Bugün, Çanakkale Deniz Zaferinin 101. yıldönümü ve Şehitleri Anma Günü… Çanakkale Savaşı, dünyanın en güçlü ordularına karşı kazanılan ve Müslüman Türk milletinin, şanlı tarihine bir kez daha şan kattığı savaşlardan biridir. Dünya’yı sarsan emperyalizm selinin önüne set, Müslüman Türk milletinin güçlenmesine ve yenilenmesine sebep olan bu savaş; mananın maddeye, hakkın batıla ve imanın küfre karşı her zaman üstün geldiğinin ve bundan sonra da üstün geleceğinin en büyük göstergesi olarak hem Türk, hem de dünya tarihine altın harflerle yazılan bir savaştır. Yine, Türk milletinin her türlü olumsuz şartlar altında inandığı kutsallar uğruna neler yapabileceğini; malından, canından ve cananından nasıl vazgeçebileceğini tüm dünyaya gösterdiği savaştır Çanakkale.
Müslüman Türk milleti, özellikle Balkan Savaşları’nda yaşadığı kayıpların ruhunda açtığı yaralarla bozulan milli moralini, yine kendi milli iradesiyle toparlamış, tüm dünya tarafından ‘Hasta Adam’ olarak nitelendirildiği bir anda yeniden şaha kalkan bu necip millet, Çanakkale’de varlığını bir kez daha dosta düşmana haykırmıştır.
Birleşik düşman ordularının deniz birlikleri, 1915 yılının Mart ayında Çanakkale Boğazını geçip, nihai hedef olarak İstanbul’u ve vatan topraklarını istila etmeyi amaçlamış; güçlü donanmalarıyla Çanakkale Boğazı kıyılarını ateş çemberine çevirmişlerdi. Küstah bir şekilde “Boğazı aşmak bizim için çocuk oyuncağı” düşüncesinde olan İngiliz ve Fransızlara, tarihleri boyunca unutamayacakları okkalı bir şamar vurulmuş ve 18 Mart 1915 sabahı Çanakkale Boğazı’na giren “Çelik Zırhlı Duvarlar”, iman dolu göğüsler karşında Boğazın derin sularına bir bir gömülmüşlerdi. Yüz binlerce kınalı kuzumuzun şehadet şerbetini içerek hayatının baharında kara toprağın bağrına düştüğü bu çetin savaşta düşman, hak ettiği cevabı almıştı. Bu tablo, hem Müslüman Türk milletinin, hem de mazlum durumda olan milletlerin makûs tarihlerinin değiştiğinin bir resmiydi adeta.
M. Akif’e göre, Türk milletinin uzun tarihi boyunca uğrunda savaştığı ve hatta gerektiğinde canını hiç çekinmeden seve seve verdiği kutsal değerleri vardır. Bir milleti millet haline getiren; vatan, millet, dil, din vb. değerlerdir. İşte bu kavramları en iyi şekilde eserlerinde dile getiren nadir sanatçılarımızdan biridir M. Akif. Akif’in eserlerinde vatan, millet ve bu kavramlara bağlı olarak “şehitlik” kavramı apayrı yer tutar. Bilindiği üzere; inancımıza göre şehitlik mertebesi, peygamberlik mertebesinden sonra gelmektedir. Kur’an’ı Kerim’de Bakara ve Al-i İmran suresinde şehitlikle ilgili mealen şu ayetler yer almaktadır: “Allah yolunda ölen kişilere ‘ölü’ demeyiniz. Gerçekte onlar diridirler, fakat siz bu inceliği anlayamaz ve hissedemezsiniz!” Yine başka bir ayeti kerimede: “Allah yolunda öldürülen kişilerin ölü oldukların zannetme; gerçekte onlar diri olarak Rablerinin huzurunda rızıklandırılmaktadırlar.” Akif dE şehitlik kavramını birçok eserinde çok güzel bir şekilde işlemiştir. Özellikle, şehitlik kavramı ile ilgili İstiklal Marşımızdaki şu ifadeler dikkat çekicidir:
Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen Şehid oğlusun, inciltme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
M. Akif ERSOY’a göre Türk tarihinin en muhteşem zaferlerinden biri olan Çanakkale Destanı’nın kazanılmasının en önemli sebebi, vatanını ve namusunu kurtarmak için canlarını gözünü kırpmadan feda eden Mehmetçiğimize aittir. O Mehmetçik ki, çağın teknik bakımından en donanımlı ordularına karşı göğsünü siper ederek, 250.000’den fazla şehit vermek suretiyle Çanakkale’nin asla geçilemeyeceğini, dünya âleme ispatlamıştır. Çanakkale Savaşı’nın bütün azametiyle devam ettiği esnada M. Akif, resmi görev için Berlin’de bulunmaktadır. Yakın arkadaşı Binbaşı Ömer Lütfi Bey’in naklettiğine göre, gurbet diyarında da olsa gece gündüz Çanakkale’yi düşünmekteydi;
-Ömer Bey, bu Çanakkale ne olacak?
-Allah bilir ama vaziyet tehlikededir. Askeri üstünlük bakımından düşünülünce pek ümit yok. Ancak fevkalbeşer bir şey olmalı ki askerimiz dayanabilsin!
Ben, böyle dedikçe:
-Eyvah, son istinatgâhımız (dayanak noktası) da yıkılırsa ne olur, diyerek çocuk gibi gözlerinden yaşlar dökülmeye başlardı. M. Akif’in Çanakkale için ağlamadığı gün yoktu. Ben kavaid-i harbiyyeden bahsettikçe canı sıkılırdı. O, daima kat’i bir kelime isterdi.
-Bütün dünya toplanıp hücum etse, yine Çanakkale sükût etmez! derdi M. Akif.
Mehmet Akif ERSOY, vatanından binlerce kilometre uzakta olsa bile, yüreği Çanakkale ile atıyor Çanakkale için çırpınıyordu. M. Akif, “Berlin Hatıraları” adlı şiirinde bu durumu:
Beş altı pençe bir olmuş boğazlamakta bizi!
Silindi gitti Hilal’in şu anda belki izi,
Zavallı Marmara’nın şerha şerha bağrından!
Bir İngiliz bezidir, belki, şimdi dalgalanan
Bizim Çanakkale afak-ı tarumarından,
O Dar-ı Saltanat’ın bab-ı şerm-sarından! şeklinde ifade ediyor.
M. Akif, Çanakkale Savaşının bütün şiddetiyle devam ettiği esnada, Mehmetçiğe bu pervasız saldırı karşısında ne yapılması gerektiğini, bu savaşı kazanmak için başvurulacak yegâne silahın iman ve sabır olduğunu şiiriyle anlatmaya çalışmış ve Çanakkale’deki kınalı kuzulara şöyle seslenmiştir:
Huda rızası için ey mücahidir-i kiram!
Sebatı kesmeyiniz, sade sizde ümid;
Dönerseniz ebediyyen söner gider Tevhid,
Harim-i hak yıkılır savletiyle evhanın.
O elde tuttuğunuz yer, hayat-ı İslamın
Yegâne ukdesidir. Yâd ayak basarsa eğer,
Olur, mealini (âlemler) dinin bir anda zir-ü zeber!
Ümidi sizde kalan yüzyüz elli milyon can.
M. Akif, bu şiirinde adeta Mehmetçiğimize yalvarmaktadır. “Kınalı kuzularım; sabredin, dayanın, zira öyle ulvi bir görev sizlere verilmiştir ki, al kanlarınızla tuttuğunuz bu toprak, İslam ülkesidir ve İslamın son kalesidir. Bütün İslam âleminin duası ve umudu sizde… Ey kınalı kuzularım; Fatihlerin, Yavuzların, Süleymanların yadigârı olan bu toprakları, namerde çiğnetmemeliyiz” şeklinde adeta Mehmetçiğe seslenmektedir. Mehmetçik, Akif’in bu kendilerine seslenişine arzu ettiği şekilde karşılık vermiş ve bunun üzerine Akif; “Berlin Hatırası”nı şu ifadelerle tamamlamıştır:
Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz;
Bu yol ki hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz!
Düşer mi tek taşı, sandın harimim namusun?
Meğer ki harbe giren son nefer şehit olsun.
Değil mi sinede birdir vuran yürek… Yılmaz!
Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz!
Çanakkale Zaferi, kahraman askerlerimizin, dünyayı hayrete düşüren bir îman ve kahramanlık destanıdır. Bu zafer; milletimizin iman ve azminin, metanet ve gücünün açık bir göstergesidir. Türk Ordusu’nun Çanakkale’de vermiş olduğu bu büyük mücadele; sadece dünya tarihi üzerinde yarattığı büyük etkiyle değil, Türk savaş sanatının uygulanış tarzı, mücadelede ön plana çıkardığı kahramanlar ve askeri dehalar bakımından ve aynı zamanda Türk askerinin doğasında bulunan insani değerlerin savaş sahasında tezahürü bakımından da dünya savaş tarihinde örneği olmayan bir başarı timsalidir. Çanakkale Zaferi, vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı söz konusu olduğunda, Türk milletinin neleri başarabileceğinin en güzel kanıtıdır. Tarihin eşsiz kahramanlarının bir lokma ekmek dahi bulamadığı, 30 metrekarelik bir alandaki otları yiyerek karınlarını doyurduğu, ölümle burun buruna geldiği ve hayatlarını hayatımıza feda ettiği eşsiz vatan sevgisini yaşatmaktır.
Düşmeyen sancak 57. Alay’ı, sessiz gecenin kahramanı Nusret Mayın Gemisi’ni, gizli darbenin başrol oyuncusu Mesudiye Zırhlısı’nı, Conkbayırı’ndaki şanlı direnişi, insanlığın savaşı yendiği Gelibolu’yu, efsaneleşen gerçek Koca Seyit’i, cesur yürek Yahya Çavuş’u, küçük kahraman Aleko’yu ve Kınalı Ali’yi kim tarih sahnesinden silebilir ki!
Türk savaş tarihine altın harflerle yazılan Çanakkale Zaferi’nin 101. yıldönümünü kutlamanın ve kutsal vatanımız için canlarını feda eden şehitlerimizin Şehitler Günü’nü idrak etmenin onurunu yaşıyoruz yüreğimizin derinliklerinde. Şehitlerimizin ve gazilerimizin ruhları şad olsun! Onların ruhlarının şad olabilmesi için şanlı Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarını unutmamalı, unutturmamalıyız. Yeni Kurtuluş Savaşlarının, yeni Sevr dayatmaların bugünkü dünyada belki savaş sahnesinde olmasa bile yeni stratejik söylemlerle önümüze getirileceğini düşünmemiz gerekir. Bu yolda atılan her adım, bize Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda canlarını feda eden atalarımızın mirasına vurulan asıl darbe olacaktır.
Kemal YILMAZ
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.
Çanakkale…