20 yy. sömürgecilik yarışının zirveye çıktığı bir çok ülkenin rekabet ettiği ve Osmanlı coğrafyasının sahip olduğu zengin petrol yataklarından dolayı sömürgeci devletlerin hedefleri hâline gelmiştir. Başta İngilizlerin, Osmanlı coğrafyası üzerindeki emelleri, gerek petrol yataklarının zenginliği açısından değeri, gerekse stratejik bakımdan konumu ve sömürgecilik faaliyetlerinde Hindistan ticaret yolunun güvenliği için önemli olan Ortadoğu’da ve özellikle Irak ile Basra Körfezi bölgesinde Arapları kendi tarafına çekmeye, nüfuzunu artırmaya ve onları Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtmaya yönelik bir siyaset izlemeye başladı. 1. Dünya savaşının başlamasıyla beraber İngilizlerin saldırgan tutumu Çanakkale’ den sonra Arap yarımadasında devam etti. İngilizler Şattülarap Nehri ağzında bulunan Fav Yarımadası’na bir çıkarmada bulundu. Karaya çıkan İngiliz birlikleri 21 Kasım1914 günü Basata’yı ve 9 Aralık 1914’te de Kurna’yı el geçirdiler. İngilizlerin hedefi Bağdat’ı alarak sömürgecilik otoritesini korumaktı. İngilizlerin Arap bölgesel hedeflerine bakıldığında aşiretlerle iyi ilişkiler içinde olup Osmanlıya karşı halkın gönül bağını koparmak gibi bir politikası vardı. İngilizlerin Ön Asya için Irak cephesini açmasının birçok sebebi vardır. İngilizlerin amali siyasiyesi Türklerle Araplarının gönül bağlarını koparmak, Hindistan ticaretinin güvenliğini sağlamak, Irak ve İran’da ki petrol bölgelerini kontrol altına almak, Basra körfezinin kontrolünü sağlamak ve İngilizlerin Arap coğrafyasında İngiliz nüfuz ve otoritesini sağlamak gibi bölgesel hedefleri vardı. Almanların ise hicaz demiryolu projesiyle elde etmek istediği ticari ortamla bölgede büyük bir rekabete, pazar arayışına ve nüfuzunu artırmayı düşünüyordu. Bu yüzden bölgede devletlerarası rekabet havası vardı.
IRAK CEPHESİNİN AÇILMASI VE BÖLGEDE HAREKETLENMELERİN BAŞLAMASI
İngiliz birlikleri Basra yönünde ilerlemeye ve sahilleri bombalamaya başladı. Seyhan yöresinde Osmanlı birliklerinin gücüyle karşılaştı. İngiliz gücü karşısında birlikler Katüzzeyn mevkisine çekildi. O sırada Basra’yı savunmakta olan Irak ve Havalisi Komutanı Cavit Paşa Basra’dan çekilmişti. Bu çekilme harekatı tamamen stratejik bir askeri hamleydi. Cavit paşa Dicle ve Fırat nehirlerinin birleştiği Kurna’ya çekildi. İngilizler Basra’yı 23 Aralık 1914 tarihinde ele geçirdi. İngilizlerin bu hızla ilerlemenin baş sebeplerinden biri Irak Havalisinde Osmanlı Devleti’nin yürüttüğü seferberlik yeterli düzeyde değildi ve bazı Arap aşiretlerinden beklenilen destek alınamamıştı. Pek çok askeri mühimmat eksikliği vardı. Ayrıca mevcut askerlerin geneli yeterli askeri eğitimde görmemişti.
İngilizlerin Irak cephesi Hindistan’dan yönetiliyordu. General Townshend 6. Hint Tümeni komutanı olarak atandı. General John Nixon, Townshend’e Basra’dan kuzeye doğru ilerlemesini emretti. Nixon’un hedefi Fırat ve Dicle nehirlerinin yukarı kısımlarıydı. İngilizlerin özellikle Çanakkale’de sarsılan prestijini korumak için Irak Cephesi’nde ilerlemeyi hedefliyordu. İlk öncelikleri Basra’nın güvenliğini sağlamaktı. Basra İngilizlerin sömürgecilik faaliyetlerinde önemli bir konumdaydı. Basra’dan sonraki hedef de petrol kaynaklarına hakim olmak için Bağdat olarak belirlenmişti. General Townshend 6. Hint ordusuyla birlikte 24 Temmuz 1915 tarihinde Basra-Bağdat hattında harekatı başlattı.
2 Ocak 1915 günü Cavit Paşa Irak ve havalisi Komutanlığını Süleyman Askeri Bey’e devretti. 20 Ocak 1915 tarihinde Rota Muharebelerinde Süleyman Askeri Bey yaralandı. Osmancık Tabur Komutanı Binbaşı Cemil Bey ve Doktor Safer Bey şehit düştü.19 Nisan 1915’te Şuayyibe Muharebesi’nde ise Osmanlı Birlikleri İngiliz birlikleri karşısında yenilgiye uğradı. İngilizler pek çok Osmanlı askerini tutsak aldı. Süleyman Askeri Bey bu yenilgiyi kabullenemedi. Yaralı olduğu halde intihar etti. Süleyman Askeri Bey bölgede bir çok destansı kahramanlıklar göstermiştir. Süleyman Askeri Bey’in yerine Irak ve Havalisi Komutanlığına Albay Nurettin Bey getirildi.
3 Haziran 1915 tarihinde İngilizler Kutü’l Amare’yi girdi. Kutü’l Amare’den sonra temmuz ayında Nasıriye bölgesi de kaybedildi. Kutü’l Amare’yi alarak büyük moral kazanan 6. Hint Tümen’i yürüyüşüne devam etti. 28 Eylül 1915’te yapılan II. Kutü’l Amare Muharebesi’ni İngilizler kazandı. İngilizler 1 Kasım 1915’te Kutü’l Amare’den ayrılarak, 20 Kasım’da Selman-ı Pak’a (Ctepsion) vardılar. Selmanı pakt isminin sahabemiz Selman-ı Faris Hazretlerine ait olmasından dolayı İngiliz komutan Townshend şehrin ismini Eskiçağ’da kullanılan Ctesiphon olarak değiştirilmesini emretmiş amacı ordu içindeki Hintli Müslümanların dini duygularını bastırmaktır.
SELMAN-I PAKT’AN KUTÜ’L AMARE’YE, HERŞEYİN DEĞİŞTİĞİ YER
Selman Pakt’a gelen İngilizlere Hint bölge karargahından askeri ve lojistik destek gelmemişti. Destek gelmemesine rağmen G. Townshend 22 Kasım’da Selman-ı Pak’ta bulunan Türk birliklerine saldırdı. İngilizler, Nurettin Bey komutasındaki birlikler tarafından 22 Kasım 1915’te büyük savunma göstererek İngilizlere çok büyük kayıplar verdirmiştir. G.Townshend Osmanlı askerlerinin kahramanca mücadelesine daha fazla dayanamayıp geri çekildi. 23 Kasım 1915 günü Türk Birlikleri ilerlemek için harekete geçti. General Townshend elindeki yetersizliklerden dolayı Aziziye bölgesinde durmak zorunda kaldı. Burada iaşesiz ve takviyesiz olarak bir süre bekleyen Townshend 3 Aralık 1915 tarihinde Kutü’l Amare’ye çekilmek zorunda kaldı. Kendisine yardıma gelecek kuvvetleri beklemeye başladı. 7 Aralık 1915’te Osmanlı birlikleri ilerlemeye devam ederek Kutü’l Amare’yi kuşatmaya başladılar. İngilizlerin Selman-ı Pakta elde ettikleri bazı başarılardan dolayı Bağdat’tı kolayca alacaklarını ümit ediyor ve Bağdat’ da Noel’i kutlamayı düşünüyorlardı. Kuşatma karşısında İngiliz komuta kademesinde endişeli ve korkutucu bir hava esmeye başlamıştı.
Goltz Paşa, Nurettin paşayı görevinden 10 Ocak 1916 tarihinde aldı. Yerine Albay Halil Bey getirildi. Mart ayına boyunca Kutü’l Amare civarında muharebeler devam etti. Bu arada İngilizler kurulan Osmanlı çemberini kırmak için yarma harekâtında bulundular. Sabis bölgesinde bulunan Ali İhsan (Sabis) Bey’in komutasındaki birlikler İngilizlerin bu harekatını engelledi. 10 Mart 1916 günü zor durumda kalan İngiliz birliklerine “teslim ol” çağrısı yapılsa da G. Townshend bu çağrıya olumlu cevap vermedi. Bu arada şehirde kıtlık başlamıştı. Uçaklar ile havadan yapılan yardım yeterli olmadığı gibi Osmanlı Birlikleri uçakları düşürmeye başlayınca bundan vazgeçildi.(savaş tarihinin ilk havadan yardım operasyonu Kutü’l Amare’de yapıldı.) İngilizler sadece karadan ve havadan yardım değil nehirden de yardım göndermiştir. Nehirden yardım gönderebilmek için “Julnar” adlı hafif bir vapur gönderildi. Ancak vapur Osmanlı birlikleri tarafından ele geçirildi. Askerlerimiz vapurun adını da “Kendi gelen” olarak değiştirdi.
İngilizler, 1916 Nisanında Kutü’l Amare kuşatmasını aşmak için yeniden taarruza geçtiler. 17-19 Nisan 1916 tarihlerinde Bey-i İsa civarında Osmanlı kuvvetleriyle karşılaşıp çok büyük bir yenilgiye uğradılar. Bu yenilgi sonucunda İngilizlerin daha sabredecek gücü kalmamıştı. Bunu bilen Halil Paşa askeri gücünü artırıp psikolojik askeri bir baskı hareketi de yapmıştır. Alman Goltz Paşa 18-19 Nisan 1916 gecesi Bağdat’ta 72 yaşında tifüsten ölmüştür. Bu sırada rütbesi Tuğgeneralliğe yükseltilen Kurmay Albay Halil Bey, (Enver paşanın 1yaş küçük amcası) VI. Ordu Komutanlığına atanmıştır
HALİL PAŞA’YA PARA TEKLİFİ VE İNGİLİZ AJAN LAWRANCE
Kutü’l Amare kuşatmasına daha fazla dayanamayan İngilizler Hindistan’dan yardım beklemişlerdir. Hiçbir şekilde yardım gelmeyince İngilizlerin ümitleri tamamen kırılmıştır. Son bir kuşatmayı yarma harekatı da başarısız olunca İngilizler çeşitli yollara başvurmaya çalıştılar. Bunlar ilki hiçbir şekilde hiçbir Osmanlı paşasının kabul etmeyeceği 1milyon sterlin gibi bir miktarı Halil Paşa’ya teklif etmişlerdir. Halil Paşa G. Townshend’in görüşme isteğine olumlu yaklaştığını kendisine gönderdiği mektupla bildirmişti. Görüşme Dicle nehri üzerinde yapılacaktı. İki komutan da anlaşılan saatte botları ile birlikte nehir üzerinde belirlenen noktada buluştular. Görüşmede G. Townshend ellerindeki bütün silah ve cephaneyi teslim etmek, savaş boyunca Türk kuvvetleri ile bir daha karşılaşmamak ve 1 Milyon İngiliz Sterlini karşılığında İngiliz birliklerinin Kut’ül-Amare’yi terk ederek Basra’ya doğru geri çekilmelerine izin verilmesini istedi. Halil Paşa’nın cevabı ise “bu teklif başka şartlar altında yapılmış olsaydı cevabım tüfeğimin namlusundan çıkacak bir mermi olurdu. Sakinliğimi koruyarak bu teklifin bir şaka olduğunu düşündüm.”
Bu cevap karşısında İngilizler artık acı gerçeğin farkına varmışlardı. İngilizler son bir kez daha çaresizce Yüzbaşı Herbert ve Yüzbaşı Lawrence’i (meşhur İngiliz) Osmanlı devletiyle müzakere yapmak için gönderildi. Halil paşa artırılan para teklifini ve anlaşmayı kabul etmedi. Osmanlı devletinin silaha veya paraya ihtiyacı olmadığını söyleyerek teslim olmamaları durumunda taarruz edeceğini bildirdi. G. Townshend, bütün ateşli silahları imha ederek, 29 Nisan günü Osmanlı karargahında teslim anlaşmasını imzalamış ve elindeki tüm birlikle teslim olmuştur.
İNGİLİZLERİN EN AĞIR MAĞLUBİYETİ DÜNYA BASININDA
3. Piyade alayı kumandanı Binbaşı Nazmi(Solak) Bey marşlarla Kutü’l Amareye giren ilk Osmanlı birliği olmuştur. 29 Nisan günü Osmanlı bayrağımız Kutü’l Amare’ye yeniden dikilmiştir. Halil Paşa Miralay Kazım Karabekir ile birlikte G. Townshend’i Kutü’l Amare’de kaldığı evde ziyaret etmiş. Ziyaret esnasında G. Townshend kılıç ve silahını titreyen elleriyle teslim etmek istedi. Halil Paşa büyük bir alicenaplık göstererek “Bunlar şimdiye kadar sizindi, bundan sonra da öyle olacak.”
İngiltere’nin Çanakkale’den sonra da Kutü’l Amare’de yenilen ve birçok esir veren İngilizlerin durumu dünya kamuoyunda şaşkınlık yaratmıştır. İngilizlerin 5’i general, 13’ü üst düzey komutan, 481 subay, 13309 asker esir alınmıştır. Bu yenilgi İngilizleri sarsmış, Kutü’l Amare zaferi başta İstanbul olmak üzere tüm şehirlerimizde coşkulu törenlerle kutlanmış ve şehirlerimiz bayraklarımızla donatılmıştır. İngilizlerin Kut’ül Amare’de teslim olmaları haberi Berlin, Viyana, Peşte ve Sofya gibi müttefik başkentlerinde de büyük bir zafer olarak karşılanmış ve kutlanmıştır. Almanya’nın başkenti Berlin’de ise özel kutlamalar yapılmıştır. Dünya savaşının Osmanlı devletinin kazanacağı ümidi artmıştır. Kutü’l Amare kuşatması 4 ay 23 gün sürmüş. İngilizlerin tarihlerinde aldıkları en büyük hezimetlerden biri olmuş ve Irak-İran cephesindeki İngiliz oyunları bozulmuştur. Kutü’l Amare zaferimiz İngilizlere, onları destekleyen güçlere ve destekleyen devletlere karşı ebediyen tarihi bir cevap ve zafer nişanesi olacaktır.
KUTÜ’L AMERE’Yİ ZAFERİMİZİ NEDEN UNUTTUK?
Kutü’l Amare zaferini kazanmamıza rağmen dünya savaşının sonunda bölgeyi kaybettik. İngilizlere sonradan yapılan harekatta yıldırım ordularının tek kurşun atmadan geri çekilmesi ve Halil Paşa’nın bu emri vereni bilmesi gerçeğimi yatıyor. Osmanlı’nın bu son zaferini neden sessiz sedasız ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. 1953’lere kadar Türk ordusunda her yıl kut zafer günü kutlamaları yapılırdı. Zaferin mana ve önemine heyecanla durulurdu. Amaç yeni neslin bu zaferden haberi olmamasımıydı. Zaferi Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa‘ nın kazanmasımıydı. Kutü’l Amare, zaferi İngilizlerin unutmadıkları, bize de 100 yıldır unutturdukları zaferdir. Bizde 100 senede geçse dedelerimizin, ecdadımızın bu zaferini unutmayacağız. 29 nisanları KUT BAYRAMI olarak kutlamak temennisiyle.
Halil Paşa zafer sonrası ordusuna yayınladığı bildirisinde şöyle demiştir:
29 Nisan 1916 tarihli günlük ordu emri…
ORDUMA ..!
Arslanlar!..
Bugün Türkler’e şerefü şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın müşemmes semasında şühedamızın ruhları şadü handan pervaz ederken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Bize iki yüz seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Cenab-ı Allah’a hamd-üşükür eylerim. Allah’ın azametine bakınız ki, bin beş yüz senelik İngiliz Devleti’nin tarihine bu vakayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki senedir devam eden Cihan harbi böyle parlak bir vaka daha göstermemiştir. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve on bin neferini şehit vermiştir. Fakat buna mukabil bugün Kut’da 13 general, 481 subay ve 13.300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30.000 zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakınca cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu vakayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır. İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci vakayı Çanakkale’de, ikinci vakayı burada görüyoruz. Yalnız süngü ve göğsümüzle kazandığımız bu zafer yeni tekemmül eden vaziyeti harbiyemiz karşısında muvaffakiyeti atiyemizin parlak bir başlangıcıdır. Bugüne KUT BAYRAMI namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize Yasinler, Tebarekeler, Fatihalar okusunlar. Şühedamız, hayatı ulyatta, semevatta kızılkanlarla pervaz ederken, gazilerimiz de atideki zaferlerimizle nigehban olsunlar.
Mirliva Halil Altıncı Ordu Komutanı
.
Şahin KORKMAZ
SASAM Stajyeri – Uludağ Üniversitesi İktisat Bölümü Öğrencisi
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.
___________________
KAYNAKLAR
ÖZÇELİK, M. (2015). “Kutü’l Amare Zaferinin Türk Basınına Yansımaları”. Makalesi pdf.
ÜZEN, İsmet, “Türklerin Kutü’l-Amare Kuşatması Sırasında İngiliz Ordusunda Bulunan Hintli Askerlerin Tutumu (Aralık 1915-Nisan 1916)”, Akademik Bakış Dergisi, C.II, S.3, Kış 2008,ss.81-102. Makalesi pdf.
SAYGI, Tarık, İngiliz Generali Townshend ve Türkler, Paraf Yay. , İstanbul 2011, s. 171. Makalesi pdf
YEDİKITA, AYLIK TARİH VE KÜLTÜR DERGİSİ, NİSAN 2016, SAYI 92,
Dünden Yarına TV Belgeseli, Unutulan Zafer Kutü’l Amare.