Türkiye Cumhuriyeti tarihinin şüphesiz en korkunç ve acı olaylarından birini yaşadık Soma’da. Ardı ardına gelen kötü haberler, Milletimizi daha derin bir yasa boğdu. İşçilerimizin söylediği sözler ve yaptıkları davranışlar sebebiyle milletimizin gözyaşlarını tutamadığı zamanlar oldu. Elbette bu acıyı dindirecek ne bir söz, ne de başka bir şey var. Ama maalesef, bu acıya tuz basan olaylar da cereyan etmekte. Yalan yanlış haberler sebebiyle, iyi bir haber bekleyenlerin umudu gittikçe azalıyor. Bunlara bir örnek; ölü sayısının resmi kaynaklara dayanılmaksızın fazla söylenmesi… Diğer bir örnek ise, yine yanlış bilgi aktarımından kaynaklanan ve yaralılara müdahaleyi sekteye uğratan; Soma’daki işçilerimizin acil kana ihtiyacı olduğu yönündeki asılsız haberlerdir. Maalesef insanımız, araştırmadan hemen gördüğüyle karar verip bu haberi etrafındakilere yayarak geniş bir kitleye ulaşmasını sağladı. Bu sebeple de Soma devlet hastanesi telefonları, boş yere meşgul edildi.
İnsanımızın bir diğer hatası ise; kendi derdine düşmesi… Soma madeninden yaralı çıkan işçi henüz daha Kızılay çadırına alınmadan, yanına gelen bir haberci canlı yayın röportajı yapmak istiyor. Ve maalesef istediğini alıyor. Fakat daha sonra çevredekilerin tepkisiyle röportajı yarıda kesmek zorunda kalıyor ve yaralı kardeşimiz Kızılay çadırına doğru götürülüp tedavisi yapılıyor.
Medyamızın oradaki işçiler hakkındaki durumu, yetkililerden öğrenmesi gerekir. Yetkililerden öğrenilen bilgi ile madencilerin durumu öğrenildikten sonra, yardım etmek isteyen vatandaşlarımızın neler yapabileceği ve itibar etmemeleri gereken asılsız haberler, kamuoyuna duyurulmalıdır. Medyanın gözü madenden çıkacak yeni bir yaralı ile röportaj yapmakta olmamalıdır.
Medyadaki bir başka hata ise yine acıya tuz basar cinsten: bazı şahsiyetlerin Soma madenlerinde şehit olan işçilerimiz için, ailelerini üzecek ve 76 milyonun da sinirlerini hoplatacak açıklamalarda bulunduğu anı, halk tarafından hiç de etik karşılanmayacak bir şekilde tekrar tekrar yayına vermesi…
Bu, gerçekten tahammül edilir cinsten bir durum değildir. Kısacası, halkımızın acısı çok büyük ve ülkede milli yas ilan edilmiş durumda. Milli yas, haber peşinde koşarak yapılmaz. Milli yas, 1 Mayısta; “işçi kardeşlerimiz için bir aradayız” deyip, bugün susmakla tutulmaz. Milli yas, reklam yapılarak tutulmaz. Milli yas, polise taş ve molotof atarak tutulmaz.
Halkımızın bir an evvel kendine gelmesi, olayları daha derin idrak edip ona göre davranış sergilemesi ve ona göre sözler sarf etmesi gerekmektedir.
Aziz milletimizin başı sağ olsun…
.
Regaib TAŞPINAR
Sahipkıran AKADEMİ kategorisinde yayınlanan diğer yazılar için tıklayınız.