Twitter Facebook Linkedin Youtube

KİTAP ÖZETİ: DOĞRU YOLUN SAPIK KOLLARI

Necip Fazıl KISAKÜREK’in kaleme aldığı itapta, Ehl-i sünnet vel cemeat mezhebinin dışında kalan batıl ve sapık kollar, ilk örneklerinden itibaren ele alınmıştır.

DOĞRU YOL: Allah’ın Resulü, etrafındaki bazı sahabeleri ile birlikte, ince bir değnekle kum üzerine dümdüz bir çizgi çekmiş ve bu çizginin etrafına kırkayağa benzer bazı hatlar çizerek şöyle buyurdular:

-Musa Peygamberin ümmeti 71 fırkaya ayrıldı. Biri nur,70’i ateş yolunda. İsa Peygamberin ümmeti ise 72 fırka… Benim ümmetimse 73 fırkaya ayrılacak. Biri nur,72’si ateşe yönelecek.

MEZHEP: Zehap-zan ve tahminden gelen bu kelime, belli başlı bir noktaya giden yolun nerelerden ve nasıl geçtiği ne gibi kısımlar ve şekiller çizdiği ölçüler manzumesi demek.

Peygamber Efendimiz doğru yolun açıcısıdır. Onun zan ile alakası olamaz. Ne acabası var ne de belkisi.

KABUK TUTAN VECD: Kabuk tutmaya başlayan vecd ve teslimiyet, eksikliğini hemen yavan akıl ve mantık sahasında göstermeye yüz tuttu.

Hilm ve edep timsali olan üçüncü halife Hz Osman devrine kadar pazarlıksız teslimiyet devam ededururken, Medine’nin ihtişama kaçan hayatı ön plana çıktı. Meydan yerini kısılan gönül ateşi yerine, tüten akıla bıraktı. Şeriat üzerine akıl almaz ihtilaflar ve çatışmalar başladı.

İslam’da en büyük Yahudi ihanetinin temsilcisi İbni Sebe’dir. Daima aklını kullanarak hareket etmiş ve işi küfür üstü bir hurafeye götürmüştü. Yazar bu bölümde Yahudiliğe yönelirken şu misalleri de vermiştir:

-Para Yahudi eseri… Sermaye ve kapitalist sistem Yahudi eseri. Komünizm ve antikapitalist sistem Yahudi eseri. Filozof Bergson elinde ruhçu ve materyalizmi tepeleyici dünya görüşü yine Yahudi eseri.

Saadet devrinde gizli ve korkak bir münafık olan Yahudi, vecdin kabuk tuttuğu zamanda çığırından çıkmıştır…

İBN-İ SEBE: Hz Osman devrinde güya Müslüman görünen, eski adı İbn-i Sevd ve asıl adı Abdullah İbn-i Sebe olan bir Yahudi, Hz. Osman devrinde kendi stratejisine uygun bir şekilde sağ ve sol aşılamalarını sürdürürken bazı büyük sahabilerin ifrat tecellilerini kollayarak destekliyor, Hz Ali’yi insan üstü bir varlıkmış gibi addediyordu.

Haricilerin ilk Hz Ali devrinde ortaya çıktığı iddia edilse de Hz Osman döneminde tohumları atılmıştır. İbn-i Sebe, iki münafık fikriyle yola koyulmuştur. Birincisi: Ali peygamberin varisidir. Bu nedenle de halifelik ona düşer. Osman bu hakkı ondan gasp etmiştir. İkicisi: Hz İsa’nın tekrar dünyaya gönderileceğini biliyoruz. Ya niçin Allah’ın resulü dünyaya dönmesin!

İHTİLAL: İbn-i Sebe’nin fitneleriyle büyüyen kargaşalar büyük sahabeleri bile birbirine düşürmüştür. İvn-i Sebe, Hz Osman’ın öldürülmesi gerektiğini, açık açık dile getirmiştir. İslam’ı ihya yerine imha eden bu kişi, halifenin sadece şahsını ele alıyordu. Artık İbn-i Sebe’nin tepeden seyredilircesine bütün kıvrımları meydandadır: Osman’ı tasfiye vesilesiyle İslam’ın yekpareliğini ve bütünlüğünü parçalamak! İslam’ı parçalamayı hedefleyen İbni Sebe, ilk defa Küfe’de fokurdayan, öbür yerlerde de pişmekte devam eden başkaldırma hadisesini körüklüyordu. Hz Osman, bu fitne kazanının içinde önce kendi akrabalarından ve daha sonra emirlerinden yardım istedi. Hz Muaviye’yi çağırdı. Muaviye Hz. Osman’ a asker göndermeyi teklif etti. Hz Osman bu söz karşısında:

-Allah bana yeter o ne güzel vekildir diyerek kendini teselli etmiştir.

Peygamber katibi bir sahabeye toz kondurmamak, sünnet ve cemaat ehline mahsus edeplerin başında gelir. Hz Muaviye’nin kendi nefsi ve Hz Osman hakkındaki şu sözü manidardır; “Ne Ebubekir dünyayı istedi, ne de dünya onu… Dünya Ömer’ e yöneldi ama, Ömer onu kovdu. Osman’a dünyadan bir parçacık bulaştı. Bizse büsbütün dünyaya bulaştık.”

Halkın Emevi valilerinden nefretiyle İbn-i Sebe fitnesinin Hz Ali’yi tanrılaştırmaya kadar giden, İslam’ı parçalama gayesi birleşti, ikisi de birbirine yol verdi ve bir siyasi ihtilaftan mezhep ayrılığına kadar, sonraları modalaşan ”Sapık Kollar” ilk örneğini buldu.

Mısırlılar, İbn-i Sebe planınca Hz Ali’ye, Basralılar Hz Talha’ya, Küfeliler Hz Zübeyir’e bağlı hale geldi. Hepsinin ortak bir hedefi vardı; Hz Osman’ı hal etmek.

Hz Osman, Hz Ebubekir’in oğlunun da aralarında bulunduğu bir grup tarafından şehit edilmiştir. Hz Ali, hilafet sancağını eline almıştır.

Hz Ali döneminde de kargaşalar ve fitneler bir türlü son bulmamıştır. Bu dönemde yaşanan en önemli hadise, Cemel Vakası’dır.

Cemel vakası, en şanlı sahabeler arasında iman ve itikatta hiç ihtilaf olmaksızın, sırf siyasi ve idari tutum bakımından ilk defa müthiş bir yarık açılmasına sebep olmuştur. Bu mesele, İslam tarihinde her türlü sapık zümre ve fertlerin doğmasını bereberinde getirmiştir. Hz Ali aşkı ve Muaviye nefreti, bu hadise sonrası mezhepleştirilmiştir.

ALEVİLİK: Şiilerin bazıları ”Gulat” diye isimlendirdikleri Şia kollarının tamamını Kıble Ehli saymazlar ve mümin kabul etmezler. Gulat kadrosunun en ileri kolları da türlü şubeleriyle Alevilerdir. İmam-ı Rabbani Hazretleri bir risalede şöyle diyor:

-Bugün Şiilerin en azgın kolları Alevilerdir. Bunlar, okuma yazma bilmeyen din ve dünya cahilleridir.

MUTEZİLE: Şii kollarının hayali ve kaçırtıcı iç yüzü anlayışı sürüp giderken bir aksiyona talip görünmeyen küçük zümreler türemiştir ve bunun ilki mutezile’dir.

VEHHABİLİK: Bir nevi İslam materyalizmasıdır. İnsanı öldükten sonra sıfıra ulaşmış kabul edip, bütün iz ve işaretlerini yeryüzünden silmişlerdir. Allah Resul’ünün kabrini ziyaretini bile günah sayarlar. Tesbih çekmeyi bile şirk saymışlardır.

HAİN DEVRE: Tanzimat sonrası gidiş, İslam’ı yeni sapık kollara sürüklemek değil, onun yolunu kesmektir. Bu çığır Mustafa Reşid Paşa ile başlar, Mithat Paşa’da üretime geçer, İttihat ve Terakki maşalarına kadar devam eder.
İttihat ve Terakki: Yüzde yüz Yahudi ve mason olan bu yapı güya Müslüman görünerek bin yıllık çatıyı bir anda yıkma cinnetidir.

Ziya Gökalp: İslam haini olduğu kadar hocası Yahudi filozof Durkaym’a da ihanet etmiş ve onun dini muhteva zarfı halinde gördüğü milliyetçiliği mazrufundan ayırıp araya ırkçılığı yerleştirmiştir.

.

Salih Gürhan OSMANCA – Gazi Üniversitesi İktisat Bölümü öğrencisi

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

Sahipkıran Akademi Hakkında

Sahipkıran AKADEMİ; üniversite öğrencilerine çalışmalarını yayınlayabilecekleri bir platform sağlamak ve öğrencilerin kendilerini geliştirmelerine katkı sağlamak üzere, Merkezimiz çatısı altında yeni oluşturulmuş bir yapıdır. “Türkiye’nin geleceğinin mimarları, Sahipkıran’da buluşuyor!” sloganı ile gayretli ve üretken üniversitelileri, çalışmalarını bu platformda paylaşmaya ve SASAM’ın etkinliklerine katılmaya davet ediyoruz. Sahipkıran AKADEMİ üyeliği, tamamen gönüllülük esasına dayanmaktadır. Üye olan öğrenciler, istedikleri zaman üyelikten çıkabilmektedirler. Üye olmak veya üyelikten çıkmak için bilgi@sahipkiran.org adresine, talebinize ilişkin e-posta göndermeniz yeterlidir. Talebiniz, en geç 3 iş günü içinde sonuçlandırılacaktır.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: