Son zamanlarda İİBF mezunlarının kadro sorunları gündemin önemli konuları arasında yerini almış bulunmakta. Konuyla biraz yakından ilgilenince, İİBF mezunlarının işsizlik sorununun ve çözümünün ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor. Mezunlar bir yandan özel sektörde kendi başlarının çaresine bakmaya çabalarken, bir yandan da kamuda çalışma hakkından eşit koşullarda yararlanamama sorunu ile mücadele ediyorlar.
Bu yazıda -benimle iletişime geçen bir kaç mezunun da katkısıyla- İİBF’lilerin kadro sorunlarını ve çözümlerini toparlayarak dile getirmeye çalıştım.
Sorunun kaynağı nedir?
Sorunun kaynağı işsizliktir ve istihdam imkânlarından adil bir şekilde yararlanamamaktır.
İİBF’lilere göre devletten kadro bekleyen ve işsiz olan 400 bin İİBF mezunu var. Peki, bu sayıya nasıl ulaşmışlar?
En son 2014 KPSS sınavına 1,1 milyon kişi girmiş. Bunlardan 400 bini, yani neredeyse yarıya yakını (veya üçte birinden fazlası) İİBF mezunu. Her yıl bunlara 30-40 bin yeni mezun ekleniyor. KPSS ve mesleki sınavlara giriyorlar, ama çok azı kamuda bir işe yerleştirilebiliyor. Peki niçin?
İki temel sorun belirginleşiyor
1- Bir kere İİBF mezunları sayısı oranında İİBF eğitimine uygun kadro açılmıyor ve dolayısıyla KPSS sonucunda yeterli miktarda işe yerleştirme yapılmıyor. Yani İİBF mezun sayısı ile açılan kadro sayısı arasında uçurum var. Talep 400 bin iken KPSS’ye göre atanan yıllık sadece %1’i geçmiyor (bazı yıllarda da %02’lerde kalıyor).
Aslında İİBF’liler “illa da 400 bin kadro isterüz” demiyorlar. 400 bin işsiz İİBF’liden sadece %10’una, yani 40 bin kişiye kadro açılsa buna da razılar. Geriye kalan 360 bin işsizin kendi işini kurma veya özel sektörde iş bulma durumuyla karşı karşıya kalmasını kabul ediyorlar. Yani anormal bir talep ileri sürmüyorlar.
2- Çözümlenmesi gereken ikinci sorun şu: İİBF mezunları için uygun olarak açılan kadrolar az olmakla birlikte, bir de bu kadrolara İİBF eğitimi almamış başka mezunlar da başvurulabiliyor! Biyologlar, kimyacılar, mühendisler vb. başvurabiliyor… Bu da İİBF’lilerin zaten dar olan çalışma yerlerini/kadrolarını daha da daraltmış oluyor.
Bunu ilk duyduğumda çok şaşırmıştım. İnanamadım… Bir mezun bana Maliye müfettişliği sınavına başvuru koşullarının resmi linkini gönderdi… ne göreyim? Vergi müfettişliğine biyoloji ve kimya bölümü mezunları da başvurabiliyor! Anlaşılır gibi değil…
Twitter üzerinden bunun benzerlerinin paylaşıldığını gördüm, İİBF kadrosu olması gereken genel idare kadrolarına mühendisten öğretmene… alakasız bir sürü bölüm mezunu başvurabiliyor…
Uzmanlaşma, liyakat, işin gerektirdiği nitelik, dört yıl boyunca edinilen beşeri sermaye, verimlilik, etkinlik… bu kavramlar nerde kalıyor o zaman? Oysa bu kavramları İİBF’liler çok iyi biliyor… aldıkları eğitimi bildiğim için, buna bağlı olarak ayrıca üzüldüklerinden de eminim. İnsan kaynakları israf ediliyor demektir…
İİBF mezunları da öğretmenlik sınavına, TUS’a, DUS’a, mühendislik veya haritacılık sınavlarına mı girsinler… Öteki oluyorsa bu da olmalı diye düşünüyor insan… ama her zaman olduğu gibi iki yanlışın toplamı bir doğru etmiyor…
İİBF’lilerden aldığım mesajlardan anladığım kadarıyla, doğru olan ve her fakülte mezununun da kabul edebileceği makul bir talep ileri sürüyorlar: Herkes hangi alanda eğitim almış ve uzmanlaşmış ise, o alandaki kadroya atanmalı ve başvuru koşulları da ona göre ayarlanmalı… İİBF’liden öğretmen, mühendisten muhasebeci, fizikçiden veya biyoloji mezunundan maliyeci olmaz diyorlar.
Bir zamanlar Ziraat Fakültesi mezunlarının öğretmen olarak atanabilmesi Eğitim Fakültesi mezunları için nasıl bir haksızlık ve adaletsizlik anlamına geliyor idiyse, aynı durum şimdi İİBF’liler için çok daha ileri düzeyde aynı anlama geliyor…
İİBF’liler bir de 4001 denilen bir koşulu dile getirerek şikâyetlerini dile getiriyorlar. Bu koşul İİBF kadrolarına uygun olup ilana çıkılan kadronun gerektirdiği eğitim ve donanımı yok sayarak, “söz konusu ilana her hangi bir fakülte veya bölüm mezunun başvurabileceği” anlamına geliyor.
Bu bana şunu hatırlatıyor:
Anlaşılacağı gibi, vasıfsız personele işaret ediyor bu koşul… Ne diyelim?
Yok, eğer vasıflı insan isteniyorsa, İİBF’liler bu durum karşısında kendi eğitimlerine uygun olan kadrolara “400 bin İİBF mezunu arasından aranan nitelikte insan bulamıyorlar mı?” diye soruyorlar, haklı olarak…
Diş hekimliği fakültesinden mezun olmayan bir kişiye (tıp fakültesi mezunu olsa da) kendinizin veya çocuğunuzun dişlerini teslim edebilir misiniz? Aynı şekilde bankacılıktan dış ticarete, kamu yönetiminden muhasebeye… alanlarıyla ilgili olarak gerekli bilgi ve donanımla yetiştirilen İİBF mezunlarının yapabileceği işleri de başkalarına teslim edemezsiniz. Peki, neler yapılmalı?
Neler yapılmalı?
İİBF mezunları çözüm için kendilerinden gerekeni yeterince yerine getiriyorlar. Hükümetle, bakanlarla, devlet personel başkanlığı ile vs. iletişime geçiyorlar, imza kampanyaları düzenliyorlar, internet ortamında TBMM’ye dilekçe yazıyorlar, uzmanlarla görüşüyorlar, televizyon, yazılı basın ve sosyal medyada seslerini duyurabiliyorlar. Bu bakımdan oldukça başarılı olduklarını söyleyebiliriz ve ortaya koydukları performansla tebrik edilmeyi hak ediyorlar. Bu yüzden İİBF’lilerden daha çok şimdi artık sorumluluk sahibi olan kişi ve kurumlara iş düşmektedir.
Her şeyden önce devletin arz ettiği kadro sayısı İİBF mezunlarının talebini karşılayacak düzeye çıkarılmalıdır. Eğitim Fakültesi mezunlarından nasıl ki her yıl 40-50 bin öğretmen ataması yapılıyorsa, aynı şekilde İİBF mezunlarından da aynı miktarlarda kişinin kamuda işe girmesi sağlanmalı ve bunun planlaması yapılmalıdır.
Her ilde ve büyük şehirlerde açılan her yeni üniversiteye İİBF açılması mezun sayılarını şişirmektedir. Eğer bu fakülteleri açmış ve öğrencileri de artık mezun etmiş isek, bunlara iş imkânı sunmak zorundayız. Yok, eğer mezunlara yeterince kadro açamayacak isek, bölüm ve öğrenci sayıları/kontenjanları bakımından yeni bir planlama yapmak zorundayız. Bunun için de ilgili kurumların YÖK ile YÖK’ün de İİBF’lerle koordinasyon kurması gerekmektedir. YÖK yeni fakülte ve yeni bölüm açarken ülkenin ihtiyaçlarına göre yeniden planlama yapmalıdır (YÖK’ün bu konuda önemli çalışmaları olmakla beraber, bunları sonuca dönüştürmesi gerekmektedir).
Kadro kıtlığı ve mezun sayısı arasındaki uçurum diğer fakültelerde de bulunmaktadır. Örneğin her yıl 40-50 bin civarında öğretmen atanmasına rağmen, yeni atama bekleyen öğretmen sayısı da her yıl artmaktadır. Buna bir çözüm olarak, 2012 yılından itibaren Eğitim Fakültelerinde sadece birinci öğretime öğrenci alınmasına karar verilmiştir. Yeterince atama yapılamayacağı bir durumda başvurulan bu çözüm İİBF’ler için de düşünülebilir.
Devlet Personel Başkanlığının bütün bu işlerde ve gerekli koordinasyonu sağlamada her halde önemli bir rolü olmalıdır. Örneğin genel idare hizmetleri kadrolarında boşluklar varsa, bunların İİBF mezunlarıyla değerlendirilmesi için gerekli çabaları göstermeli ve personel ihtiyacı olan kurumlarla koordineli çalışmalıdır.
Vatandaşların kamu kurum ve kuruluşlarında nasıl kuyruk beklediğini hepimiz -biliyoruz değil- yaşıyoruz. Kamu kurum ve kuruluşları da sürekli personel açığı olduğunu ileri sürüyorlar. Kadrolara yeterince personel alınamadığı için vatandaşlara da yeterince hizmet sunulamıyor. O halde söz konusu kamu kurum ve kuruluşları özellikle genel idare hizmetleri sınıfı için sınav açarken ve Devlet Personel Başkanlığına ihtiyaç bildirirken, ihtiyaçlarından daha azını talep etmemelidir.
Memuriyete giriş sınavlarında herkesin mezun olduğu ve uzmanlık kazandığı alana göre adil bir şekilde işe yerleştirilmesi, bunun için sınav ve işe yerleştirme sisteminin aksayan yönlerinin gözden geçirilmesi ve sorunların giderilmesi gerekmektedir. Tekrardan kaçınarak basitçe söylemek gerekirse, İİBF için uygun olan kadroların ilanlarında belirlenen koşullar arasında biyoloji ve kimya bölümü mezunlarının da sınava girebileceği gibi ibareler düzeltilmeli ve 4001 gibi uzmanlığı yok sayan ibareler kaldırılmalıdır.
Sınav açan kurumların sınav koşulları arasına İİBF bölümlerinden (iktisat, işletme, vb.) mezuniyet şartını yazarken, değişen zamanın ihtiyacına göre İİBF’lerde açılan yeni bölümlerin (uluslararası ticaret, ekonometri, çalışma ekonomisi, vb.) adlarını yazmayı da ihmal etmemeleri gerekir. Aksi halde bu bölüm mezunları daha başvuru aşamasında mağduriyet yaşayabilmektedir.
Bu yazıda İİBF mezunu 400 bin gencimizin ve bunlara katılacak yeni mezunlarımızın kadro sorunlarını, adalet taleplerini, yükselen haklı seslerini ve sorunlarının mümkün çözümlerini dile getirmeye çalıştım. Ülke olarak kamusal hizmetlerin etkinliği, verimliliği ve vatandaşlarımızın mutluğu açısından da son derece önemli olan bu tür sorunlar karşısında, uygun olan her ortamda çözümlerimizi paylaşacağımızı, tüm mezunlarımızın yanında olduğumuzu ve olmaya devam edeceğimizi de belirtmek isterim.
.
Prof.Dr. Şevket TÜYLÜOĞLU – Ankara Strateji Enstitüsü
Yazının orijinali için tıklayınız.
Teşekkür ediyoruz sesimize ses kattığınız için.
duyarlılığınız ve araştırmanız için çok teşekkür ederiz