Twitter Facebook Linkedin Youtube

“TÜRK GÜREŞİNİN GELECEĞİ VE SORUNLAR” SÖYLEŞİMİZ GERÇEKLEŞTİ

Merkezimizce düzenlenen okuyucularımıza açık etkinliklerin 31.si, Dünya ve Avrupa Şampiyonu ve Olimpiyat ikincisi Milli Güreşçimiz Şeref EROĞLU’nun katılımıyla “Türk Güreşinin Geleceği ve Sorunlar” konulu bir söyleşi şeklinde gerçekleşti.

Sayın EROĞLU’na samimi ve bilgilendirici sunumu için çok teşekkür ediyor, söyleşiden bazı notları okuyucularımızın istifadesi için aşağıda sunuyoruz.

SÖYLEŞİDEN NOTLAR

Millet olarak sporu ve sporcuyu seviyoruz ama maalesef spor yapmıyoruz. Türk halkının %30’u obezite sınırında. Milli servetimizden her yıl 60 milyar $, sağlık için harcanıyor. Enerji için harcanan tutar ise 65 milyar Dolar. Bu tablo şunu gösteriyor; önce para kazanmak için sağlığımızı kaybediyor, sonra sağlığımızı geri kazanmak için paramızı harcıyoruz.

Halil MUTLU ile birlikte her yıl 15-20 kez ilkokuldan üniversite seviyesine kadar okullarda öğrencilerle buluşuyor ve sporu tabana yaymaya çalışıyoruz. Türkiye’nin sporda da rol model insanlara ihtiyacı var. Biz bu boşluğu doldurmaya çalışıyoruz. Üzerinde sorumluluk olan insanlar, en az bir ABD’li ve Rus kadar milliyetçi olmalı ve köşesine çekilmemeli.

Bilimde, sanatta ve sporda hiç olmadığı kadar yetişmiş insana ihtiyacımız var.

Güreş, Peygamber sporudur ve sünnettir. Pirimiz Hz. Hamza’dır. Güreşin M.Ö. 500’lü yıllara kadar geçmişi olduğu bilinmektedir. 19. yüzyıla kadar uluslararası düzeyde kurumsallaşamayan güreş, ilk defa 1899’da Fransa Paris’te yapılan Dünya Şampiyonası ile uluslararası hale geldi. Bu Şampiyonaya Osmanlı Devletinden Kara Ahmet katıldı. 1904 yılındaki olimpiyatlara davet edilen güreş branşı, 1908 olimpiyatlarında resmi olarak bir olimpiyat branşı halini aldı. 1918’de serbest ve grekoromen olarak ikiye ayrıldı.

İlk güreş federasyonu 1913’te Fransa’da kuruldu. Türkiye’de ise 1923’te kuruldu. Yani güreş federasyonumuz, Cumhuriyetimizle yaşıt. Güreşte 50 dünya şampiyonumuz, 75 tane de Avrupa şampiyonumuz var.

Türkiye, 2012’ye kadar 21 olimpiyata katıldı ve 87 madalya kazandı (39 altın, 25 gümüş ve 23 bronz). Bu madalyalar, sadece 5-6 branşta kazanılabildi. 87 madalyanın 58’i güreşe ait (28 altın, 16 gümüş ve 14 bronz). 1988 Seul Olimpiyatlarına kadar güreş dışında hiçbir dalda milli marşımızı söyletemedik. 88 Olimpiyatlarında Naim Süleymanoğlu, ülkemize halterde altın madalya kazandırdı.

1948 Olimpiyatlarında 12 madalya kazandık ve hepsi de güreşten idi. Bundan sonra 1992’de Mehmet Akif PİRİM’in kazandığı altın madalyaya kadar şampiyon çıkaramadık.

Sorunlar ve Öneriler

Kaynağı her ile, ilçeye ve hatta köye kadar bol olan bir alanda dahi, o kadar yanlış insanlar seçmişiz ki kaynağı dahi kurutmuşuz!

Biz 21 olimpiyatta 87 madalya kazanırken, ABD sadece Londra Olimpiyatlarında 104 madalya kazandı.

2008 Pekin Olimpiyatlarında tek bir ABD’li sporcu, 6 altın ve 2 bronz olmak üzere toplam 8 madalya kazandı (Michael Fred Phelps II, 30 Haziran 1985 doğumlu ABD’li yüzücü). “Ben Amerikalıyım” sözüyle oluşturduğu algıyı, psikolojik üstünlüğü ve tanıtımı bir düşünün.

Sadece atletizmin altında 25 farklı branş var ama bizim bu 25 branşta tek bir madalyamız bile yok. Atletizm federasyonu, Güreş Federasyonu ile aynı miktarda bütçe kullanıyor ama ne Olimpiyatlarda ne de Avrupa ‘da tek bir derece alamadık. Olimpiyatlara 28 branşta katılabilecekken sadece 16 branşta sporcu gönderebildik ve sadece 4 madalya kazanabildik. Ülke olarak ancak 33. olabildik. Son üç olimpiyatta kazandığımız madalya sayısı sürekli düştü. 2004’te 11 madalya, 2008’de 8 madalya ve 2012’de sadece 4 madalya kazanabildik. 30 milyon genci olan ülkemiz için bu bir utançtır ama kimse nerede yanlış yaptığımızı sorgulamıyor.

