Merkezimizce düzenlenen eğitim ve söyleşi programlarının 13.sü; SASAM İngiltere Temsilcisi Ahmet Ferruh ÖNCÜ’nün “İngiltere’yi Tanımak ve İngilizleri Anlamak” konulu sunumuyla gerçekleşti.
Sayın ÖNCÜ ile söyleşiden bazı notları ve kareleri, okuyucularımızın istifadesi için aşağıda sunuyoruz.
SÖYLEŞİDEN BAZI NOTLAR:
– Türk Milletinin, İngilizlere karşı tarihten gelen olumsuz bakış açısı ve ön yargıları vardır. Her milletten öğreneceğimiz şeyler olabileceği gibi, İngilizlerden de öğreneceğimiz çok şey var. Ön yargılarımızı bir kenara koymazsak, hiçbir şey örenemeyiz.
– İngiltere’de Türkoloji kürsüleri, Türkiye araştırma merkezleri, Türkiye üzerine çalışma masaları var. Oysa bizde İngiltere’yi ciddi olarak araştıran bir tane bile kurum veya araştırma merkezi yok, varsa da İngiltere’de çalışmıyorlar. SASAM İngiltere şubesi, inşallah bu boşluğu dolduracak.
– Türkiye’den İngiltere’ye araştırma ve akademik çalışma için yüzlerce insan gidiyor ama bunların büyük çoğunluğunun çalışmaları, İngiltere üzerine yoğunlaşmıyor.
– İngiltere’de devlet sistemi ve devlet algısı ilginçtir ve çok farklıdır. Ülke, kraliyet ailesinin ve soyluların malıdır. Taşınmaz mal mülkiyeti, bizim anladığımız anlamda değil “free hold” yani “sınırsız kullanım yetkisi şeklindedir. Yani malınız üstünde istediğiniz tasarrufta bulunabilirsiniz ama oranın asıl sahibi bir lord, kont veya kraliyet mensubudur.
– İngiltere, demokrasinin beşiğidir ama bizim anladığımız anlamda “halkın kendi kendini yönettiği” bir demokrasi yoktur. Monarşi vardır. Kraliçenin yetkileri hiç de sembolik değildir. (Kraliyet ailesi, anglo-sakson değil, germen ırkından gelmektedir) Gayrimenkullerden alınan vergilerden, o gayrimenkulün asıl sahibi olan soylulara pay ayrılır.
– Hükümet, %100 oy alsa bile, istediğini yapamaz. Devletin bir üst aklı vardır. Bu akıl, devlete sahip çıkmaktadır (Kraliyet ailesi, Lordlar Kamarası gibi). Lordlar Kamarasının büyük çoğunluğu, seçimle gelmez. Sembolik bir kısmı (Müslümanlardan veya dişer unsurlardan) seçilerek gelir.
– İngilizler, ABD dahil tüm dünyayı alttan alta yönetirler. Mesela yakın zamana kadar var olmayan, kimsenin bilmediği IŞİD örgütünün arka planında İngiltere çıkarsa, şaşırmamak gerekir.
– İngiltere, laik bir devlet değildir. Dini Hıristiyanlıktır ve Kraliçe, kilisenin de başıdır.
– CERN’de çalışanlar için şöyle bir yakıştırma yapılmaktadır: “Japonlar icat eder, Almanlar çalışır, Fransızlar aşık olur, İspanyollar gitar çalar, İngilizler yönetir”. Bu benzetme, anlamlı bulunabilir. İngilizler dünyayı kolektif zeka ve bilgi birikimi sayesinde yönetiyorlar.
– İngiliz insanı, genellikle soğukkanlı, sakin ve nezaket sahibi bir yapıya sahiptir.
– İngiltere’de dünyanın her yerinden seçkin ailelerin çocuklarının, 8 yaşından itibaren yatılı okuduğu çok seçkin okullar var. Bu eğitimden geçen çocukların İngiliz düşmanı olmaları mümkün değildir. İngiltere’nin yaklaşık %5’lik kesimi, bu okullarda okuyabiliyorlar. Tüm siyasiler ve üst düzey yöneticiler de bu %5’lik kesimden çıkıyor.
– Doğu toplumlarında insanlar giderek daha geç olgunlaştırılıyor. Mesela biz hala, okula başlama yaşının 6 olmasını tartışırken, İngiltere’de çocuklar, 3 yaşında eğitime, 4,5 yaşında da zorunlu eğitime başlıyorlar. Yine Türkiye’de 30-35 yaşlarında birisi başbakanlığa talip olsa, çocuk muamelesi görür. İngiltere’de ise %5’lik elit kesim, erken olgunlaştırılıyor ve sorumluluk alıyorlar. (David Cameron, Ed Miliband gibi isimler 30’lu yaşlarda lider düzeyine geldiler.)
– Üst %5’lik tabakanın bir altında, yine yaklaşık %10’a tekabül eden bir alt kesim, üst kesimin emirlerini çok iyi uygulayacak yöneticiler olarak yetiştiriliyor.
– Geri kalan %80-85’lik geniş halk kitlesi, “modern köle” olarak tabir edilebilecek kesimdir. Refah seviyeleri yüksektir. Hafta boyunca çalışır, hafta sonu yer, içer, eğlenirler. Alkol tüketimi fazladır. Yılın 6 ayında tatil planlarlar, dişer 6 ay boyunca o tatili anlatırlar. Çok kitap okurlar ama devlet, siyaset meselelerini düşünmezler. Gelir seviyesinin yüksek olmasında doğan bir boş vermişlik ve umursamazlık halleri var.
– Alt kesim, çok iyi “uygulayıcı”dır. İşlerini zamanında yaparlar. Süper zeki değil, hatta tersine kısmen düşük zekalıdırlar.
– İngilizler, bir iş yapacakları zaman hazırlık aşamasına, projelendirmeye çok uzun zaman ayırırlar. Uygulama aşamasında ise aksamadan sonuçlandırırlar. Örneğin bir binanın yapımı için 3 yıl öngördülerse, 2 yıl boyunca projelendirir, bir yılda hızla inşa aşamasını bitirirler. Proje aşamasında her ayrıntıyı düşünür ve planlarlar.
– İngilizler, genel olarak dürüst insanlardır. Yakın zamana kadar (15-20 yıl) bankadan para çekerken bile beyan yeterli görülüyordu, kimlik ibrazını bile şart koşmuyorlardı. Toplu taşıma araçlarında bilet kontrolü yoktu. Maalesef Müslümanlar başta olmak üzere, göçmenlerden kaynaklanan yoğun istismar vakaları yaşanması, durumu her geçen gün değiştiriyor.
– İngiltere, çok kozmopolit bir ülke. Dünyanın her yerinden insan yaşıyor. Nüfusunun yaklaşık %40′ı İngiliz değil.
– Eğitimde bağırma çağırma yok, dayak 1986’dan beri yasak. Ancak bir öğretmen, küçük bir el hareketiyle bütün bir okulun öğrencilerini yönlendirebilir ya da sessizliği sağlayabilir. Eğitim 3 yaşında başlıyor. 4,5 yaşında ise zorunlu eğitim başlıyor.
– Türkiye’de ortaokul müfredatında yer alan matematik konuları, onlarda lise seviyesinde öğretiliyor. Bizim eğitim sistemimiz kalıcı hafızaya yükleyemiyor. 8 sene yabancı dil okuyan öğrenciye, yabancı dil öğretemeyen bir sistemimiz var.
– İngilizler, birbirinin haklarına saygı gösterirler ve riayet ederler. Mahremiyet alanına girmezler. Kurallara uyarlar. İngilizlerin dünya devleti olmasının asıl sırrı, herkesin durumuna saygı göstermeleridir.
– İngilizlerin mi Yahudileri, Yahudilerin mi İngilizleri yönlendirdiği, henüz cevabı bulunmuş bir soru değildir. Ortadoğu’da kurulan İsrail devleti, İngiliz emellerine hizmet etmektedir. Öte yandan dünyanın finans merkezi olan Londra’da finans sektörü, büyük ölçüde Yahudilerin kontrolündedir.
– AB ülkeleri, doğu Avrupa ülkelerini birliğe alarak tarihi bir hata yaptı. Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerden gelenler, uyum sorunu yaşıyorlar. İngiltere’nin ciddi bir göç sorunu var. Batı toplumları, ekonomik sıkıntı yaşarlarsa birbirlerini yerler. Nitekim 2008 dünya ekonomik krizinden sonra çıkan yağma olaylarında İngilizlerin de bilinen çizgilerinin dışına çıktığı görülmüştür.
– 2011’deki sokak hareketleri, isyana dönüşmeye başlayınca, muhalefet iktidarın yanında yer almıştır. Ortalığı yakan, yıkan ve yasa dışı gösterilere katılanlardan 3,500 kişi, üç günde evlerinden toplanmış ve çok ağır cezalara çarptırılmıştır. Bunların arasında 13-14 yaşında çocukların olması üzerine bazı eleştiriler yükselince, dönemin ana muhalefet lideri “Suç işlemeyi bilecek yaşta olanlar, ceza çekmeyi de bilecekler. Devlete isyanın tavizi olmaz.” diyebilecek devlet terbiyesini ve kültürünü göstermiştir.
SÖYLEŞİDEN KARELER: