Twitter Facebook Linkedin Youtube

FATİH’TE MÜSLÜMAN KARDEŞLER DİASPORASI

C.Bünyamin AKSAKAL

C.Bünyamin AKSAKAL

Mısır’daki 3 Temmuz darbesinin ardından yapılan gösterilerin merkezi haline gelen Kahire’deki Rabiat’ul Adeviyye ve Nahda meydanlarına 14 Ağustos 2013’te güvenlik güçlerinin müdahalesinde, binden fazla gösterici hayatını kaybetmiş, binlerce kişi yaralanmıştı. İhvan üyeleri arasında derin yaralar bırakan bu günü anmak üzere Rabia Platformu tarafından, 14 ve 15 Ağustos 2015 tarihlerinde Fatih ve Cağaloğlu’nda bazı etkinlikler düzenlendi. Bu etkinliklere Türklerin dışında Rabia olaylarından sonra Türkiye’ye gelen bir grup İhvan üyesi de aileleri ile birlikte katılım gösterdi. Ben de Hasan’ı işte bu vesile ile tanıma fırsatını yakaladım.

10. sınıfa giden Hasan iki yıl içerisinde Türkçeyi akıcı bir şekilde konuşmayı öğrenmişti. Türkçeyi nasıl öğrendiğini sorunca devlet okuluna gittiğini ve zorlanmadan öğrendiğini söyledi. Annesinin ve babasının Türkçe bilgisini sorduğumda ise, kendisi kadar olmadığını belirtti. Bu ilk sorularımdı. Sohbet koyulaşınca, Hasan’ı soru yağmuruna tuttum elbette.

2013 Temmuz ve Ağustos aylarında yaşanan olayların akabinde annesi, babası ve kardeşleri ile birlikte Türkiye’ye gelmiş. Hasan’ın babası İhvan’ın Türkiye’ye gelen önemli üyelerinden biriymiş. İnşaat mühendisi olan babası, bir inşaat firmasında çalışıyormuş. Bunu öğrenince Mursi’nin de mühendis olduğu ve İhvan’ın üst yönetiminde çok sayıda mühendisin yer aldığı aklıma geldi. Mühendisler mi İhvan’a gidiyordu yoksa tam tersi mi? Kafamın içindeki düşüncelerden sıyrılıp Hasan’a sorular sormaya devam ettim.

“Kahire mi güzel yoksa İstanbul mu” diye sordum. “Kesinlikle İstanbul” dedi. Birkaç ay önce bir vesile ile Kahire’ye gitmiştim. Nil’in hayat verdiği Kahire, Arap Baharı sonrasındaki gösteriler, askeri darbe ve iç karışıklıklardan yorgun ve bitap düşmüş bir haldeydi. Sokaklardaki polis barikatları, yanmış binalar, toplanmamış çöpler ve fakirlikle yoğrulmuş kalabalıkları ile Kahire’nin haline çok üzülmüştüm. Evet, Hasan haklıydı, ben de onun yerinde olsam İstanbul’u seçerdim.

Kahire üzerine konuşmamızın ardından Mısır’ı özleyip özlemediğini sordum. “Özledim ama çok da değil” dedi. “İstanbul’a geldikten sonra Mısır’a hiç gittin mi?” dedim. “Hayır, bu şartlarda bizim açımızdan gitmek mümkün değil” diye cevap verdi. “Orada yakın akrabaların var mı? “ dedim. “Evet, telefonla görüşüyoruz” dedi. “Sen de ilerde İhvan’a katılacak mısın?” dedim. “Elbette” dedi. Gözlerindeki kararlı ifadeyi görmemek mümkün değildi. Daha çok sorum vardı ama Hasan’ın babası oğlunu yanına çağırdı. Hasan’la vedalaştık. Ben de ondan birkaç dakika sonra dışarı çıktım. Fatih’teki İhvan diasporası iki yarım otobüs binmiş, evlerine doğru gitmek için hazırlık yapıyorlardı. Otobüsten bana bakan Hasan’la son bir kez daha selamlaştıktan sonra Cağaloğlu yokuşundan Sirkeci’ye doğru inmeye başladım. Ayaklarım Sirkeci’ye gidiyordu, ama aklım Hasan ile Fatih’in yeni sakinlerinde kalmıştı.

.

C. Bünyamin AKSAKAL

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

Cihangir Bünyamin AKSAKAL Hakkında

Cihangir Bünyamin AKSAKAL: (Ankara) Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden lisans, Pennsylvania Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümünden yüksek lisans derecesi almıştır. Gazi Üniversitesi’ndeki doktora çalışmalarına devam etmektedir.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: