkı tehdit eden olağanüstü olayların patlak vermesi durumunda kabinesiyle görüşerek Kongrenin de onayını aldıktan sonra bazı anayasal hak ve özgürlükleri askıya alabilmektedir.[4]
Öte yandan, Başkanlık Sisteminin merak edilen konularından birini teşkil eden Başkan-Parti ilişkisi, Meksika’da son dönemlerde sağlanan siyasi şeffaflık ve demokratik ölçütlere dayalı aday belirleme prensipleri neticesinde belirli bir ölçüde azalma göstermiştir.
Meksika’da Başkan olabilmek için aranan şartları şu şekildedir:
Meksika’da başkan, tek seferliğine seçilmektedir ve görev süresi altı yıldır. Başkanlık seçimleri, basit çoğunluk esasına dayalı olarak yapılmakta ve geçerli oyların yarısından bir fazlasını alan kişi başkan seçilmektedir.
Meksika’da başkan, yalnızca vatana ihanet ve genel suçlardan dolayı yargılanır. Eğer suç, genel bir hükmü ihtiva ediyorsa, Temsilciler Meclisi büyük jüri görevi görerek, suçlamaya yer olup olmadığı hakkında toplam üyesinin nitelikli çoğunluğu ile karar verir. Eğer oylamada başkan suçlu bulunursa, geçici olarak görevden alınır ve mahkemeye bildirilir. Resmi görevinden dolayı Senatoda yargılanıp yargılanmayacağına ise üçte iki çoğunlukla karar verilir.[6]
Meksika’da yasama organı, Senato ve Temsilciler Meclisinden oluşan çift-meclisli Kongre’dir. Senatoda 128 üye yer almaktadır. Senatoda eyaletler ve federal bölge, mutlak oy çoğunluğu esasına göre seçilmiş iki senatör ile temsil edilmektedir. Senatörlerin görev süreleri, altı yıldır. Senatoya seçilme, doğrudan halkoyuyla gerçekleşir. Bu bağlamda Meksika’da bulunan 31 eyalet ve federal bölgeden üçer üye Senatoya seçilir ve 32 seçim bölgesinden ilk iki koltuk nispi seçim usulüne göre belirlenirken, üçüncü senatör koltuğu ise en güçlü azınlık oyuna sahip olana verilmektedir. Netice itibariyle seçim aşamasına tabi olan 96 Senatörden sonra geriye kalan 32 senatör ise ülkesel bağlamda bir seçim bölgesi işlevini yerine getiren bir listeden belirlenmektedir. Temsilciler Meclisinde ise 300’ü oy çoğunluğu esasına göre, 200’ü ise nispi temsil esasına göre seçilmiş 500 üye bulunmaktadır. Temsilciler Meclisi üyelerinin görev süresi üç senedir ve tekrar seçilmek için en az bir dönem ara vermeleri gerekmektedir.[7]
Yasama yetkisinin Kongre adı verilen organda olmasına karşın, yasa teklifi yapma yetkisi biraz daha genişletilerek devlet başkanı, kongrede yer alan üyeler ve eyalet meclislerine de verilmiştir.[8] Meksika’da Temsilciler Meclisine aday olabilmek için en az 21 yaşında ve Meksika vatandaşı olma şartlarıyla birlikte, en az altı ay seçim bölgesinde ikamet etmiş olma şartı aranmaktadır.[9] Senatoya aday olmak için ise 25 yaşını doldurmuş olmak ve doğuştan Meksika vatandaşlığına sahip olmak gerekmektedir.[10]
Meksika’da yasama organının görevleri, anayasanın ilgili maddesinde şu şekilde ifade edilmektedir:
Meksika Birleşik Devletleri Anayasasında yasa yapım süreci ise şu şekildedir: Öncelikle Temsilciler Meclisi tarafından hazırlanan yasa tasarıları, Senatoya iletilir ve Senatonun oylaması ve onaylaması sonrasında, onaylanması ve yayımlanması amacıyla Başkana sunulur. Başkanın önünde 3 seçenek bulunmaktadır: Başkan, yasayı kabul ederek 10 gün içinde yayınlayabilir, yasayı kısmen veto ederek ilgili kısımları iade eder, yasayı tamamen veto ederek iade eder. Her iki iade durumunda da yasayı hazırlayan ve yasayı görüşerek Başkana gönderen organlar -ki bunlar temsilciler meclisi ve senatodur- tekrardan yasayı ele alırlar. İki organ da yasayı üye tam sayısının 2/3’lük bir oranıyla kabul ederse yasa kanunlaşır ve bu durumda devlet başkanı yayımlama görevini yerine getirmek zorundadır.
