Twitter Facebook Linkedin Youtube

GURURLUYUZ, 16 DEVLET KURMUŞUZ!

Cesurhan TAŞ

Cesurhan TAŞ

Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldızın tarihte kurduğumuz 16 devleti temsil ettiğini bilir ve bundan gurur duyarız. Türkiye Cumhuriyetini kuran iradenin Türk kimliğinin ve bu kimliğin kurmuş olduğu devletlerin bilincinde olarak bunu sahiplenmesi ve hepsinin varisi ve devamı olarak Türkiye Cumhuriyetini görmesi ve bunu da Cumhurbaşkanlığı Forsunda sembolize etmesi, ayrıca takdir edilmesi gereken bir husus. Gerçi forsun ortasındaki 16 ışınlı güneş, o yıllarda dünyadaki son ve tek Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini temsil etmekte iken bugün müstakil Türk Devletleri sayısı Türkiye ile birlikte 7’ye çıkmış durumdadır.

Bilinen ortalama 4 bin yıllık tarihimizde 16 devlet kurmuş olmamız ve halen dünya üzerinde 7 adet devletimizin aynı anda varlığını sürdürmesinin iyi mi kötü mü olduğu üzerinde pek de kafa yormayız. Kesrette vahdeti görebilsek sıkıntı olmayacak da, herkes kendi başına buyruk hareket edince ortaya birçok devlet çıkıyor. Benzer amaçlar için birlikte hareket edilmiyor. Kıt kaynaklar hoyratça israf ediliyor.

Tarihte kurduğumuz 16 devleti de çoğunlukla yine kendimiz yıkmışız. Kendi ellerimizle kurduğumuz devletleri, bir süre sonra yine kendi ellerimizle yıkarak yeni devlet kurmuşuz. Her dönemde bir devletimiz olmuş. Zayıf ya da güçlü her dönem içinde bir devletimiz bulunuyor. Bugünkü gibi birden fazla devletimizin olduğu dönemlerimiz var. Ancak bu kadar çok sayıda devlet kurmanın sebepleri, mutlaka sorgulanmalı. Üzerinde düşünülmeli. Tarih boyunca bizim kadar çok devlet kurup yıkan başka bir millet yok. Bunun psiko-sosyal sebepleri, mutlaka analiz edilmeli.

Bu denli çok devlet kurmuş olmamız başlı başına nasıl bir ruh haline sahip olduğumuzu da gösteriyor. Heyecanla bir işe girişen, ancak kısa sürede bıkan bir ruh hali. Belirlediği hedeflere ulaşmak için sabır göstermeyen, azimli davranmayan, süreklilik arz etmeyen bir psiko-sosyal yapı. Çoğu zaman hedefimiz bile yoktur ya da iyi belirlenmiş değildir. Hedefsizce gezen insanlar yığını gibiyiz. Ne aradığımızı bilmediğimiz için de, hiçbir şey bulamayız. Altında altın madenlerinin bulunduğu arazinin üzerinde dolaşırız da altın aramadığımız için genelde es geçeriz. Zengin olmayı hedeflemediğimiz için elimize geçen malın ne işe yaradığını bilmez çarçur ederiz. Çok gezdiğimiz için “Yörük” diye bir kavram bile üretmişiz. Ama “erek” diye bir kavramımız, daha çok yenidir. “Erek” kavramının üretilmesi sonrasında bile hala daha toplumun geniş bir kesimi bu kavramı bilmez.”Yörük” her ne zaman “Erek” sahibi olursa Türk Milletinin de kaderi değişecektir.

Devlet yaşamında esas olanın; kararlılık ve süreklilik olduğunun bilincinde değiliz. Heyecanla başladığımız bir işi azim ve kararlılıkla sürdürüp başarıyla sonra sona erdiremeyiz. En güzel yere çadırı kurar; bir süre keyif çatar, sonra “canım sıkıldı” deyip çadırı söker başka bir yere kurarız. Buna “Yörük Teşkilatçılığı” deriz. Bu anlayış, ne yazık ki hayatımızın büyük bölümünde egemendir.

Muhtelif isimlerle ve değişik coğrafyalarda 16 devlet kurarken ve yıkarken, bir tane Çin görürüz karşımızda hep. 4 bin senedir Çin, hep aynı yerde. Yerleşik bir kültür ve medeniyet… Her devirde etkili, büyük ve güçlü… Taş yerinde ağır. Kaya kütlesi gibi sabit duruyor. Biz onlara göre kayaya damlayan su gibiyiz. Damlayan su bile kayayı delebilir. Amma sürekli olursa… Sürekli damlayan su gibi Çin kayasına damlayabilseydik çoktan delmiştik o kayayı. Ama ne var ki bir gün o dağda, bir gün bu bağda… Nerde olduğumuzun farkına bile varamıyoruz. Kayayı delme sürekliliğine erişemiyoruz. Kayayı delemediğimiz gibi kendimiz kayboluyoruz.

Tarihte 16 devlet kurup yıkıp, sonra 17.sini kurmak bize mahsus bir şey. Teşkilatçıyız evet. Ama yörük tipi teşkilatçıyız. Vatanın bir tarafı kemirilirken kayıtsızlık, aymazlık son raddede! “Nasıl olsa yeni bir vatan bulur, yeni bir devlet kurarız” zihniyeti var. Adama demezler mi; “Elindeki güzelim evi korumak varken, yapılan bir haydut saldırısında ne diye terk eder, başka bir yerde sıfırdan bir bina yaparsın? Yeni binanın inşa maliyeti eski binayı koruma maliyetinden daha mı düşük olacak?”

.

Cesurhan TAŞ

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

Cesurhan Taş Hakkında

Cesurhan TAŞ: (Ankara) 1974 Anamur doğumludur. ODTÜ İ.İ.B.F, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü mezunudur. İngilizce, Arapça ve Rusça bilmektedir. Devlet yapısı, kamu yönetimi, mali yönetim, kalkınma ekonomisi, bölgesel kalkınma ve kamu hukuku alanlarında çalışmaları bulunmaktadır. Yörük ve Türkmen kültürü üzerine de araştırma ve inceleme çalışmaları yapmaktadır.

Yorumlar (7)

  1. yusuf tosyalı dedi ki:

    Cesurhan hocam ellerinize sağlık. İğneyi başkasına batırmadan önce çuvaldızı kendinize batırmışsınız. Bu açıdan bakmamıştım hiç.

  2. Mehmet Taş dedi ki:

    Bence de bu milli hasletimizin üzerine mercek tutmalı,sosyo-kültürel ve ekonomik nedenleri analiz edilmeli.Dünyanın en eski halklarından biri olduğu iddiasındaki bir millet yeni yetme topluluklar gibi bu kadar kararsız ve acemi olmamalı.Kendine has yaşam gelenekleri,problem çözme alışkanlıkları,yönetim pratikleri vs. onu farklı kılan pozitif yönleri olmalı.Ve bütün bunların inşasına yardımcı olacak ulusal hafızası.Cesurhan abimize aynayı yüzümüze tutan bu güzel yazısı için teşekkür ediyorum.

  3. mehmet taş dedi ki:

    Bence de bu milli hasletimizin üzerine mercek tutmalı,sosyo-kültürel ve ekonomik nedenleri analiz edilmeli.Dünyanın en eski halklarından biri olduğu iddiasındaki bir millet yeni yetme topluluklar gibi bu kadar kararsız ve acemi olmamalı.Kendine has yaşam gelenekleri,problem çözme alışkanlıkları,yönetim pratikleri vs. onu farklı kılan pozitif yönleri olmalı.Ve bütün bunların inşasına yardımcı olacak ulusal hafızası.Cesurhan abimize aynayı yüzümüze tutan bu güzel yazısı için teşekkür ediyorum.

  4. emine dedi ki:

    Yine görülmeyenleri görülmüşsünüz Cesurhan bey.Bakış açınız ve doğru tespitleriniz takdire şayan, sizi öncelikle tebrik ediyorum.Acaba bir öncekini yıkmak ve yakmak bizim ruhumuzda mı , özümüzde mi var diye soruyorum sizlere?…..Toplumun en küçük parçasından bütününe kadar baktığımızda ,yine aynı sorunlar çıkıyor karşımıza…Sİyasete bak aynı,hükümette bak aynı,devlet kurmada da aynı.Bir önceki yapılan ya da kurulan düzen hep kötü ve yanlış,Pis ve mundar.Tarih derslerimizden hatırlarız şanlı tarihimizin nasıl yavanlaştırıldığını ,yanlış anlatıldığını Tek kişinin tanrılaştırıldığını….Önce kurup, sonra yıkıp ve sonra aynı temellere tekrar oturan ve öncekini yalanlayarak yol alan düzene,kişiye ve herşeye karşıyımm..

  5. Ceyhun dedi ki:

    Yörükleri biraz yermişsiniz. Yermek değil de gerçekleri yüzlerine vurmuşsunuz.Ben görüşlerinizin geneline katılıyorum.Sabır ve sebata vurgu yapan yönü itibarıyla yazınızı beğendim.

  6. cesurhan dedi ki:

    Yorum ve önerileri ile yol gösteren tüm dostlarıma teşekkür ediyorum.

  7. Ahmet Efe dedi ki:

    Yerleşik ve köklü bir medeniyet inşa edemeyişimizi Cesurhan üstad iyi izah etmiş.Göçebelikten kentliliğe geçiş yapamayınca uzun süreli ve kalıcı eserler de bırakamıyoruz.

Ahmet Efe için bir cevap yazın Cevabı iptal et


%d blogcu bunu beğendi: