Twitter Facebook Linkedin Youtube

AMERİKAN TİPİ BAŞKANLIK SİSTEMİ VE SİSTEMİN SÜREKLİLİĞİ

İnsanlar hayatlarını sürdürdüğü süre içerisinde hem yer aldıkları toplumlarda hem de tarihsel süreçlerde toplum içindeki diğer bireylerle de bir bütün olabilmek için zaman içerisinde zaman zaman bireysel olarak zaman zaman kolektif olarak ta bir düzene girme ve bir sistem oluşturma ihtiyacının hissetmişlerdir. Bu ihtiyaç zaman içinde günümüzde uygulanan siyasal sistemin temellerini oluşturmuştur.

İnsanoğlu yapısı gereği bir topluma ait olup o toplumun bir parçası olmak ister. Etrafındaki fertler ve toplumlarla etkileşim haline girerek yaşamını ve bulunduğu toplundaki yerini de daha anlamlı kılmak ihtiyacından gelir.

Siyasal sistemin temelleri insanoğlunun tarihi kadar eskilere dayansa da sistem kendi içinde de farklılıklar göstermiş ve dönem dönemde güncellenme ihtiyacı doğmuştur. Siyasal sistemin içinde önemli yere sahip ve kendi içinde de yönetim şekilleri olan başkanlık sistemi ve başkanlık sisteminin dünyada akla gelen ilk örneği olan Amerikan tipi başkanlık istemini detaylandırıp, sistemin analizini ortaya çıkması siyasal sistem içinde anlamlı hale gelecektir.

Başkanlık Sistemi

Başkanlık sisteminin tarihsel gelişiminde önemli bir noktanın altını çizmekte fayda var. Başkanlık sitemi literatürlere terim olarak İngiliz gazetecilerin Amerika da yaşanacak olan Amerikan iç savaş öncesi Amerikan hükümetinin rejimini açıkça anlatmak için dillendirdikleri Başkanlık sistemi olarak kullanılmaya başlanmış ve o şekilde de günümüze kadar gelmiş ve devam etmiştir.

Başkanlık Sisteminin Tarihsel Gelişimi

Başkanlık sisteminin tarihte nasıl terimleştiğini öğrendikten sonra tarihsel gelişiminin nasıl olduğunu incelemek daha mantıklı olacaktır.

Amerikan başkanlık sisteminin tarihsel gelişimi dört ayrı dönemde incelenmiştir.

  1. Dönem; 1763 Paris antlaşmasına kadar süren ‘’Fikri Hazırlık Dönemi’’ ve bu dönemde kolonilerin oluşum süreci görülmektedir.
  2. Dönem; Bağımsızlık mücadelesindeki ‘’Aksiyon Dönemidir’’ Bu dönemde 1776 da bağımsızlık bildirgesinin ilanıyla son ermiştir.
  3. Dönem; Üçüncü dönem olarak adlandırdığımız ‘’Konfederasyon Dönemi’’ 1783 Tarihine kadar sürer.
  4. Dönem; Yani 1787 de federal anayasanın yapılmasıyla ‘’Federasyon Dönemi’ne’’ geçilmiş olur.1

Başkanlık Yetkilerinin Tarihsel Gelişimi

Mostesquieu şöyle demiştir: Kendisine yetki verilen her insan bu yetkiyi kötüye kullanmaya eğilimlidir; bir sınırla karşılaşıncaya kadar kötüye kullanmaya devam eder. Faziletin bile sınırlanmaya ihtiyacı vardır.2

Amerikan devriminin en önemli nedenlerinden biri İngiliz Kral’ının baskılarıydı. Kurucular bu nedenle monarşiye dönüşebilecek bir yürütme düzenlemek istemiyorlardı, sonuç olarak İngiliz Kralı III. George’dan yeni kurtulunmuştu.3

Tüm bu etkilerin sonucu olarak yeni Anayasa’nın kurucularının en önemli görevlerinden biri yürütme organını ideal bir biçimde düzenleye bilmekti. Bu yürütme organı, ne İngiliz Monarkı kadar güçlü ne de Konfederasyon deneyimindeki yürütme kadar esnek ve güçsüz olmalıydı. Yasama ve yürütme arasındaki gücün paylaşımı hususunda kurucuların görüş ayrılıkları mevcuttu, fakat ana çerçevede üç farklı başkan modeli üzerinde duruldu. Bu modeller, fikir babalarının adlarıyla anıldılar.4

James Madison yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin aynı elde toplanmasının despot bir hükümet oluşturacağını savunmuştur.5 Erklerin devlet yönetiminde nasıl şekillenmesi hususunu ‘’Siyasal iktidarın tek bir elde toplanmasına karşı en etkili tedbir her bir devlet organının idarecilerine diğer organların tacizine karşı direnmek için gerekli anayasal araçları ve kişisel motivasyonu sağlamaktır. Savunma araçları saldırı tehlikesiyle orantılı olmalıdır. Hırs hırsla sınırlandırılmalıdır. Bu tür araçların siyasal idarenin gücünü kötüye kullanmasını kontrol etmek için gerekli olduğu insanın doğası akla getirilerek anlaşılabilir. Siyasal idare insan doğası üzerine yapılmış en önemli mülahazanın sonucudur. Eğer insanlar melek olsaydı, siyasal idare gerekli olmazdı. Eğer melekler insanları yönetseydi, idarenin üzerinde dışsal ve içsel kontroller kurmaya gerek olmazdı. İnsanların insanları yönettiği bir idare inşa ederken, en önemli sorun önce yönetimin kendi kendisine kontrol etmesini sağlamaktır. Yönetimin halka dayanması şüphesiz idare üzerindeki en önemli kontroldür, fakat deneyim insanlığa ek-yardımcı önlemlerin gerekli olduğunu öğretmiştir.’’ Diye ifade etmiştir.6 Madison’a göre Başkan’ın sınırları dikkatlice çizilmelidir. Her ne kadar Madison, konfederasyon yürütmesine nazaran güçlü bir yürütmenin varlığının gerektiğini düşünse de esasen ‘’zincirlenmiş’’ olarak nitelendirilecek, yetkileri tek tek sayılmış ve yasamaya bağlı bir yürütme planlamıştır. Anayasa konvansiyonuna önerdiği Virgina Plan’ında yürütme organı kesin olarak şekillendirilmemiştir.7  Madison, konvansiyonun tartışmalar ile yürütmeyi şekillendirmesi gerektiğini düşünüyordu, fakat kafasındaki sistemde Kongre Başkan’ın çok kuvvetli olmasının önüne geçmeli ve bunu frenlemeliydi. Madison ’un önerdiği başkan diğer önerilerle kıyaslandığında daha mütevazi olarak sınıflandırılabilirdi.8

Thomas Jefferson kesin bir kuvvetler ayrılığının sağlanması gerektiği düşüncesindeydi. Jefferson’a göre her erk kendi alanında çok kuvvetli ve egemen olmalıydı.9  Erkler eşit güce sahip olmalı ve yürütme mutlaka bağımsız olmalıydı. Başkan, bir siyasi parti lideri olarak her iki meclisteki partililerle ilişkiler içinde olmalı ve Başkanın gücü, hedefleri doğrultusunda kullandığı sürece her iki Meclis’teki partililer tarafından temin edilmeliydi. Jefferson John Locke’a ait olan; olağanüstü hallerde, başkanların ulusal çıkarlar doğrultusunda Anayasa’da belirtilen yetkilerini aşabileceği düşüncesini besimsiyordu.10 Jeffersoncu görüşe göre yürütmenin gücü, siyasi sorumluluğa sahip ve çoğunluğu temsil eden partiler tarafından sağlanmalıydı.

Alexander Hamilton kurucular arasında güçlü, bağımsız, etkili ve fırsatçı yürütmeyi en çok savunan kişidir.11 Hamiltoncu görüşe göre başkan kendi idare ekibini kurmalı ve siyasi partilerle, bağlantısı olmaksızın kendi politikasını gütmeli; siyaset, başkanın etrafında dönmeliydi.

Her ne kadar kurucular bu üç görüşten birini tamamı ile benimsememiş olsalar da Madison’un yürütme organı modelinden daha çok esinlendiği yönünde belirtiler vardır. Öncelikle kurucular hem bir yürütme organının varlığını hem de onu dengeleyebilecek güçlü bir yasamanın gereği üzerinde birleşmişlerdir.12 Amerikan Anayasası’nın 2. Maddesine göre ‘’Yürütme yetkisi başkana verilmiş’’ Başkanın hem tek başına kullanabileceği hem de Kongre ile birlikte kullana bileceği yetkileri tek tek sayılmıştır. Başkan ordunun başkomutanıdır, Kongreye danışarak ve onay alarak anlaşmaları imzalayabilir. İdari memurları aday gösterip ataya bilir, kanun tasarılarını imzalayarak yürürlüğe sokabilir ya da veto edebilir. Son olarak da başkanın kanunların düzgün bir şekilde yürütülmesini sağlama görevi vardır. Anayasa’da başkanın yetkileri bu şekilde sınırlandırılmış olmasına rağmen özellikle 20. Yüzyılda başkanlar bu sayıların çok ötesinde güçler kuşanabilmişlerdir. Bunun başlangıcı 19. Yüzyılda Federal Yüksek Mahkeme Başyargıcı John Marshall’ın ortaya attığı ‘’zımni yetkiler’’ doktrini olmuştur.13

Amerikan Anayasası oluşturulurken, Polybios tarafından tanımı yapılmış karma anayasa modelinden esinlenilmiştir. Karma Anayasa modelinde monarşik bir başkan, aristokratik senato ve demokratik bir halk meclisi vardır.14 Her bir organ diğer iki organa karşı çeşitli denetim ve fren mekanizmalarıyla donatılmıştır ve aşırılıkların engellenmesi umut edilmiştir. Bazı kurucular Kongre veya Federe Yönetimler tarafından seçilecek güçsüz bir yürütme isterken, bazıları ise bağımsız, güçlü ve halk tarafından seçilmiş bir yürütmenin gerekli olduğunu savunmuşlardır; sonuç tamda bu iki farklı talebin birleşimi şeklinde olmuştur. Amerikan Anayasası 2. Maddesinde ‘’yürütme gücü ve yetkisi, başkasına aittir, ‘’denilerek yürütmeye ait yetki ve görevler sayılmıştır. Her ne kadar buna izin veren sistemi kurmuş olsalar da, kurucular başkanın yetkilerinin zaman içinde bu kadar artabileceğini tahmin edememişlerdir.15

Başkanlık Sisteminin Genel Özellikleri

Başkanlık sistemini incelerken, genel özellikleri arasında değerlendirilen nitelikler, temel olarak sistemin model olarak uygulandığı Amerika Birleşik Devletleri’nde bu hükümet sisteminin uygulanmasında çıkarılabilecek neticelerdir. Çünkü başkanlık sistemi yüze yakın çeşitli ülkede uygulanmış olmakla birlikte sistemin dünyada ki diğer ülkelere yayılma ve çıkış yeri olan ABD olarak kabul edilir. Başkanlık sisteminin prototipi olarak kabul edilen ABD ile birlikte başkanlık sisteminin temel özelliklerini net olarak ifade etmek mümkündür.

Başkanlık sisteminin en belirgin özelliği olarak ortaya çıkan, Montesquieu’nun demokratik bir düzen için net bir şekilde ayrımından yana taraf olduğu kuvvetler ayrılığı prensibini en iyi şekilde karşılamasıdır. Hükümet sistemleri içerisinde, kuvvetler arasında en net ayrımın olduğu model başkanlık sistemidir. Ayrımın özelliklerinin daha iyi anlaşılması için temel çıktıları ortaya koymak gerekir.

Başkanlık sisteminin temel esprisi, güçlü, etkin ve isabetli yürütme ışığında milli birliği hızlandırmaktır.16 Başkanlık sisteminde yürütme organı tek başlıdır. Yürütme organının bütün görev, yetki ve sorumlulukları teoride tek bir kişide toplanmıştır. Bu yönüyle başkanlık sistemi, yürütme organının tamamını şahsında somutlaştıran bir nevi tek adam yönetimidir. Parlamenter sistemde görülen devletin başı ve hükümetin başı ayrımı başkanlık sistemi için geçerli değildir. Başkan, hem devletin başı, hem de hükümetin başıdır. Devlet başkanı olarak başkan, ulusun bağımsızlığını ve sistemin meşruiyetini temsil edip, sembolik bazı görevleri yerine getirirken, hükümetin başı olarak, hem bürokrasisinin, hem de kendi kabinesinin en tepesinde yer alır.17 Başkan görevini icra ederken, yürütme organının kendisine sağladığı görev ve yetkilerin yerine getirilmesi için, kendisine yardımcı olan bakanlar ile hükümet eder. Ancak yardımcıların (bakanlar) atanmaları ve görevden alınmaları hususunda başkan tek başına karar verme yetkisine haizdir.18 Ayrıca sorumluluk noktasında, başkan yardımcıları, parlamentoya karşı değil, doğrudan başkana karşı sorumludur.19 Yürütmenin tek başlı olmasının doğal bir sonucu olarak, kararlar hızlı bir şekilde alınıp uygulanabilmektedir.20

