Cumhurbaşkanlığı seçimleri için tüm adaylar belli oldu. Anlaşılan o ki; bir demokrasi şöleni yaşayacağız. AK Partinin adayı, beklenildiği gibi parti içinde bu görevi en fazla hak eden Başbakan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN oldu. MHP ve CHP ise bir zoru başararak ortak bir aday üzerinde uzlaştı. Adayları Sayın Ekmeleddin Mehmet İHSANOĞLU, iyi bir kariyere sahip bir akademisyen ve diplomat. HDP’nin adayı ise yine parti içinde bu işe en layık olarak görülen Sayın Selahattin DEMİRTAŞ oldu. HDP, (her ne kadar iddialı açıklamalar yapsa da) adayının kazanamayacağını bildiği halde, alabileceği oy oranının sınırlarını zorlamak için olsa gerek, düşük profilli bir aday göstermedi. Bize garip gelse de siyasiler, kazanamayacaklarını bile bile iddialı açıklama yapmakta tereddüt etmiyorlar. %1-2 bile oy alamayan partilerin, seçimlerden önce iktidar olacaklarını söylediklerine çok şahit olmuşuzdur. Bu yaklaşım, taraftarlarının moralini yüksek tutmak ve yenilgiyi baştan kabul etmemek için geliştirilen bir yaklaşım herhalde. Ama her ne kadar taraftarlarının moralini yüksek tutuyor olsa da, bu yaklaşımın taraftarı olmayan çoğunluk için komik bulunduğunu her halde biliyorlardır.
En çok merak edilen soru: seçimi kim kazanır? En güçlü aday Sayın Başbakan… Ama tüm analistlerin dile getirdikleri bir husus olan seçmenin kutuplaşmış ve muhalefet partilerinin ortak bir aday üzerinde uzlaşmış olması, şaşırtıcı sonuçlara neden olabilir. Kampanyaların, seçimini yapmış ve tarafını belirlemiş seçmen için olumlu veya olumsuz bir etkisinin olmayacağı malum. Her zamanki gibi kampanyaların hedefi, kararsız seçmen olacak. Kararsız seçmenin ise kararını belirleyecek en önemli etken; nasıl bir cumhurbaşkanı istediklerine ilişkin kararları olacak.
Başbakan Sayın ERDOĞAN’ın kampanyasının ana teması; kendisinin terleyen ve aktif bir Cumhurbaşkanı olacağı yönünde. Sayın Başbakan, artık doğrudan halk tarafından seçilecek olan Cumhurbaşkanının, Anayasa tarafından Cumhurbaşkanına verilen ve bugüne kadar kullanılmayan geniş yetkileri kullanması gerektiğini, bunu da siyasi tecrübesi olan bir adayın, yani kendisinin yapabileceğini savunuyor. 12 yıllık iktidar döneminde katıldığı tüm seçimlerde oy oranını ve vatandaşın kendisine olan güvenini artıran Sayın Başbakan, kararsız seçmeni etkileme ve kendisine oy vermeye ikna etme açısından yine başarılı olabilir. Başbakanın zorlayacak en önemli şeylerden biri, kendisinden sonra partinin dağılacağından korkan AK Parti seçmeninin onun köşke çıkmasına sıcak bakmaması olabilir. Ama Köşke çık(a)masa bile, takdire şayan bir şekilde kaldırılmayan 3 dönem uygulaması nedeniyle, 2015 seçimlerinde partinin başında olamayacak. Bu nedenle de mezkur korku nedeniyle onun Köşke çıkmasına sıcak bakmayacak seçmen, rahatlıkla ikna edilebilir.
Çatı adayı olarak nitelendirilen Sayın İHSANOĞLU ve onu aday gösteren ve destekleyen siyasi partiler ise; mevcut Anayasa değişmeden Cumhurbaşkanlığı makamının siyasileşmemesi ve süregeldiği şekilde temsil makamı olarak kalması gerektiğini savunuyor. Onlara göre; anayasal bir değişiklik olmadan fiilen yarı başkanlık olarak nitelendirilebilecek bir sisteme geçmek, büyük sorunları beraberinde getirecek. Sayın İHSANOĞLU’nu zorlayacak en önemli husus ise, onun profilinden hoşnut olmayan CHP ve diğer Sol Parti seçmenlerinin seçime katılmaması olacaktır. Ancak daha önce bahsedilen kutuplaşma nedeniyle, onun profilinden hoşnut olmayan seçmenin de AK Parti adayının kazanmaması için kendisine oy verebileceğini de hesaba katmak gerek.
Kararsız seçmenin oyunun rengi, adayların Cumhurbaşkanlığının siyasi duruşuna ilişkin bu görüşlerinden hangisini daha doğru bulduğuyla doğru orantılı olacaktır. Adaylara başarılar diliyor, seçimin ülkemiz ve milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.
.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.