Üst düzey bir MEB yöneticisi ile yaptığım görüşmede duyduklarım beni çok üzdü. Aşağıda bir kısmına yer verdiğim bu tespitler, maalesef fazla dillendirilmiyor. Oysa bu sorunlar yeterince dillendirilip kamuoyu oluşturulursa çözüm mümkün olabilir. O nedenle de tamamı bahsettiğim üst düzey yöneticiye ait olan tespitleri sizlerle paylaşmak istedim:
“- Okullarda güvenlik ve temizlik, sıfır düzeyinde. Acilen 50 bin güvenlik, 50 bin de temizlik personeline ihtiyaç var. Şu anda 12.000 öğrenciye 1 güvenlik görevlisi düşüyor.
– Pekçok okul dökülüyor. Başkent Ankara da dahil okulların %60’ında tuvaletler tıkalı. Bunun nedeni ise okulların tadilatları için bütçe kalmaması. Okulların tadilatı için ayrılan MEB bütçesinin %90’ı, okul yapımı için belediyelerce ücretsiz tahsis edilmesi gereken arazilere harcanıyor. Bu nedenle de okulların zaruri tadilat ihtiyaçları karşılanamıyor. İmar Kanununa göre belediyeler, imar geçirilen arazilerin %40’ını okul, yol, meydan vs. için ayırır ve hak sahiplerinden alır. Buna; Düzenleme Ortaklık Payı (DOP) denir. DOP ile elde edilen arazi payları, okul yapımı için MEB’e ücretsiz verilmesi gerekirken, bir çete tarafından bu araziler değerinin çok üzerinde Bakanlığa satılmaktadır. Tadilat için ayrılan ödeneklerin bu şekilde kullanılması nedeniyle de okul müdürleri, okul aile birliklerinin ve otopark mafyasının kucağına oturmuş vaziyette. Bir kısım müdürler, okul bahçelerini otopark mafyasına tahsis ediyorlar ama elde edilen tutarın çoğu, okul aile birliği üzerinden usulsüzce paylaşılıyor. Okullar bu paradan istifade edemiyor ve yine yoksunluk içinde kalıyor ama okul müdürlerinin bindikleri arabalar lüksleşebiliyor!
– Sarkıntılık yaptığı ve çeşitli nedenlerle 2 yıldan fazla hapis cezası aldığı halde, adliyelerin kasıtlı olarak bildirmemesi nedeniyle hala görevine devam eden okul müdürleri ve öğretmenler var. Aynı şekilde birçok şizofren, cinsi sapık öğretmen görev yapıyor. Şizofren tanısı konulan öğretmenin hastalık bilgisini, ilgili hastane özel hayatın gizliliği nedeniyle MEB’e bildirmiyor. Bu şekilde rehber öğretmenlik bile yapan şizofren öğretmenler var.
– Ders kitaplarını alım yöntemimiz, sıradan bir eşya alımı ile aynı ihale yöntemiyle yapılıyor. Yani ucuz kitap, ihaleyi kazanıyor. Ancak ucuz kitap demek, ince kitap demek. Aynı konu ile ilgili hazırlanan kitaplar ihaleye girdiğinde, ucuz olan yani az sayfalı olan, ihaleyi kazanıyor. İçerik, kalite vs. hiç önemli değil. İhaleyi kazanmak isteyen yayınevleri, yazarlara “ince kitap yazın” diye ricada bulunuyor! Gelişmiş ülkelerde 4-5 yıl süren ders kitabı hazırlanma ve müfredata alınma süreci, bizde sıcağı sıcağına yapılıyor.
– Sağlık Bakanlığı verilerine göre çocukların %37’sinin (doğuştan) işitme problemi var. Dersi duymuyorlar ki nasıl anlasınlar? Ondan sonra da TEOG sonuçlarını konuşuyoruz. Daha TEOG’a gelmeden konuşulacak çok şey var!
– Sahte diploma, önemli bir sorun. 6.000 sahte açık lise diploması tespit edildi. Sahte diplomalı öğretmen ve müdürler var.
– Her ay meslek liselerinde meydana gelen iş kazalarında 3-4 öğrenci ölüyor. MEB yüksek miktarlarda tazminat ödemek zorunda kalıyor.
– Okul çağına geldiği halde hiç okula başlamayan çocuk sayısı, yıllık ortalama 130 bin (yarıdan fazlası erkek)
– Ortaokul veya liseyi yarıda bırakan öğrenci sayısı, yıllık ortalama 400 bin (%60’ı erkek)
– Sayıları 3200’ü bulan meslek liselerinde yer alan laboratuvar ve atölyelerde cihaz oranı, %20. Keza laboratuvarlaşma oranı da %20. Yani okulların %80’inde laboratuvar yok.
– Doğudaki meslek liselerinin ihtiyaç duyduğu öğretmen kapasitesinin %40’ı dolu, Batıdaki meslek liselerinde ise kapasite %120 oranında, yani ihtiyaç fazlası var.
– Öğretmen sayılarıyla ilgili dengesizlik, sadece meslek liseleri için değil, tüm okullar için geçerli. Doğuda öğretmen açığı varken, Ankara’da 25 kişilik norm kadrosu bulunan bir okulda 60 öğretmen görev yapabiliyor. Çoğu üst düzey bürokrat veya asker eşi olan bu norm kadro fazlası öğretmenlere bir şey yapılamıyor. Bu öğretmenlerin bir kısmı hiç işe gitmeden maaş alıyor. Öğretmen dağılımındaki bu dengesizlik, öğretmenleri moralsiz hale getiriyor. MEB müdahale olmadan, istediği gibi öğretmen ataması yapsa, okullardaki öğretmen ihtiyacı çözülür.
– Şu an 180 okul binası, depreme karşı dayanıksız olduğu raporlarına istinaden hemen boşaltılması gerekiyor. Ancak bu okullarda eğitime halen devam ediliyor. Bunun en büyük nedeni, bu okulların inşaat kabullerini yapan ve sağlam olduğuna dair onay veren yöneticilerin halen görevlerinde bulunmaları ve yıkılmalarına karar vermeleri durumunda usulsüz olarak onay verdikleri kabuller nedeniyle zora girecek olmalarıdır. Bu yöneticiler; “ben sıkıntıya gireceğime, öğrenciler ölürse ölsün” mantığıyla hareket etmekteler.
– Müdürlerin öğretmenler tarafından değerlendirilmesi sistemi, iyi kurgulanmadığı için öğretmenin öğretmene kırdırıldığı bir sisteme dönüştü maalesef.
– Öğretmenlerin moral ve memnuniyet düzeyi hiç ölçülmüyor, ölçülmeli.
– Eğitim sendikaları işlevlerini kaybetmiş durumda. Sendikalar, müdür ve öğretmen atama-tayin mekanizmalarına dönüşmüş.
– Son dönemde yaşanan terör yüzünden 183 bin öğrenci okullarına devam edemiyor. Bunlardan ancak 3 bini pansiyonlarda eğitime alınabildi. 180 bini ise okuldan uzakta.”
Tekrar hatırlatmak isterim, yukarıdaki ifadelerin hiçbirisi şahsıma ait değil. Sadece yetkili kişiden duyduklarımı, çözüm üretilir ümidiyle dikkatinize sundum.
.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.