Bu durumu iyi tesbit eden din reformcuları, oryantalistler ve tabii ki terör örgütleri, mezhepleri ve alimlerini sürekli hedef tahtasına koydular. Çoğu zaman demagoji yaparak özetle, “İmam Azam ve İmam Şafi de bizim gibi birer insan idiler, asırlar sonra onların görüşleri niye takip edilsin veya tenkit edilmesin” gibi sözlerle mezhep alimlerini halkın gözünde lekelemeye çalıştılar. Ancak asıl hedef, amaçlarına uygun, herhangi bir metodolojiye uymadan dini yorumlamak, toplumun birliğini bozmak, böylece daha kolay bir şekilde terör estirmektir. Şu anda dört mezhep var ama söz konusu kişilere uyulursa, mezhepleri tenkit edenler sayısınca mezhep ortaya çıkmış olur ki, artık dinden söz etmek pek kolay olmaz. Ülkemizde meşhur olan birkaç medyatik ilahiyat profesörünün de zaman zaman mezheplere saldırması düşündürücüdür. Elbette mezhep imamlarının ve onları takip eden geçmiş alimlerin bazı görüşleri çağa uygun şekilde yeniden yorumlanabilir veya bazı görüşleri terk edilebilir, ancak tenkit edenlerin yaptığı gibi ve onların seviyesindeki insanlar tarafından asla olmamalıdır.
Konumuz olan terör örgütlerinde, mezhep konusunda ciddi bir dejenerasyon bulunmaktadır. Kimisi mezhep tanımamakta, kimisi de daha sinsi davranarak daha fazla mezhep olması gerektiğini söylemektedir. Asıl hedef, başta Ehl-i Sünnet çizgisi olmak üzere sahih kaynaklara dayalı düşünce ve yorumları lekelemek ve aşındırmaktır. Bu durum, onların hedefidir. Zira sünnete dayalı yorumlar, gelişmeye açık, devlet otoritesini ve devlete bağlılığı öne çıkaran, anarşi ve aşırılıktan uzak, orta yolu tercih eden, ilmi ve dini yorumları öngören ana İslam yorumudurlar.
Söz konusu örgütlerin ana hedeflerinden biri, din alimleri; diğeri de hukuk, tefsir, hadis ve kelam gibi ilimlerin usulü yani metodolojisidir. Yanlış yorum ve uygulamalarına karşı çıktıkları için yetişmiş din alimlerini lekelemekte, sindirmekte, tekfir etmekte ve maalesef bazılarını da öldürmüş bulunmaktadırlar. Diğer taraftan, yanlış yorumlarının anlaşılmasına yardımcı olacak usul ilmini tanımamakta, böylece kolaylıkla zahiri, keyfi ve parçacı yorumlar yapmaktadırlar. Bu iki hederlerini kolaylıkla gerçekleştirmek için de seviyeli bir din eğitiminin verilmesini engellemektedirler. Teröre karşı olmakla birlikte, hangi akla hizmet ettikleri tam kestirilemeyen bazı yazar, aydın ve idareciler de din eğitiminin verilmesine karşı çıkarak bu örgütlerin ekmeğine adeta yağ sürmektedirler.
Abdülhakim YÜCE