(Editörün Notu: Aşağıdaki değerlendirme, Rudaw.net sitesinden -tamamıyla ve herhangi bir ifadesi değiştirilmeden- Kuzey Irak’taki Kürt gruplar arasındaki ilişki ve gerilimi yansıtması nedeniyle alıntılanmıştır.)
Dünyaca ünlü oyun programı üreten Play Station firması, 2011 de piyasaya, Şengal’i işgal edip insanları öldüren bir grup ile onlara karşı çıkan başka bir grubun savaşını konu alan “Shingal Sajitanius” adlı oyunu piyasaya çıkarmıştı.
Şimdi de aynı firma 2018’de Güney Kürdistan’ın Süleymaniye şehrinde iki rakip grubun sokak savaşını konu alan bir oyunu piyasaya sürdüğü belirtiliyor.
Bu tip şirketler fantezi oyunlarını gerçeğe yakın olması için sorunlu bölgeleri seçerek satışları arttırmayı planlar.
Buradan yola çıkarak Süleymaniye de pek çok kişi tarafından bilinmeyen durum ve tehlikelerden bahsetmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Son yıllarda PKK’nin özellikle Süleymaniye’de giderek etki alanını genişlettiği görülüyor.
PKK soran bölgesine nasıl yerleşti?
1992’de Kürdistan Parlementosu ve hükümeti ilan edilmişti. Bu dönemde PKK ise “Botan – Behdinan Savaş Hükümeti” ilan ederek bu süreci reddetmiş ve alternatif bir yöntemle bunu boşa çıkarmak istemişti.
Sınıra yakın karakollara PKK’nin saldırıları artınca Türk Ordusu Güney Kürdistan’ı da kapsayacak bir operasyon planladı.
Kürdistan demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Türk devletinin baskıları sonucu bu operasyona destek vermişti. Çatışmalar sonunda saldırılara dayanamayan mevcut gerilla gücü bir anlaşma ile Türkiye sınırına uzak olan Zele bölgesine yerleştirildi.
Bu anlaşma ile ilk defa PKK güçlerinin Kandil bölgesine yerleşmenin de yolunu açılmış oldu.
Daha sonra gerek KDP ile gerek ise Türk devleti ile savaştan dolayı PKK İran’ın da desteği ile ağırlık noktasını Kandil hattına doğru kaydırdı. Ana karargâh ve kongre toplama yeri Kandil bölgesi oldu.
2000 yılında PKK – KYB savaşı
Abdullah Öcalan yakalandıktan sonra 2000 yılında kandil dağında yapılan PKK kongresinde başta Osman Öcalan olmak üzere bir kısım başkanlık konseyi üyeleri KYB’ye savaş açmak istiyorlardı.
Öcalan’ın yakalamasını “uluslararası komplo” olarak değerlendiren bu kişiler işin içinde KYB lideri Celal Talabani’nin de olduğunu İddia ediyordu.
Aslında, Kuzey’den çekilen gerilla gücünü Süleymaniye bölgesine gönderen PKK, adım adım KYB’nin etkili olduğu alanları denetimine almak istiyordu. Bu adımdan KYB’yi rahatsız ediyor ve Türkiye ile yapılan anlaşma gereği de PKK’nin sınırlandırılması gerekiyordu.
Kuzey Kürdistan’da sürekli Türk askeri ile savaşan gerillalar Güney Kürdistan’a gelince iki durumla karşılaşmıştı. Birincisi; yıllarca uğruna savaştığı Bağımsız Kürdistan amacından vazgeçildiğini gördü.
İkincisi; uzun süre çatışmasızlık çok yeni bir durum olup, bu duruma karşı zorlanıyorlardı.
PKK Başkanlık Konseyi, KYB’ye savaş açarak bu kafa karışıklığını giderecek ve Kandil yamaçlarındaki hâkimiyet alanını genişletecekti.
Benim de içine bulunduğum bir grup bu plana karşı çıkarak Mayıs 2000’de PKK’den ayrıldı. Bir aydan fazla İran tarafında yerleşmiş gücümüze PKK ve İran askerleri saldırınca, KYB’nin etkin olduğu alana geçtik.
KYB yetkililerine olan biteni anlattık.
Ayrılmamızın önemli bir nedeni de, “Türklerle barış, Kürtlerle savaş” şeklinde özetlenecek bu yaklaşıma karşı durmaktı.
YNK li yetkililer başta Cemil Bayık olmak üzere PKK’nin yönetici kesimleri İle aralarının çok iyi olduğunu bu nedenle PKK’nin kendilerine saldırmayacağını belirttiler.
Bir kaç ay sonra PKK ansızın KYB peşmergelerine saldırmış ve iki taraftan 500’e yakın Kürt genci hayatını kaybetmişti.
PKK Kandil’de Kani Cengi gibi yerleri ele geçirmiş, hakimiyet alanını genişletmiş, Kandil yamaçlarından Ranya’ya kadar olan bölge de halk artık PKK’nin Mahmur kampında kurduğu sistemle yönetilmeye başlanmıştı.
Yeniden yakınlaşma
Daha sonraki süreçte PKK İle KYB’nin ilişkileri Mam Celal’in (Talabani) Türk devleti ile PKK arasında çözüm süreci denilen sürece önayak olması ile gelişti, Özellikle HDP üzerinden KYB giderek PKK’yle yakınlaştı.
PKK Güney’de KDP ve Barzani’ye karşı KYB ile ilişkilerini her konuda sıcak tutarak, dengeleri lehine çevirmek istiyordu.
DAİŞ’in Kürdistan’a saldırması ve ilk anda Peşmerge Güçleri’nin zorlanması nedeni ile PKK bu fırsatı değerlendirerek hem Şengal’e, hem de Soran bölgesi ile Kerkük’e güçlerini gönderdi. Buralarda siyasi çalışmalara da başladı.
Bugünkü mevcut durum
Gelinen aşamada PKK Süleymaniye’de ikili bir iktidar kurmuş ve KYB’nin hâkim olduğu bölgelerde hızla askeri güçler oluşturmaktadır.
Süleymaniye deki ikili iktidar şu anda şöyle işliyor:
– PKK den bir temsilci il Meclisi toplantısına katılıyor ve burada istediği kararları çıkartıyor,
– Süleymaniye Havaalanı’nda pasaportu olmasa dahi istediği kişileri uçağa bindirebiliyor ya da indirebiliyor,
– Süleymaniye ve KYB’nin hâkim olduğu diğer bölgelerde PKK’nin askeri kanadı HPG’nin mensupları kendi üniformaları ve silahları ile istediği şekilde dolaşabiliyor,
– Süleymaniye’de Türkiye, İran ve Suriye vatandaşı olan herkes, Kürt olsun olmasın PKK’ye aidat veya vergi ödüyor,
– KYB medyası neredeyse PKK’nin yayın organlarından daha fazla PKK propagandası yapıyor.
Peki neden?
KYB’nin PKK ile ilişkisinin temel nedeni, KDP’ye karşı denge oluşturma çabasıdır.
Dört parça Kürdistan’da en çok kitlesi olan iki parti PKK ve KDP’dir.
KYB ise kendisine rakip gördüğü için KDP’yi, PKK’ye destek vererek zayıflatmak istiyor.
Bu yanlış hesabın yanı sıra KYB ve PKK’nin İran’a yakın durması iki örgütü daha fazla birbirine yaklaştırıyor.
Halbuki KYB’nin dört parçada örgütlenecek gücü ve potansiyeli vardır. Bu konuda adım atmak yerine, yıllarca mücadele ederek kazandığı mevzileri yanlış siyaset yüzünden kaybetme riski ile karşı karşıyadır.
2000 yılındaki PKK saldırısından ders çıkarmadığı görülen KYB, kendi hakimiyet bölgesini önce siyasi olarak değişim Hareketi’ne (Goran), şimdi de yavaş yavaş PKK’ye kaptırmaya başlaması sanırım söz konusu partinin yöneticilerini kaygılandırıyor.
KYB, Goran İle anlaşıp bir parti haline dönüşebilirler ki zaten daha önce aynı partiydi.
Ama PKK ile anlaşıp ortak bir yönetim kurmaları mümkün değildir. Çünkü PKK, ancak kendi sistemi hakim olursa bir siyasi anlaşmayı kabul edebilir.
Birkaç yıl sonra olası senaryo
Birkaç yıl sonra Süleymaniye’nin idaresinde KYB’nin söz hakkı kalmayacakmış gibi görünüyor.
Eğer KYB bir gün PKK’nin etkinliğini sınırlandırmaya kalkarsa veya “DAİŞ tehlikesi bitti, kendi bölgenize giderseniz iyi olur” der ise PKK’yi ancak savaşla bölgeden çıkarabilecektir. PKK yerleştiği hiçbir bölgeyi bugüne kadar gönüllü olarak bırakmamıştır ve bırakmayacaktır da.
Bu sefer olası savaş kesinlikle Kandil Dağı’nda, Ranya bölgesinde değil, Süleymaniye sokaklarında olacaktır.
Olaylar Nasıl gelişirse gelişsin, ya KYB hakim olduğu bölgeleri PKK’ye terk edecek ya da PKK ile sokak savaşları yapmak zorunda kalacaktır.
Kürtler arasında olası iç kavga potansiyeli taşıyan ama siyasi analistler tarafından pek önemsemeyen en önemli kırılgan noktalardan bir tanesinin bu nokta olduğunu düşünüyorum.
Bu nedenle savaş oyunlarını hazırlayanların daha öngörülü olduğunu, Şengal’de bir savaşın olacağını daha 2011’de tahmin ettiklerini görünce bu tehlikeye işaret etmenin önemli olduğunu değerlendiriyorum.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu’nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
.
Said ÇÜRÜKKAYA – Rudaw.net