Paris Katliamı ve bundan sonra olması muhtemel tüm saldırılar, kaçınılmaz olarak IŞİD zihniyetini besleyecek gelişmelere neden olacaktır. Saldırıların hemen ardından Fransa’nın takındığı sert tavır ve Batılı toplumlarda Müslümanlara karşı şimdiden görülen şüpheci bakışlar ve öteleyici tutumlar, IŞİD’in müteakip eylemleriyle daha da artacak ve IŞİD ile hiçbir alakası olmayan Müslüman bireyleri dahi radikalleştirerek IŞİD’in kucağına doğru itecektir. Paris saldırılarından sonra Batı’nın tutumu, IŞİD’in Müslümanları saflarına çekmek için kullandığı en önemli argümanlardan biri olan “Müslümanların Batılı devletler tarafından ikinci sınıf insan kabul edildiği tezi”ni doğrular niteliktedir.
IŞİD’in düzenlediği saldırılarda Ankara’da, Bağdat’ta ve Beyrut’ta yüzlerce insan hayatını kaybederken eylemsel olarak sessiz kalan Batı’nın kendi topraklarındaki saldırılara karşı gösterdiği tepki, Müslüman bireylerde IŞİD’in oluşturmaya çalıştığı algıya neden olmaktadır. Bu nedenle IŞİD’in eli çok rahattır ve tek yapması gereken, bu mekanizmayı daha da hızlandıracak eylemlerde bulunmaktır. Her bir eylem ve karşılığında gösterilen tepkinin birbirini besleyerek bizi kaçınılmaz bir sona, Samuel Huntington’ın 1993’te dile getirdiği bir tez olan “medeniyetler çatışması”na götüreceği bir sürecin içinde olduğumuz anlaşılmaktadır. Papa Franciscus bu gelişmeleri; “Dünyanın şu anda yaşadığı, bu olanlar da üçüncü dünya savaşının bir parçasıdır” ifadesiyle açıklamakta.[1]
Batının komşuyu sokması için beslediği yılan, komşusuna oldukça fazla zarar vermeye devam ederken arada bir de dönüp kendini sokmaya başlamıştır. Selefiliğin, Müslümanları bölmek ve İslam’ı tahrif etmek amacıyla İngiliz ajanlarının gayret ve teşvikleriyle kurumsallaştırıldığı bilinmektedir. ABD’nin ve Avrupa’nın iyi ilişkiler beslediği Suudi Arabistan’ın desteklediği Selefi gruplar, özellikle Avrupa’da oldukça yaygın bir ağ kurmuşlardır. Şu an Balkan ve Kafkas ülkelerinde Selefi Camilerinin sayısı hızla artarken, geleneksel Ehl-i Sünnet çizgisi zayıfla(tıl)maktadır. IŞİD ve El Kaide gibi örgütlerin temel ideolojisini oluşturan Selefilik, Türkiye’de ve diğer İslam ülkelerinde de hızla zemin kazanmaktadır. Ancak ne ABD ve Avrupa ülkelerinde, ne de ülkemizde ve diğer İslam ülkelerinde bu durum doğru okunamamakta ve gerekli tedbirler alınmamaktadır. 2013 Mayıs’ında IŞİD zihniyetinin Müslümanlar için çok büyük tehdit oluşturduğuna ve tedbir alınması gerektiğine ilişkin “İSLAM ÂLEMİNE YENİ TEHDİT: TEKFİRCİLER” başlıklı bir makale kaleme almıştım.[2] Geçen süre, ne kadar haklı olduğumuzu teyit etti. Suriye’deki etkili muhalif gruplardan biri olan ve aralarında Selefilerin de bulunduğu Ahrar-uş Şam örgütü bile, Paris saldırılarının ardından yaptığı açıklamada “IŞİD’in hezimeti güvenlik ve askeri araçlarla kesinlikle gerçekleşmez. IŞİD, sosyal ve fikri bir projedir” demektedir.[3] Geç kalınmış olsa da, bir an önce bu tehdide karşı tedbirler alınmalı ve zarardan bir an önce dönülmelidir.
IŞİD’in Müslümanlar için en önemli cazibesi; belli bir toprağa hükmediyor olması, isminde başından beri “Devlet” vurgusu yapması ve 2014 Haziran’ında Hilafet ilan etmesidir. İslam’ın hakkıyla yaşanabildiği bir “devlet” ve “hilafet” özlemi, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından beri İslam aleminin bilinçaltında önemli bir yer teşkil etmektedir. Bunun bilincinde olan IŞİD, ismini belirlerken içinde “İslam” ve “Devlet” kelimelerinin bulunmasına özellikle dikkat etmiştir. Tüm dünya, IŞİD’in bu tuzağına düşerek IŞİD’in kendisi için belirlediği ve içinde “İslam” ve “Devlet” kelimeleri bulunan bu ismi kullanmış ve bir nevi onun propagandasını yapmıştır. Bu nedenle bundan sonra bu hatadan dönülmeli ve IŞİD’e, lideri Ebubekir Bağdadi’den hareketle “BAĞDADİLER” denilmeli veya içinde “İslam”, “devlet” ve “hilafet” geçmeyen başka bir isimle anılmalıdır.
IŞİD zayıflatılamazsa ki mevcut politikalarla zor görünmektedir, Batı’da İslamofobi ve ırkçılık artacak, Müslümanlar Avrupa ve ABD’yi terk etmek durumunda kalabilecekler ve tüm bu gelişmeler de IŞİD’e sempati ve katılımları artırarak birbirini besleyen fasit bir dairede bizi medeniyetler çatışmasına veya Papa’nın deyimiyle 3. Dünya Savaşına doğru hızla sürükleyecektir. Bu gelişmelerin bir ayağı da çok uzak olmayan bir vadede IŞİD’e alternatif ılımlı bir Hilafet kurulması gibi konuların Batı’da konuşulmaya başlanılması olacaktır. IŞİD’in karşısına çıkarılması muhtemel Ilımlı Hilafet için en büyük aday da tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye olacaktır.
.
Süleyman ERDEM – suleyman@sahipkiran.org
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.
________________________________________
[1] ‘Dünyanın şu anda yaşadığı 3. dünya savaşının bir parçası’, http://www.aa.com.tr/tr/dunya/dunyanin-su-anda-yasadigi-3-dunya-savasinin-bir-parcasi/473398 (Erişim Tarihi; 17.11.2015)
[2] Erdem, Süleyman, (2013), “İslam Âlemine Yeni Tehdit: Tekfirciler”, https://sahipkiran.org/2013/05/14/tekfirciler/ (Erişim Tarihi; 17.11.2015)
[3] “Ahrar’uş Şam’dan kritik Paris açıklaması”, http://www.timeturk.com/ahrar-us-sam-dan-kritik-paris-aciklamasi/haber-91521 (Erişim Tarihi; 17.11.2015)