Başkanlık sistemde yürütmeyi tek başına temsil eden başkanın, devlet başkanı olarak sahip olduğu bu tek adam karizmasının altında yatan halk tarafından seçilmesi olgusu başkanlık sisteminin bir diğer özelliği olarak değerlendirilebilir. Başkanlık sisteminde başkan halk tarafından seçilir. Bu ise güçler ayrılığı ilkesinin başkanlık sistemlerindeki en temel uygulama alanının başkanlık seçimleri olduğunu göstermektedir.21 Zira halk tarafından seçilen yasama organı gibi yürütme organı da sahip olduğu yetki ve sorumlulukların kaynağı olarak halka güvenmektedir. Her iki organının da yetkilerinin dolaysız kaynağı anayasa olmakla beraber, meclis ve hükümet birbirinden ayrı olarak farklılaştırılmaya çalışılan usullerle ve halk seçimiyle iktidara gelirler.22 Başkana yardımcı olan bakanların sorumluluklarının parlamentoya değil de başkana karşı olması da başkanın halk tarafından seçilmesi özelliğinden kaynaklanmaktadır.

Yasama ve yürütme arasında var olan sert kuvvetler ayrılığı ilkesi, başkanlık sisteminin parlamenter sistemden ve yarı başkanlık sisteminden farkını ortaya koyan en önemli özelliktir. Yasama ve yürütme organları arasındaki sert ayrımı sağlayan bağımsızlık, organların yapısında, işlevlerinde ve ilişkilerinde olmak üzere üç noktada toplanmaktadır.23 Organların yapısı açısından bakıldığında, başkanlık sisteminde hem yasama organı hem de yürütme organı halk tarafından, farklı zamanlarda yapılan seçimlerle seçilmektedir. Parlamenter sistemde olduğu gibi yürütmenin yasamanın içinde çıkması gibi bir durum söz konusu değildir. Kısaca, organik ayrılık, yasama ve yürütme işlevlerinin birbirinden bağımsız ayrı organlar tarafından yerine getirilmesidir.24

Devlet başkanı olan başkan yürütmeyi tek başına temsil eder ve bu temsiliyet parlamentodan değil halktan kaynaklanır. O yüzden başkanın parlamento önünde siyasal sorumluluğu yoktur. Başkan, ne göreve başlarken, ne de görevini yürütürken parlamentonun güvenoyuna ihtiyaç duymaz. Parlamenter sistemde söz konusu olan hükümetin düşmesi durumuna başkanlık sisteminde yer yoktur. Ancak, başkan da devlet başkanı olarak yasama organını feshedemez. Başkanın parlamento karşısında siyasi olmasa da cezai sorumluluğu vardır ve bu sadece vatana ihanetle sınırlandırılarak, impeachment mekanizmasıyla işletilmektedir.25 Bunun dışında başkan ve parlamento sabit görev sürelerine sahiptir. Hem başkan, hem de parlamento, sahip oldukları görev sürelerinin sonuna kadar görevden alınamazlar.26 Başkanlık sisteminde, başkanlar sabit bir görev süresi için seçildiklerinden, olağanüstü bir durum yaşanmadıkça görevlerine devam ederler.27

Başkanlık sisteminde yasama ve yürütme organları arasındaki ayrımın sert olmasına neden olan bir diğer unsur ise tamamen başkana yakın ya da başkanın partisine mensup kişilerden oluşan kabine üyelerinin, parlamentoda görev almasının söz konusu olmamasıdır.28 Sistem bu özelliği ile kabineye girmesi durumunda parlamentodaki sandalyesini bırakan Fransız parlamenterlerin durumuna benzemektedir. Sonuç olarak kabine üyeleri meclis toplantılarına katılamadığı için yasama ve yürütme arasında net bir ayrım yaşanmaktadır.

Yasama ve yürütme organları arasında var olan sert ayrım bu kuvvetlerin, sınırsız bir yetki çerçevesinde sadece kendi görev alanlarını ilgilendiren konularla meşgul oldukları anlamına gelmemelidir. Her şeyden önce başkanlık sisteminde söz konusu olan kuvvetlerin sert ayrılığı, aşırıya kaçmış bir sertlik olmamakla birlikte, organlar arasındaki sertliğin parlamenter sistemin yumuşaklığına oranla bir sertlik olduğunu belirtmek gerekir.29 Ayrıca, yasama ve yürütme organının etkili koordinasyonunun sağlanması ve aralarında oluşabilecek ihtilafların sistemi tıkama noktasına getirmesinin engellenmesi için bu iki organ arasında farklı  etkileşim mekanizmaları geliştirilmiştir. Bu anlamıyla devlet yönetiminde düzen ve istikrar için gereklidir. Bu nedenle, kuvvetler arasındaki ilişkinin, sistemi tıkanma noktasına getirmesini öneyen mekanizmalara değinmek gerekir.

Başkanlık Sisteminde Kuvvetler Ayrılığı İlkesi Çerçevesinde Erkler Arasındaki İlişki

Başkanlık sisteminde mevcut olan yasama ve yürütme organları arasındaki sert bir şekilde yapılan ayrımın, devlet idaresi açısından çeşitli tehlikelere davetiye çıkarması, yasama ve yürütme organları arasındaki bağın çeşitli araçlarla dengelenmesi sonucu ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle kuvvetler ayrılığı ilkesi çerçevesinde erkler arasındaki ilişki en iyi uygulama örneği olan ABD’de uygulanan başkanlık sistemine değinilecektir.

Başkanlık sisteminde parlamentonun içinden çıkmayan yürütme organı, parlamentoya karşı sorumluluk taşımaz ve parlamentonun güvensizlik oyuyla görevden uzaklaştırılamaz. Aynı şekilde yürütme görevini ifa eden başkan da yasama organını feshedemez. Burada, yasama organını oluşturan Kongre’nin ve yürütme organını oluşturan başkanının aynı siyasi partinin mensubu olmaları durumunda, yarı başkanlık sistemine benzer şekilde, herhangi bir görüş ayrılığının yaşanma ihtimali düşüktür. Ancak bunun da garantisi yoktur. 1993 yılında Başkan ve Kongre’deki çoğunluk aynı siyasi partinin üyesi oldukları halde, başkan için son derece önemli olan, ekonomik ve ticari açıkları azaltmayı amaçlayan paketin, Kongre’de onaylanması çok az bir oy farkıyla gerçekleşmiştir.30 Görüldüğü üzere devlet yönetiminde tıkanıklık ve aksaklık her zaman ihtimal dâhilindedir.

Başkanlık sisteminde güçler ayrılığı çerçevesinde, görev ve sorumlulukları belirtilmiş olan yasama, yürütme ve yargı organları arasında, frenleyici ve dengeleyici işleve sahip birtakım mekanizmalar geliştirilmiştir.31 Kuvvetler arasındaki bu denge, yasama ve yürütme organının birbirinin işlevine kısmen katılmasının sağlanması ve birbirlerini bir ölçüde durdurma yetkisine sahip kılınmaları sayesinde gerçekleşmektedir.32 Vernon’a göre bu sistemi kuranlar kuvvetli devlet kavramından korktukları için devleti denetim altına almanın ve sınırlandırmanın gerekli olduğunu düşünmüşlerdir.33 Vatandaş hak ve menfaatlerinin devamlı olarak dikkatle korunması demek olan, bu dengeli yetki ve gözetim sistemi, bir tek kimsenin veya zümrenin hükümete el koyarak halkı istediği gibi idare etmesini önlemiş olmaktadır.34

Yürütme organını oluşturan başkanın, parlamentoyu oluşturan Kongre karşısında sahip olduğu yetkilerden belki de en önemlisini veto yetkisi oluşturur. Zira başkan, cumhuriyet ile yönetilen bir rejimin devlet başkanı sıfatıyla, Kongre’nin çıkardığı yasaları veto yetkisini, kendisine anayasa ile tanınan bir hak olarak kullanmaya haizdir. Ancak başkanın sahip olduğu bu yetki mutlak anlamda bir veto değildir ve yasanın çıkmasını tamamen engelleyememektedir. Kongre’yi oluşturan Temsilciler Meclisi’nin ve Senato’nun, veto edilen yasayı tekrardan ayrı ayrı 2/3 çoğunlukla kabul etmesi durumunda başkan yasayı onaylamak zorundadır. 2/3 çoğunluğu her iki mecliste de tekrardan sağlamak Amerikan siyasi tarihinde pek de kolay olmamıştır. Franklin D. Roosevelt’in on iki yıllık başkanlığı sırasında kullandığı 631 vetonun sadece 10 tanesi, Eisenhower’in 73 vetosundan ancak 2 tanesi Kongre tarafından reddedilmiştir.35

Başkanın yasama organı karşısında sahip olduğu frenleyici ve dengeleyici bir diğer mekanizma ise dolaylı yasa teklifidir. Bu araç, başkanın her yasama yılının başında Kongre’de, ulusal birlik için gerekli olan yasaları Kongre’den istemesi şeklinde işler. Ancak bunun hukuken bağlayıcılığının olmadığını belirtmek gerekir. Bunun yanında, Amerikan kamu hukukunun geleneği olarak, başkanlar Kongre üyeleri aracılığıyla dolaylı yoldan meclislere yasa tasarıları sunabilirler.36 Buradan çıkacak sonuç başkanın, hukuken kendi yetkisi dâhilinde olmayan yasama işlevine, dolaylı da olsa katılabildiğidir. Başkanın yasama organı karşısında sahip olduğu bu mekanizmalar dışında, yargı organı karşısında federal yargıçları atamak ve bazı suçluları affetmek yetkisi mevcuttur.37

Amerikan başkanlık sisteminde yasama organını oluşturan Kongre’nin de, yürütme organına karşı kullanabileceği yetkileri vardır. Bunlar arasında ABD’nin gelir ve gider bütçesini yapmak, vergileri tayin etmek ve başkanın ihtiyacı ödenekleri sağlamak gibi yetkileri içeren mali denetim yetkisi, Kongre’nin başkan karşısındaki en önemli silahını oluşturur.38 Zira başkanın, yürütme organı olarak ulusal ve uluslararası alanda ülkenin genel siyasetini yürütmesi ve icraatlar yapması için bütçeye ihtiyacı vardır. Mali konularla ilgili yasa önerilerinde inisiyatif ise Temsilciler Meclisi’ne aittir. Bunun nedeni, vergiyi federe devletlerin değil, tüm Amerikan vatandaşlarının ödemesidir.39

Yasama organın, başkana karşı sahip olduğu frenleyici ve dengeleyici diğer unsur, başkanın imzalamış olduğu uluslararası anlaşmaların Senato’nun onayına tabi olmasıdır. Senato, ABD’nin dış siyasetinde son karar merciidir ve başkanın imzalayacağı uluslararası anlaşmalar, Senato’nun 2/3’ünün onaylamasıyla yürürlüğe girebilir.40 Yargı organının, yasama ve yürütme organlarını frenleyen ve sistemi dengeleyen yetkileri ise, Kongre’den geçen yasaları yorumlamak ve anayasaya aykırılıkları durumunda geçersiz ilan etmek ve başkanın eylem ve işlemlerinin anayasaya aykırılığını denetlemek, gerekirse geçersiz bulmaktır.41

Sonuç olarak, başkanlık sisteminde kuvvetlerin sert ayrılığı geçerli olmakla birlikte, yasama-yürütme-yargı arasında bulunan ve frenleyici ve dengeleyici işlev gören mekanizmalar sayesinde siyasal sistemin tıkanması ve devlet yönetiminde aksaklıkların oluşması ihtimali azaltılamaya çalışılmaktadır. Bezci’ye göre düzen çarkının kolay dönmesi için gerekli yağı ise, baskı grupları, gevşek siyasi parti yapıları ve ideolojik bölünmeleri keskinleşmemiş bir politik kültür oluşturmaktadır.42 Ayrıca başkanın, cumhuriyet rejiminin modern diktatörü olmasının ve temel hak ve özgürlükleri tahakküm altına almasının önü de kuvvetler arasında denge ve fren mekanizması gören araçlarla kesilmiş olmaktadır. Sarıçiçek’e göre Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanan başkanlık sistemi, erkler ayrılığı dengesi ile başkanın aldığı kararların uygulanma hızının artmasını da sağlamaktadır.43 ABD Başkanlık sisteminin model olarak gösterilmesinin altında yatan nedenlerden biride tam olarak budur. Ancak kuvvetler arasında frenleyici ve dengeleyici bir sistemin olmasının sakıncaları da yok değildir. “Mevcut kontrol ve dengeler sistemi, yasama ve yürütme kuvvetlerinin gerekli durumluda birbirini durdurmasına ya da diğerine üstünlük sağlayarak gerekli kararları almasına izin vermemektedir”.44

.

Emre AYDIN – Sahipkıran AKADEMİ Başkanı

______________________

DİPNOTLAR

  1. Murat Yanık, Başkanlık Sistemi ve Türkiye’de Uygulanabilirliği, İstanbul, 1997 s.5
  2. Montesquieu, Kanunların Ruhu Üzerine, çev. Fehmi Baldaş, s.194
  3. Rod Hague/ Martin Harrop, Comparative Goverment and Politics an Introduction, Palgrave Macmillan Yayıncılık, 2007, s.330
  4. Aldrich/ Miller/ Ostrom/ Rohde, a.g.e., s.471.
  5. Federalist No: 47, http://www.constitution.org/fed/federa47.htm, e.t 28.05.2016
  6. Hamilton / Madison / Jay, Anaysa Üzerine Düşünceler: federalistlerin makalelerinden seçmeler, çev: Mümtaz Soysal, İSTANBUL yenilik basımevi 1962 Federalistler No 51, s. 27. Bkz Şaban Tanıyıcı / Birol Akgün Amerikan Başkanlığı Cumhuriyetten İmparatorluğa Orion Kitapevi 2008 s.50
  7. Madison konvansiyonun toplandığı ilk tartışmalarda yürütme yetkilerinin yasama organı tarafından belirlenmesi ve yürütmenin adete yasamaya bağlı olarak çalışması gerektiğini düşünüyordu, fakat daha sonra bağımsız bir yürütme olması gerektiği konusunda ikna olmuştur.
  8. Sidney M. Milkis / Michael Nelson The American Presidency Origins and Development 1773 – 1993 Congressional Quarterly Press, Washington D.C.,1994, s.30
  9. John C. Yoo, Jefferson and Executive Power , Boston University Law Review, vol.88, no:2, 2008, s.103
  10. Yoo, a.g.e., s.103.
  11. Tanıyıcı / Akgün , a.g.e., s.62.
  12. Aldrich / Miller / Ostrom / Rohde, a.g.e,s.473
  13. Mcculloch v. Maryland 17. US. 315, 1819
  14. James M.BIythe, Ideal Government and the Mixed Constitution in the Middle Ages, New Yersey, Prisceton Universty Press’den aktaran Nuri Uluşahin, a.g.e., s.57
  15. John H. Aldrich / Gary J.Miller / Charles W.Ostrom Jr. / David W. Rohde, a.g.e., s.47.
  16. Tahsin Fenoğlu (2012), “Başkanlık Sistemi”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 2, ss. 39-60
  17. Pınar Akçalı (2013), “Genel Özellikleri, Yararları ve Sakıncaları Işığında Başkanlık Sistemleri”, Yeni Türkiye Dergisi, Yıl:9, Sayı: 51, Ankara, ss.406-411
  • Kemal ÖZTÜRK ve Hüseyin, KURT, (2013), “Amerikan Başkanlık Sistemi”, (Der.), Başkanlık Sistemi Karşılaştırmalı Bir İnceleme ve Türkiye İçin Değerlendirmeler, AKTAŞ, Murat ve Bayram, COŞKUN, (Ed.), Nobel Yayınları, Ankara, ss. 3-31
  1. Erdoğan TEZİÇ (2013), “Başkanlık Rejimini Anlamak”, Yeni Türkiye Dergisi, Yıl: 9, Sayı: 51, Ankara, ss. 366-371
  2. Hayri KESER (2013), “Başkanlık Sistemi”, Yeni Türkiye Dergisi, Yıl: 9, Sayı: 51, Ankara, ss. 430-438
  3. Pınar Akçalı (2013), “Genel Özellikleri, Yararları ve Sakıncaları Işığında Başkanlık Sistemleri”, Yeni Türkiye Dergisi, Yıl:9, Sayı: 51, Ankara, ss.406-411
  4. Ertan BECEREN ve Gökhan, KALAĞAN (2007), “Başkanlık ve Yarı Başkanlık Sistemi: Türkiye’de Uygulanabilirliği Tartışmaları”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 6, Sayı: 11, ss. 163-181
  5. Bülent BAL (2001), İstikrarsız Parlamentarizme Karşı Başkanlık Sistemi, Der Yayınları, İstanbul.
  6. Erdoğan TOSUN ve Tanju, TOSUN, (1999), Türkiye’nin Siyasal İstikrar Arayışı Başkanlık ve Yarı Başkanlık Sistemleri, Alfa Yayınları, İstanbul
  7. Hayri KESER (2013), “Başkanlık Sistemi”, Yeni Türkiye Dergisi, Yıl: 9, Sayı: 51, Ankara, ss. 430-438
  8. Pınar AKÇALI (2013), “Genel Özellikleri, Yararları ve Sakıncaları Işığında Başkanlık Sistemleri”, Yeni Türkiye Dergisi, Yıl:9, Sayı: 51, Ankara, ss.406-411
  9. Abdullah KIRAN, (2013), “Başkanlık Sistemi Erkler Ayrılığı ve Türkiye”, (Der.), Başkanlık Sistemi Karşılaştırmalı Bir İnceleme ve Türkiye İçin Değerlendirmeler, Murat AKTAŞ ve Bayram, COŞKUN, (Ed.), Nobel Yayınları, Ankara, ss: 263-302
  10. Erdoğan TOSUN ve Tanju, TOSUN, (1999), Türkiye’nin Siyasal İstikrar Arayışı Başkanlık ve Yarı Başkanlık Sistemleri, Alfa Yayınları, İstanbul.
  11. Burhan KUZU (2011), Her Yönü İle Başkanlık Sistemi, Babıali Kültür Yayıncılığı, İstanbul.
  12. Erdoğan TOSUN ve Tanju, TOSUN, (1999), Türkiye’nin Siyasal İstikrar Arayışı Başkanlık ve Yarı Başkanlık Sistemleri, Alfa Yayınları, İstanbul.
  13. Pınar AKÇALI (2014), “Siyasal İstikrar ve Başkanlık Sistemi: Amerika Birleşik Devletleri Örneği”, (Der.), (Yarı) Başkanlık Sistemi ve Türkiye, KAMALAK, İhsan, (Ed.), Kalkedon Yayıncılık, ss. 79-110.
  14. Mustafa ERDOĞAN (1996), “Başkanlık Sistemini Doğru Tartışmak”, Liberal Düşünce Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 2, ss. 4-12.
  15. Manfred C., VERNON, (1961), Devlet Sistemleri Mukayeseli Devlet İdaresine Giriş, Soysal, Mümtaz, (Çev.), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, No:121-103, Ankara
  16. Patricia C., ACHESON, (1961), Amerikan Federal Hükümeti ve Çalışma Mekanizması, Egeran, Birol, (Çev.), Varlık Yayınları, İstanbul
  17. Esat ÇAM (2000), Çağdaş Devlet Sistemleri, Der Yayınları, İstanbul
  18. Ayferi GÖZE,(2013), Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul
  19. Pınar AKÇALI (2014), “Siyasal İstikrar ve Başkanlık Sistemi: Amerika Birleşik Devletleri Örneği”, (Der.), (Yarı) Başkanlık Sistemi ve Türkiye, KAMALAK, İhsan, (Ed.), Kalkedon Yayıncılık, ss. 79-110.
  20. Erdoğan TOSUN ve Tanju, TOSUN, (1999), Türkiye’nin Siyasal İstikrar Arayışı Başkanlık ve Yarı Başkanlık Sistemleri, Alfa Yayınları, İstanbul.
  21. Esat ÇAM (2000), Çağdaş Devlet Sistemleri, Der Yayınları, İstanbul.
  22. Bülent BAL (2001), İstikrarsız Parlamentarizme Karşı Başkanlık Sistemi, Der Yayınları, İstanbul.
  23. Pınar AKÇALI (2014), “Siyasal İstikrar ve Başkanlık Sistemi: Amerika Birleşik Devletleri Örneği”, (Der.), (Yarı) Başkanlık Sistemi ve Türkiye, KAMALAK, İhsan, (Ed.), Kalkedon Yayıncılık, ss. 79-110.
  24. Bünyamin BEZCİ (2005), “Demokrasi ve Başkanlık Sistemi”, Yönetim Bilimleri Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 2, ss. 77-91
  25. Mümtaz SARIÇİCEK (2013), “Başkan’’ mı, ‘’Sistem’’ mi?”, Yeni Türkiye Dergisi, Yıl: 9, Sayı: 51, Ankara, ss. 412-415.
  26. Yavuz ATAR (2013), “Amerika’da Güçlü Başkanlık Tartışması ve Ak Parti’nin Başkanlık Sistemi Teklifi”, Yeni Türkiye Dergisi, Yıl:9, Sayı:51, Ankara, ss.548-551

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: