Merkezimizce düzenlenen eğitim ve söyleşi programlarının yedincisi; 13 Ocak Salı günü HÜDA-PAR Genel Sekreteri Sn.Mehmet YAVUZ’un “Açılım Süreci ve Güneydoğu’da Yaşanan Son Gelişmeler” konulu sunumuyla gerçekleşti.
Sunum ve soru-cevap şeklinde devam eden program, 3 saatten fazla sürdü. Sayın YAVUZ, HÜDA-PAR, Hizbullah, Açılım Süreci ve Güneydoğu’daki gelişmeler hakkında detaylı bilgiler verdi ve samimi açıklamalarda bulundu. Sayın YAVUZ’a davetimizi kabul ettiği için teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Söyleşiden öne çıkan hususlar, Sayın YAVUZ’un ifadeleriyle şu şekilde özetlenebilir;
1- Hizbullah (ve bu gelenekten gelen ama Hizbullah ile organik bağı olmayan HÜDA-PAR), Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat’tir. Genel algının aksine, İran ve Şiilikle hiç bir alakası yoktur. İran’ı müslüman bir devlet olarak görürler, o kadar. İlla bir kesime yakın gösterilecekse Türkiye Hizbullahı, İhvan-ı Müslimine daha yakın bir harekettir. PKK, Batılı ağababalarına yaranmak için bizi Kürt HAMAS’ı olarak tanımlıyor. Ama biz, adımızın HAMAS ile anılmasından gurur duyarız. Tekfirci hareketleri tasvip etmeyiz ama Tekfircileri de tekfir de etmeyiz.
2- Hizbullah hareketinin kurucuları; “İki Said’den (Şeyh Said ve Said-i Nursi), Hasan El Benna’dan ve İran Devrimini gerçekleştiren İmam Humeyni’den etkilendik” diyorlar. Bu gelenekten gelenler, Risale-i Nurları defalarca okurlar.
3- Hizbullah, zamanında silahlı eylemler yapmıştır ama kesinlikle domuz bağı ile birilerini öldürmemiştir. Bu şekilde birilerinin öldürüldüğüne dair hiçbir delil, adli kayıtlarda bulunmamaktadır. Domuz bağı gibi vahşi yöntemlerle bir insanın canına kıymak, ne insani ne de İslami bir yöntemdir. Hizbullah, bu iddiaları kesin bir dille reddediyor.
3- Cizre’de Nur Mahallesine PKK tarafından düzenlenen saldırı, gece 03’te başlayıp sabah 11’e kadar devam etti. Devlet güçleri müdahale etmedi. PKK bu saldırılarıyla bize şunu demek istiyor; “Devlet dahil herkes bize boyun eğdi. Siz kimsiniz ki bize boyun eğmiyorsunuz? Siz, bize boyun eğmeyerek kurgulanan oyunu ve denklemi bozuyorsunuz!”
4- Batılı güçler, PKK’ya ve legal uzantısına destek veriyor. Çünkü tıpkı Lozan’da halkının dinini ve kültürel yapısını değiştirmeyi taahhüt eden Türklere destek verdikleri gibi, şimdi de Kürt halkının dinini ve kültürel yapısını değiştirmeyi taahhüt eden Marksist PKK’ya destek veriyorlar.
5- PKK, Lice’ye 2 km. uzaklıkta kamp kurdu ama çözüm sürecine zarar gelmesin diye görmezden geliniyor. PKK, çocukları pikniğe götüreceğiz bahanesiyle dağa kaçırıyor. Diyarbakır’ın kenar mahallelerindeki gariban halkın çocukları hedef oluyor. Piknik niyetiyle giden çocukları dağdan gelen PKK’lılar döve döve götürüyorlar. Gitmek istemeyenleri öldürüp, cesetlerini “IŞİD ile savaşırkan şehit oldu” diyerek ailelerine gönderiyor ve öldürdükleri çocukların cesetleri üzerinden de prim topluyorlar.
6- Biz, bu çocukların Marksist PKK’nın elinden kurtarılması için mücadele veriyoruz. 6-7 Ekim olaylarında, ihtiyaç sahiplerine kurban eti dağıtmaya giderken PKK yanlılarınca hunharca öldürülen Yasin BÖRÜ, Pazartesi ve Perşembe oruçlarını kaçırmayan bir gençti. Biz PKK’nın elinden bir çocuğu kurtarıp Yasin BÖRÜ gibi yetiştirmeyi, 550 milletvekili kazanmaktan ve tüm belediyeleri almaktan daha makbul görüyoruz.
7- Seçim sürecinin çok sancılı geçeceğini öngörüyoruz. PKK ve legal uzantısı arasında aramızda bir çatışma yok. Bilakis onların bize saldırısı var. Biz, mecbur kalınca meşru müdafaa yapıyoruz. Seçime yönelik şu an için hiçbir parti ile ortaklık anlaşmamız yok ama tekliflere açığız.
Söyleşiden diğer bazı notlar ve kareler, okuyucularımızın istifadesi için aşağıda sunulmaktadır:
– Hür Dava Partisi görülen üç lüzum üzerine kurulmuştur: İslam ümmetinin hali, Türkiye’nin ülke şartları, Güneydoğunun bölge şartları.
– Parti, halen 48 ilde teşkilatlanmasını tamamlamış olup, 81 ilde teşkilatlanmayı hedeflemektedir. Sadece bölgede kalmak yerine ülkenin diğer kısımlarının da meselelerine çözüm önerileri sunmayı amaçlamaktadır. Kurucu ve üyelerinin çoğunluğu Kürt kökenli olmakla birlikte, kadrolarında Türk ve Araplar kökenli yurttaşlar da yer almaktadır. Hüda-Par, 30 Mart yerel seçimlerinde toplamda 95 bin civarında oy almıştır.
– Bölgeye Kürdistan denilmesinin sebebi siyasi değil, tarihi ve coğrafi tanımlamadır.
– Tek parti döneminde baskıcı uygulamalar ve zulümler yapılmıştır. Kürtçenin tamamen yasaklanması ve konuşanlara kelime başına para cezası verilmesi bunun bir örneğidir. Dilleri farklı kılması Allah’ın ayetidir. (Rum suresi 22. ayet) Hiç bir dil yasaklanmamalıdır.
– Kürt meselesine denge hesaplarıyla, kadim korkularla yaklaşılmamalıdır. 30 yılı aşan çatışma sürecinde 47 bin insanın hayatını kaybettiği, milyonlarca insanın göç ettiği, adaptasyon sorunları yaşadığı, suça itilen çocuklardan ekonomik sorunlara kadar çok boyutlu problemlerin baş gösterdiği bir dönem yaşanmıştır. Bu sürecin ekonomik maliyeti olan yaklaşık 1,5 trilyon dolarlık fatura hepimizin kaybıdır. Canlar yakan bu mesele acilen bir çözüme kavuşturulmalıdır. Meseleye ulusalcı bakış açısıyla bakmak sürdürülebilir değildir. İnsani ve İslami değerler esas alınmalıdır.
– Hüda-Par, STK’lar-dernekler geleneğinden gelmektedir. Dernekler döneminde karar alıcılara raporlar ve çözüm önerileri sunmuştur. Dernekler, devlet içindeki bazı yapıların kumpasıyla sürekli kapatılma va baskılanmayla karşılaştığı için siyasi parti kurma yoluna gidilmiştir.
– Eğitim sisteminde köklü değişikliklere ihtiyaç vardır. Anadilde eğitim bir haktır. Medreselere yasal statü tanınmalıdır. Osmanlıca yüzyıllara dayanan bir birikimin ürünüdür, birleştiricidir, mutlaka okullarda öğretilmelidir. Çocuklara cennet müjdesi, gençlere cehennem korkusu verilmelidir.
Osmanlı döneminde Kürtler yüzyıllarca huzur içinde yaşamıştır. Batılılaşma hareketleri, Avrupa’ya tahsil için gidenlerin öğrendiklerini İslam coğrafyasında uygulamaya çalışması gibi nedenlerle Kürtlerin Osmanlıyla bağları zayıflamıştır. Batılılaşma hareketleri birçok felaket doğurmuş, Kürtler için daha büyük felaketlere yol açmıştır. Sykes-Picot Anlaşmasıyla yapay devletler kurulmuş ve sınırlar çizilmiş ancak Kürtler süreçte göz önüne alınmamıştır.
– Hüda-Par İslami muhalefet görevini yapmakta ve Devlet aklına yön göstermeye çalışmaktadır.
– Çözüm süreci başladığında Hüda-Par kesiminde heyecan duyulmuştur. PKK’ya silah bıraktırma adına görüşülebilir. Ancak sürecin genelinde masanın etrafı daha kapsayıcı olmalıdır. Kalıcı barışın sağlanabilmesi için meselenin bütün tarafları (Hüda-Par, Hak-Par, aşiret temsilcileri, kanaat önderleri) masada olmalıdır. Aksi takdirde PKK kendini feshetse bile bazı sorunlar devam eder. PKK, Türkiye’de var olan sistemin arızalarının bir sonucudur.
– Süreçteki hatalar sebebiyle PKK kendine alan açmaktadır. Apoizm kabul edilmeyecektir çünkü PKK, halkın dini değerlerini ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.
– Hüda-Par Türkiye’nin batısı için de projeler üretmek istiyor. İstanbul’la Diyarbakır arasında fark görmüyor. Parti kadrolarının çoğunluğu Kürt olsa da Kürtçü değil. Irkçılığa ve kavim taassubuna karşılar. Özerklik veya bağımsızlık değil, yerel yönetimlerin güçlendirilmesini istiyorlar.
– Sistem halkın inanç değerleriyle barışık olmalı. Tepeden inmeci laiklik, baskı unsurudur. Milletten kasıt Kur’anî anlamda, İbrahim (İslam) milletidir.
– Hz. Muhammed’e hakaret, felaketi davet eder.
– 12 yılda bir takım iyileşmeler olmuştur. Ancak bazı alanlarda ilerleme sağlanamamıştır. Şeytanın 4 temel pisliği: içki, kumar, faiz ve fuhuştur. Bunların bir memlekette kurumsallaşmamalı, estetize edilmemelidir. Maalesef bu pislikler insanlarımızın bir çoğuna bulaşmaktadır. Bu haramlar uzaklaştırılmadan, iyilikleri tesis etmeye çalışmak yetersiz kalır.
– Orta öğretim kurumlarında başörtüsünün serbest bırakılması olumlu bir adımdır. İslami muhalefet doğruların yanında yer almalı, “İslami kimlik içinde kalarak” yanlışların karşısında olmalıdır.
– Boşanma oranlarındaki hızlı artış ve evlenme oranlarındaki azalma, nüfusun yarıdan fazlasının anti-depresan kullanması, stres ve sıkıntıların yaygınlığını gösteriyor. Sosyal problemlere Kur’an’la rehabilitasyon yapılmıyor.
– İnsanı ihya etmek hedeflenmelidir. İslam fıtratı doğrultusunda insan yetiştirilmelidir.
– Müminler kardeştir. İslam dünyasının meseleleri iç meselemizdir. Mekke-Medine- Kudüs bizi doğrudan ilgilendirmektedir. Hicaz bölgesi bir devlete ait olamaz, ümmeti temsilen özerk bir yapı tarafından idare edilmelidir. Mekke’de ticaret yapılmamalı, ticari faaliyetler Medine’ye kaydırılmalıdır.
-Hüda-Par, Baas rejimine karşıdır ama bu rejimi silahla işbaşında uzaklaştırmaya çalışmak büyük bir hata idi. Suriye meselesi başladığında bu husus ifade edildi ancak Hüda-Par haksız bir şekilde Esedçi- İrancı olmakla suçlandı. İran bir İslam ülkesidir, Hüda-Par ehli sünnet vel cemaat çizgisindedir. İhvan-ı Müslimine yakın bir harekettir. Tekfirci hareketleri tasvip etmez ama tekfir de etmez.
– Bediüzzaman Said-i Nursî hazretleri İslam ümmetinin ortak bir değeridir.
– Suriyeden gelen insanlar perişan vaziyettedir, fuhuş ve organ mafyasının hedefindedir ve bunlara karşı korumasızdır. Suriye’den kaçanlardan yaklaşık 50 bini IŞİD’den kaçmış ancak 150 bini aşkın insan PYD’den kaçmıştır. PKK-PYD laik seküler çizgidedir.
– Türkiye, Suriyeye kesinlikle askeri anlamda müdahil olmamalıdır. Türkiye Suriye’ye girerse, Suriyeleşir – Iraklaşır.
– Dış politikada devlet çıkarı değil, ilkesel hareket esas alınmalıdır. İslam ülkeleri arasında Sıla-ı Rahim hukuku egemen olmalıdır. Suni sınırlara takılmadan seyahat edilebilmeli, sınırlar şeffaflaşmalıdır. Birbiriyle asırlarca savaşan, milyonları katleden Avrupalıların birlik süreci örnek alınmalı, İslam Birliği yolunda adımlar atılmalıdır.
– 90’lı yıllarda bir Hizbullah gerçeği vardır. Hizbullahla Hüda-Par’ın organik bağı yok. Aynı coğrafyada aynı toplumsal tabana hitap ettikleri için kesişen noktalar var. Hizbullah silahlı bir hareket olarak faaliyettedir. Hizbullah’ın yönetici kadrosu hali hazırda yurt dışındadır. Hizbullah hareketi denge unsurudur, güçtür, Kürt meselesinin tarafıdır. Hata, günah, zulüm, cürüm gücün genetiğinde vardır. Geçmişte yapılan hatalar olmuştur ancak yapılmayan birçok eylem Hizbullah hareketine maledilmiş ve algı operasyonları yürütülmüştür. Hüda-Par siyasi parti olarak yasalara uymalıdır ve uymaktadır.
– PKK, kenar mahallelerdeki gariban ailelerin çocuklarını kandırarak dağa götürmektedir. Bu çocuklar örgütün pençesinde kurtarılmalıdır. Bu yapı kirli bir yapıdır ve gençleri dinsizleştirmektedir.
– Bölge halkı terör örgütünün insafına terk edilmemelidir. Şiddetten uzak durmayı hedefliyorlar ancak meşru müdafa hakkı semavi dinlerin ve hatta modern hukukun tanıdığı bir haktır.
[…] [14] “AÇILIM SÜRECİ VE GÜNEYDOĞU’DAKİ SON GELİŞMELER” KONULU SÖYLEŞİMİZ GERÇEKLEŞTİ”, http://sahipkiran.org/2015/01/14/mehmet-yavuz/ […]