Meksika Başkanlık sisteminde başbakan bulunmamaktadır. Sadece başbakan değil, Başkan Yardımcısı da bulunmamaktadır. Tüm yetkiler, Başkan’da toplanmış durumdadır. Meksika’da başkan, sadece bir kez bu göreve seçilebilmekte ve görevi altı yıl sürmektedir. Başkanlık seçimi ise tek turlu olarak gerçekleştirilmekte ve en çok oyu alan Başkan olarak seçilmektedir. Meksika’da Başkan, neredeyse tüm yönetimini tek başına belirlemektedir. Başkan; bakanları, başsavcıyı, Anayasa Mahkemesi Başkanını, Emniyet Genel Müdürünü ve kuvvet komutanlarını atama yetkisine sahiptir. Meksika Başkanı’nın bir başka yetkisi ise; Meclis’e yasa tasarısı sunabilmesidir. Başkan’ın ayrıca Meclis’in geçirdiği yasaları, hatta bütçeyi “veto” yetkisi bulunmaktadır.
Meksika’da üst yargı organlarının mensupları, başkan tarafından atanmakta, meclis tarafından da onaylanmaktadır. Yargı mensupları, meclisten onay alabilmek için mecliste bulunan partiler ile bir takım kulis çalışması yapmak zorunda kalmaktadır. Bu da yargının siyasallaşması sonucuna yol açmaktadır. Yargının siyasallaşması sonucunda ise ülkede suç işleme oranları yüksek seviyelere ulaşmıştır.
SASAM delegasyonunun Meksika Senatosu Devlet Reformu Komisyonu ile yaptığı görüşmeden kareler:
MEKSİKA BAŞKANLIK SİSTEMİNİN TÜRKİYE’YE UYARLANABİLİRLİĞİ
Yapılan çalışmalar ve elde edilen bulgulardan kapsamlı bir genelleme yaptığımızda; başkanlık uygulamalarında karşımıza yönetimde istikrar ve etkinliğin sağlanması ile toplumsal farklılık ve özgürlüklerin korunması çerçevesinde ulusal kalkınma ve refahın sağlanmasını amaçlayan bir sistem çıkmaktadır.
Türkiye bağlamında bu etkileşime nasıl yaklaşılacağı ve nasıl bir denge kurulacağı, ancak Türkiye’nin kendi spesifik siyasi-toplumsal şartları göz önüne alınarak yapılabilir. Dolayısıyla, Türkiye’de mevcut siyasal ve toplumsal gerçekliğin ve neden olduğu sorunların tespit edilmesi, aynı zamanda da mevcut gerçeklik ile onun ötesine geçmeyi hedefleyen “Yeni Türkiye” hedefi arasında nasıl bir geçişkenlik sağlanacağı veya nasıl hassas bir denge kurulacağı üzerine odaklanılması gerekmektedir.
Genel olarak Türkiye’de başkanlık sistemine geçiş tartışmaları, demokrasi eksikliği ve yönetimde etkinliğin gereken düzeyde olmaması sorunlarına vurgu yapılarak tartışılmaktadır. O halde, “Türkiye’ye özel başkanlık sistemi” en temelde, bir yandan katılımcı ve farklılıkları kucaklayan bir siyasi-toplumsal merkez inşa edecek ve bu merkezin iradesini devlet yönetimine en iyi şekilde yansıtacak biçimde tasarlanmasını, diğer yandan da demokratik denge-denetim mekanizmalarını göz ardı etmeden yürütmeyi etkin ve güçlü kılacak şekilde erklerarası ilişkilerin düzenlenmesini kapsamalıdır.
Meksika Başkanlık Sisteminde Türkiye’den farklı olarak eyalet yönetimleri bulunmaktadır. Federe Devlet olan Eyalet Yönetimleri, kendine ait birer parlamentoya sahiptir ve oldukça geniş yetkiler ile donatılmışlardır. Meksika’da bölücü terör eylemleri bulunmadığı için ülkenin toprak bütünlüğü tartışma konusu değildir. Bu sebeple, eyalet yönetimlerine sahip olmalarında bir sakınca yoktur. Ancak Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik çok ciddi tehditler bulunduğundan, tasarlanacak her türlü sistemde mutlak surette ülkenin millet ve toprak bütünlüğünü önceleyen bir yapılanmaya gidilmesi gerekecektir.
Diğer taraftan, yurttaşların ulusal bütünlüğe ve devlete sahip çıkmasını sağlayacak en önemli unsurun; yurttaşların kendi yöneticilerini seçebilme haklarının olduğu asla unutulmamalıdır. Yurttaşlar kendi yerel yöneticilerini seçebildiği durumda, yönetsel yapılanmayı daha çok sahiplenmekte, onları denetleyebilmekte ve hatta hesap sorabilmektedir. Bu sebeple, mevcut yönetsel yapıda var olan il yönetimlerinin başındaki kişilerin ilde yaşayan yurttaşlar tarafından seçilmesi, anlamlı olabilir. Hâlihazırda illerde merkezden atanan vali ve halk tarafından seçilen belediye başkanı, ilçelerde ise merkezden atanan kaymakam ve halk tarafından seçilen belediye başkanı bulunmaktadır. Yani iki başlı yönetimsel bir yapı bulunmaktadır. Yurttaşlar kendi seçtikleri belediye başkanını kendilerine daha yakın bulmakta ve onu sahiplenmektedirler. Merkezden atanan vali ve kaymakamlardan ise uzak durmaktadırlar. İki başlı bu yönetimsel durum, hem görev ve yetki uyuşmazlıklarına yol açmakta, hem de kaynakların israf edilmesine sebep olmaktadır. İl ve ilçedeki bu çift başlı yapıya “Yeni Türkiye”de son verilmesinin yararlı olacağı değerlendirilmektedir. Ya mülki idare amirliği statüsü kaldırılmalı ve belediye başkanlığı bulundukları kentlerde en üst merci konumuna gelmeli; ya da belediye başkanlarının adı vali ya da kaymakam olarak değiştirilmeli ve mutlaka seçimle gelmelidir. Eğer seçimle gelen vali/kaymakamların ulusal bütünlüğe tehdit oluşturacağı düşünülürse, buna karşı tedbirler kolayca alınabilir. Vali/kaymakamın seçimle geldiği durumda ona bağlı çalışacak emniyet ve güvenlik birimleri mensupları, merkezden atanarak bu tehlike bertaraf edilebilir. Ayrıca askeri ve istihbarat birimleri, zaten merkezden atanacağı için bölünme riski minimuma inecektir.
Meksika’nın başkanlık sistemine geçişindeki tarihsel süreç ile Türkiye’nin parlamenter sisteme geçiş sürecindeki tarihsellik, oldukça farklıdır. Meksika uzun yıllar İspanya kolonyal yönetimi altında kaldıktan sonra bağımsızlık mücadelesi sonucunda başkanlık sistemine geçmiştir. En başından itibaren devrimci hareketler eşliğinde başkanlık rejimini benimsemiştir. Meksika’da, diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bir monarkın/kralın yetkilerini sınırlayarak demokratik düzene geçilmiş değildir. Türkiye’deki süreç ise Avrupa’daki sürece benzemektedir. 1876 Anayasası ve sonrasındaki süreçte mutlak monark olan padişahın yetkileri kısıtlanarak, bir kısım yetkileri Osmanlı Meclisine devredilmiştir. Osmanlı Devletinin varisi olarak Türkiye Cumhuriyeti de Osmanlıdan intikal eden yönetimsel yapılanmaları büyük ölçüde devam ettirmiştir.
Meksika’da denge-denetim mekanizmasının sağlıklı olduğu söylenemez. Başkanın yetkileri, ABD’deki başkanın sahip olduğu yetkilerden oldukça fazladır. Başkan yardımcısı ve başbakan olmadığı gib,i atadığı bakanları senato ve temsilciler meclisinin onayına sunmaz. Hatta yasama organına yasa tasarısı sunma yetkisi dahi bulunmaktadır. Yani Meksika başkanlık modelinde “güçler ayrılığı” ilkesi, kesin ve sert değildir. Yasamanın ve yargının başkan üzerindeki denetim yetkisi yok denecek kadar azdır. Bu durum, başkanın otokratikleşmesine yol açma tehlikesi taşımaktadır. Ancak otokratikleşme yaşanmamaktadır. Zira Meksika toplumunun gelişim sürecinde siyasal partilerin etkinliği ve oluşan toplumsal denge ile uzlaşma kültürü, başkanın diktatöre dönüşmesini engellemektedir. Meksika’nın toplumsal uzlaşma kültürü, mecliste muhalefet partisine komisyon başkanlıklarını verme, kurumlara muhalif partilerinden kişilerin de yönetici olarak atanmasını sağlama gibi olumlu yönler içermektedir.
SONUÇ
Bu çalışmanın sonucunda ABD’yi modelleyen Latin Amerika ülkelerinden Meksika’da uygulanan modelin ABD’deki temel karakterinden sapmış bir hükümet sistemi olduğunu söylemek mümkündür.
Meksika Birleşik Devletleri, federal bir başkanlık sistemine sahiptir. Federal devlet olması hasebiyle de 31 federe devlet ve 1 federe bölgeden oluşmaktadır. Ancak teknik olarak başkanlık ve parlamenter sistem tercihleri, dışlayıcı ve zorunlu bir şekilde üniter devlet yapısı veya federal devlet yapısı tercihlerini dayatmaz. Diğer yandan yerel yönetimlerin yetki alanının çok daha geniş olmasının ancak güçlü bir merkezi yönetimle mümkün olması, siyasetin açık bir gerçeğidir.
Başkanlık sisteminde yürütme erkinin yetki alanı, parlamenter sisteme kıyasla, daha geniştir. Buna karşılık olarak yürütmenin sorumluluğu, başkanlık sisteminde açık bir şekilde karar alıcı mercii olan başkanın şahsındadır. Bu sebeple, yürütmenin sorumluluğunun başkanlık sisteminde başkanın şahsında toplanması, başkanı oldukça güçlü kılmaktadır.
Parlamenter sistemde ise yürütmenin yetkilerinin sınırlılığı, devlet yönetiminde daha az sorumluluk almasını beraberinde getirmektedir. Bu sistemde sorumluluk, sisteme yayılarak kolektif bir hal alır ve bu durum yürütmenin atanmışlar karşısında elini zayıflatır. Bürokrasinin bu görece üstünlüğünün başkanlık sisteminde zayıflayacağı düşünülürse de gerçekte durum oldukça farklıdır. Zira güçlü bir başkanlık için dahi güçlü bir bürokrasi gerekir. Başkan, görevlerini hakkıyla yerine getirebilmek için yetkin ve güçlü bir bürokratik kadroya ihtiyaç duyar. Bu bağlamda Meksika’da sivil toplumdan ziyade, bürokrasinin güçlü olduğunu söylemek mümkündür. Toplum üzerinde etkin ve egemen olduğu söylenemese de yürütme erkinin işlerini başarıyla yürütecek kadar güçlü olduğu söylenebilir. Dolayısıyla Başkanlık sistemini savunanların sıklıkla gündeme getirdikleri oligarşik bürokrasinin başkanlık sisteminde son bulacağı iddiası, yersiz ve dayanaksızdır. Hangi sistem olursa olsun, devlet aygıtı işlevlerini yerine getirebilmek için güçlü bir bürokrasiye ihtiyaç duyacaktır. Esasında devlet, bir anlamda bürokrasi üzerinde yükselir. Bürokrasinin zayıflığı, devletin zayıflığı anlamına gelir.
İktisadi kalkınma bakımından dünyanın en gelişmiş 10. ekonomisi konumundaki Meksika’da başkanlık sistemi ile kalkınma arasında bir korelasyon olup olmadığı araştırılmış, ancak doğrudan bir ilişkinin varlığına dair bir bulguya rastlanmamıştır. Ekonomisi %70 oranında ABD’ye bağımlı olan Meksika’nın kalkınmasında ABD’nin olumlu etkisi göz ardı edilemez.
Meksika anayasasında yapılan değişiklikler ile başkanlık sisteminden parlamenter sisteme doğru bir gelişme seyri gözlenmektedir. Bu istikamette başkanın kimi yetkileri kısıtlanmış, denge-denetim mekanizması geliştirilmeye çalışmıştır. Meksika’da politik istikrar mevcuttur, ancak bunun sebebinin başkanlık sistemi olduğuna dair kesin bulgulara ulaşılamamıştır.
.
Hazırlayanlar: Cesurhan TAŞ ve Mesut Emre KARAKÖSE
__________________
DİPNOTLAR
[1] FENDOĞLU Hasan Tahsin, “Başkanlık Sistemi”, İÜHFD Cilt:2 Sayı:2 Yıl:2012 s.39
[2] ONAR Erdal, “Türkiye’nin Başkanlık veya Yarı Başkanlık Sistemine Geçmesi Düşünülmeli Midir?” , s.72
[3] UZUN/GEZGÜÇ, “Başkanlık Sistemi ve Latin Amerika Deneyimleri” içerisinde AKTAŞ/COŞKUN,a.g.e, s. 42
[4] İnternet: Meksika Anayasası, M. 29. http://www.diputados.gob.mx/LeyesBiblio/htm/1.htm 26.05.2016 tarihinde bakılmıştır.
[5] İnternet: Meksika Anayasası, M. 82. http://www.diputados.gob.mx/LeyesBiblio/htm/1.htm 26.05.2016 tarihinde bakılmıştır.
[6] İnternet: Meksika Anayasası, M. 109-11.. http://www.diputados.gob.mx/LeyesBiblio/htm/1.htm 26.15.2016 tarihinde bakılmıştır.
[7] İnternet: Meksika Anayasası, M. 51. http://www.diputados.gob.mx/LeyesBiblio/htm/1.htm 26.05.2016 tarihinde bakılmıştır.
[8] İnternet: Meksika Anayasası, M. 53. http://www.diputados.gob.mx/LeyesBiblio/htm/1.htm 26.05.2016 tarihinde bakılmıştır.
[9] İnternet: Meksika Anayasası, M. 55. http://www.diputados.gob.mx/LeyesBiblio/htm/1.htm 26.05.2016 tarihinde bakılmıştır.
[10] İnternet: Meksika Anayasası, M. 58. http://www.diputados.gob.mx/LeyesBiblio/htm/1.htm 26.05.2016 tarihinde bakılmıştır.
[11] İnternet: Meksika Anayasası, M. 73. http://www.diputados.gob.mx/LeyesBiblio/htm/1.htm 26.05.2016 tarihinde alınmıştır.
KAYNAKÇA
ALTIPARMAK Kerem, “Due Process Of Law” Kavramının Amerikan Hukukundaki Yeri Üzerine Bir İnceleme, s5
AKÇALI Pınar, (Yarı) Başkanlık Sistemi ve Türkiye- Ülkeler Deneyimler ve Karşılaştırmalı Analiz, Siyasal İstikrar ve Başkanlık Sistemi: Amerika Birleşik Devletleri Örneği, s.81
AKTAŞ Murat, “Türkiye’de Sistem Arayışları: Başkanlık mı Adem-i Merkeziyetçilik mi?” içerisinde AKTAŞ/COŞKUN, a.g.e, s.321
ASLAN AKMAN Canan, “Başkanlık sisteminin Latin Amerika Deneyimi: Çok Parti Sistemlerindeki Çeşitlilikler, Sorunlar ve Fırsatlar” içinde .KAMALAK, a.g.e, s.238,
FENDOĞLU Hasan Tahsin, “Başkanlık Sistemi”, İÜHFD Cilt:2 Sayı:2 Yıl:2012 s.39
GÖKÇE Ali Fuat, “Başkanlık Sistemi Uygulamaları:ABD, Venezuella, Meksika,Brezilya, Arjantin”, Akademik Bakış Dergisi, Sayı:30, Mayıs-Haziran 2012, s.3
KIRAN Abdullah, “Başkanlık Sistemi Erkler Ayrılığı ve Türkiye” içerisinde AKTAŞ/COŞKUN,
Stratejik Düşünce Enstitüsü Dergisi, Başkanlık Sistemi Tartışmaları, s.17
UYGUN Oktay, “Adem-i Merkeziyetçi Bir Yönetim Modeli Önerisi, Yeni Türkiye Dergisi, Başkanlık Sistemi Özel Sayısı, Mart-Nisan 2013, Yıl 9, Sayı 51, s.741-768
UZUN Turgay,GEZGÜÇ Gözde, “Başkanlık Sistemi ve Latin Amerika Deneyimleri” içerisinde AKTAŞ Murat, ÇOŞKUN Bayram, Başkanlık Sitemi-Karşılaştırmalı Bir İnceleme ve Türkiye İçin Değerlendirmeler , s.47