Petrol; kan ve hileyle elde ettikleri sermaye,
Para; onlar için tanrısal bir güç,
Hedef; Siyonizmin “Tek dünya imparatorluğu”
Hedefteki ülke; Türkiye!
Hakan Yılmaz ÇEBİ’nin kaleme aldığı “Türkiye’de Petrol Kime Saklanıyor” isimli kitabın ana teması; yukarıdaki kavram ve konulardan oluşmaktadır. Kitapta işlenen diğer bazı kavram ve konular ise şöyle sıralanabilir: petrol ya da 20.yy firavunlarının sermayesi, kendilerine “tanrıoğlu” diyenler, neden petrolümüze sahip çıkmalıyız?, 27 Mayıs Darbesi ve ABD’li petrol kartelleri… Aşağıdaki bilgi ve ifadeler, kitapta yer alan bilgi ve ifadelerdir:
Yazar, kendilerini Tanrıoğlu olarak görenleri tanımlamak için “konsül” kelimesini kullanmıştır. Bu inançtakiler, Siyonist düşünceye sahip olup, güç ve mevki hırsının ötesinde kendi mabutlarının sözde ilahi emirlerini yerine getirenlerden oluşmakta. Nesiller boyu gizlilik içinde azimle çalışan ve daima tedbirli davranan bir topluluk… Bu topluluğun önde gelenlerinden biri ise Rothschild ailesi. Beş kardeş, babaları tarafından Avrupa’nın beş ayrı şehrine (Londra, Paris, Viyana, Frankfurt ve Napoli) gönderilir ve hiçbir millete, ırka bağlı kalmadan faaliyetlerine devam ederler. Bu aile, hem liberal yönetimlerde, hem de kraliyet yönetimlerinde etkili olup, bazı ülkelerde kendi isteklerine göre bakan atayabiliyor. 1841’de bir şairin kendileri hakkındaki şu sözleri dikkate şayan: “Zamanın tanrısı para, Bay Rothschild onun peygamberi.”
Bu dönemde öne çıkan diğer bir isim ise Cecil Rhodes’tir. Bu kişi, Rothschild ailesi tarafından desteklenerek dünya elmas kralı olmuştur. Rhodes’in en büyük isteği; tek dünya krallığının kurulması. Rhodes, hasta yatağında servetinden küçük bir kısmı ailesine paylaştırdıktan sonra, diğer tüm servetini Rothschild’e bağışlamıştır! Çünkü tek dünya devletini kurabilecek yegâne kişinin o olduğuna inanıyordu. İşte bu davranış, Konsülün ölümden sonrasını da ilgilendiren, ilahi bir amacı gerçekleştirmek için çalıştığının göstergesidir.
a) Taptıkları Güç: Para
Paranın gücünü erken fark eden bu insanlar, bugün bütün dünya ekonomisinin hakimi olmuşlardır. Paraya sahip olmanın önemli bir durum olduğunu Talmut doğmalarından anlıyoruz. Talmut; Yahudi medeni kanunu, tören kuralları ve efsanelerini kapsayan dini metinlerdir. Talmut’ta yer alan kurallara örnek olarak; “Yabancıya faizle ödünç verebilirsin fakat kardeşine faizle asla (Tesniye 23:20)” kuralını örnek verebiliriz.
b)Türkiye’ye Nasıl Sızdılar
Doğu’nun Rothschild’i olarak addedilen Abraham de Kamondo, önce Gülhane Hattı Hümayunu’nu ilan eden Mustafa Reşit Paşa’ya para veriyor ve bu devirde Osmanlı İmparatorluğu, hızla borç batağına sürükleniyordu. Bu borçlanmalardan en çok nasiplenen de Kamondo oluyordu. Bu durumda borca batan Osmanlı, Duyun-u Umumiye’ye teslim olmuştu. Tabi bu kan emicilerin hedeflerine ulaşmalarında etkili unsurlar arasında; onların yerli uşaklarını, yani masonları (özellikle ittihat terakki) özel bir yere koyar yazar.
Petrol demek, hareket demektir. Hareketsiz kalmak, ölümdür. Osmanlı için devrin ABD başkanı Wilson; “Osmanlı, yıkılmak mecburiyetindeydi” diyor.Yıkılışın sebebini ise petrol olduğunu söylüyordu. “20.yy’ı Osmanlı’nın yıkımı belirledi” diyen Clinton, “21.yy’ı Türkiye’nin tutumu belirleyecek” demiştir. Yazar, Clinton’un bu sözlerini şu şekilde yorumlamıştır: “PKK ile ülkeyi bölme aşamasına getirdik. 1990’lı yıllarda bir takım sivil toplum örgütü adları altında ajanlarımızla ülkenizi Kürdistan, Lazistan ve Türkiye olarak üç parçaya bölmek istedik. Bunları yapmamızın tek sebebi ise zengin petrol yataklarınızdı!”
Ondokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru, Osmanlı Devlet’inin Musul Vilayetinde petrol bulunmuştu. Bu bölge, Süleymaniye ve Kerkük yataklarını içine alıyordu. Lozan Barış Konferansında genç Türk Devleti, bölgeyi Misak-ı Milli sınırları içine almak için uğraştıysa da başarılı olamadı. Petrol tekelcilerinin çıkarlarını savunan kapitalist devletler karşısında bir türlü başarı sağlayamadı. 1957 yılında petrol kanununda yapılan bir değişiklikle yabacı devletlerin Türkiye’de rafineri kurmasına müsaade edildi. 1980’de petrol tüketiminin yıllık 16 milyon varil civarına yükselmesi sonucu, Türkiye için altından kalkılamayacak maliyetler oluşmaya başladı.
27 Mayıs 1960 darbesinin ABD’li petrol kartelleri tarafından tezgahlandığı ileri sürülmektedir. Yunanlı yazar Athanasi Strigas’ın tespitine göre; Menderes, Ege’deki petrol sahalarını paylaşmak isteyen uluslararası petrol kartellerinin mücadelesine kurban oldu. İTÜ Petrol ve Doğalgaz Mühendisliği Bölümü Başkan’ı Prof.Dr.Abdurrahman SATMAN, Ege Denizi’nde petrol konusunda Yunanistan tarafından ciddi çalışmalar yürüttüğünü açıklamıştı.
20 yıl SHELL firmasında Araştırma Genel Müdürlüğü yapmış Anthony Hages, Türkiye’deki petrol hakkında şunları dile getirmiştir: “Petrol ile ilgilenen ABD şirketleri bilirler ki; Türkiye bir petrol okyanusunun üzerinde oturmaktadır”. Zamanın Enerji Bakanı Serbülent BİNGÖL, ABD şirketleri ile yapmış olduğu görüşmede; Türkiye’deki zengin petrol yataklarını doğrulamış, fakat bunların işletilmesine garanti vermemiştir. Bunun üzerine ABD’li yöneticilerde, “Türkiye petrolü millileştirebilir” korkusu hasıl olmuştur.
Türkiye, bugün tükettiği petrolün sadece %11’ini üretiyor. Ancak bu miktar, %100’e çıkarılabilir. Türkiye’deki bazı petrol yatakları, şöyle sıralanabilir:
1- Adana-Yumurtalık’ta deprem yarıklarından ve kuyulardan değişik yerlerde çıkan petrol resimleri, gazetelere yansımıştı.
2- Tekirdağ’ın Yeni Çiftlik beldesinde açılan bir su kuyusundan çıkan gaz, yazar tarafından bizzat müşahede edilmiş.
3- Adıyaman bölgesinde birkaç yıl önce açılan sondaj kuyusundan çıkan yüksek basınçlı doğalgaz, teknik yetersizlikten dolayı kontrol altına alınamamıştır.
4- Arco şirketinin yaptığı araştırmaya göre; Doğu ve Güney Doğu bölgelerinde en zengin petrol yataklarının bulunduğu tespit edilmiştir.
Sovyetler Birliği’nin Ankara Büyükelçisi, uzaydan yaptıkları araştırmalarda Türkiye’nin zengin petrol yataklarını tespit ettiklerini, zamanın Cumhurbaşkanı Cevdet SUNAY’a bildirmiş ve tespit edilen yatakların işletilmesi için teklifte bulunmuştu fakat bu teklif, kabul edilmemişti.
Türkiye, üzerinde bulunduğu zengin petrol yataklarını ve diğer değerli madenlerini bir an evvel işletmeye açmak mecburiyetindedir.
Türkiye’de petrol, 1940 yılında MTA tarafından Raman Dağında bulundu. Bu dağlar, kilometrelerce uzanan petrol rezervine sahiptir. Raman Dağı başta olmak üzere diğer bölgelerde de petrol ispatlanınca, 1954 yılında kabul edilen petrol kanunundan sonra Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı kuruldu. Bu petrol kanunu, 1952’de Demokrat Parti zamanında alınan karar neticesinde, yabancı şirketlere istedikleri imkanı vermek çıkarılmıştır. Bu kanunu hazırlayan, Maksbell adında bir hukukçudur. İlk tasarısı o kadar ağırdır ki, hemen hemen her maddesi Türkiye’nin aleyhinedir. Bu hükümlerin bir kısmı, güç bela düzeltilmiştir.
Son olarak şunları söylemekte fayda var. Türkiye’de oldukça fazla petrol vardır. Hatta bazı bölgelerimiz vardır ki; Amerikalı bazı araştırmacılar, bu bölgelere hayretler içerisinde “ikinci Batum” demektedirler. Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinde PKK tarafından çıkartılmak istenen petrol, çoğu kez engellenmiştir. Türkiye’nin kalkınmasını istemeyen güçler, “petrol var ama çıkartmaya değmez” demekteler. Bu tür durumlarda tüm kurumlarımız birlikte hareket edip, çoğunu dışardan ihraç ettiğimiz petrolü kendimiz çıkartabilir hale gelmeliyiz.
.
Salih Gürhan OSMANCA
SASAM Stajyeri – Gazi Üniversitesi İktisat Bölümü öğrencisi
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.
Sahipkıran AKADEMİ kategorisinde yayınlanan diğer yazılar için tıklayınız.