2008 – 2012 yılları arasında olimpiyatlara hazırlık içim 5 milyar TL harcamışız. 4 madalya kazandık. Bir madalyanın bedeli 1,25 milyar TL’ye geliyor. Ben 200 milyon Dolara 5 madalya kazanabileceğimizi iddia ediyorum. Ama önlerine konulan setlerden insanlar iş yapamıyorlar. Tabiri caizse şeytan taşlamaktan tavafa fırsat kalmıyor. Türkiye’deki sistem şudur; bir kişi başarılı olmaya ve büyümeye başladı mı budarlar, solmaya yüz tuttu mu sularlar!

İnsanımıza sürekli umutsuzluk aşılanıyor. Yapamazsın, başaramazsın, yenemezsin gibi olumsuz telkinler yapılıyor. Milyar dolarların olacağına algın olsun. “ABD’li yapar”, “Rus yener” gibi bir algı, psikolojik üstünlük sağlıyor. Çocuklarınıza sakın “yapamazsın” demeyin. Olumsuz telkinlerin bilinçaltında saklandığı ve insanların başarısızlıklarında etkili olduğu bilimsel olarak ispatlanmış. İnanırsak her şeyi yaparız. Algıyı değiştirmeliyiz, o zaman başarılı oluruz.

Bize olimpiyattan olimpiyata değer veriliyor ve hatırlanıyoruz. Sair zamanda aranıp sorulmuyoruz ve görüşlerimiz dikkate alınmıyor.

Olimpiyatlar çok önemli, madalya kazananlar tarihe geçiyor, bayraklarını dalgalandırıyorlar ve milli marşlarını okutuyorlar. Olimpiyatta madalya kazanamasanız ve milli marşınızı okutmak için 10 milyar dolar teklif etseniz, yine de marşınızı okutamazsınız. Dünyada 3 şekilde bayrak dalgalandırabilirsiniz;

1- Sporcunuz uluslararası şampiyonalarda madalya kazanırsa

2- Cumhurbaşkanı ve Başbakan düzeyinde resmi ziyaretlerde

3- Bir toprağı işgal ederek

2016 olimpiyatlarında büyük ihtimalle yine kahrolacağız. Şu an 27 sporcu olimpiyatlara katılmaya hak kazandı. Tahminim bu sayı 40’ı bulmaz. Bu halimizle 4-5 madalya alabilirsek şanslıyız.

Millet olarak eleştiriyi seviyoruz ama çözüm önerisi getiremiyoruz. Bence çözüm, ehil insanları görevlendirerek yerli sporcu yetiştirmekten geçiyor. Spor, sporculara bırakılmalı ama maalesef bizde kim bir koltuğa oturursa, her şeyi en iyi kendisinin bildiğini zannediyor. Tecrübe parayla satın alınamaz. Herkes bildiği işi ve aldığı eğitimin gereğini yapsın, herkes mutlu olsun.

Güreşçi ne düşünür, ne hisseder ve ne isteri, yine bir güreşçi anlayabilir. Bunun için de federasyon başkanlığı seçimlerinde liyakat esas alınmalı.

Şu anki sistemde, bir sporcu ancak şans eseri iyi insanlara denk gelirse başarılı olabilir. Türkiye gibi sistemi olmayan bir ülkede tek başına, ferdi bir şekilde başarılı olmak mümkün değil maalesef.

ABD’de madalya alması muhtemel sporcular bir sene önceden kampa alınıyor, eğitim veriliyor ve dereceye girdiğinde yapacağı konuşmaya kadar kendisine öğretiliyor.

Dünya Olimpiyat Komitesinin 100 üyesi vardır. Bunların 62’si Müslümandır ve özel seçilmiş, saygın insanlardır. Biz 2020 oylamasında 62’si Müslüman olan 100 kişiden sadece 30 oy alabildik.

2020 Olimpiyatlarının Türkiye’de olması için 19,5 milyar dolar taahhütte bulunduk ama bize değil 4,5 milyar dolar taahhütte bulunan Japonya’ya verildi. Zaten sadece 4-5 madalya kazanabildiği halde olimpiyatları düzenleyebilen bir ülke de yok. Bizim sadece 9 ay içinde 113 sporcumuzun doping kullandığı anlaşıldı. Japonya’nın ise son 4 yılda tek bir doping kullanan sporcusu tespit edilmedi.

SÖYLEŞİDEN KARELER

12272655_10154427389549863_1318208266_n20151117_19225920151117_18523220151117_20182920151117_185205 12270039_10154427391184863_305947592_n12248766_10154427389674863_825463242_n12243290_10154427281154863_6403179244505013043_n

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: