Bütçe, halk adına halkın temsilcilerinden oluşan parlamento tarafından hükümete belirli bir dönem için kamu gelirlerini toplama ve bu gelirleri halk için harcama yetkisi veren bir kanundur. Esasında bütçe geleceğe yönelik bir tahmin, kamuoyuna hükümet tarafından verilmiş bir taahhütten ibaret olup pek çok bilgi, değişken ve analiz üzerinden belirli bir sistematik çerçevesinde hazırlandığı için doğası gereği teknik detayı çok ve karmaşık bir düzenlemedir.
Ülkemizde bütçe her yıl anayasa gereği hükümet tarafından bir kanun tasarısı olarak hazırlanmakta ve en geç 17 Ekim’e kadar TBMM’ye sunulmaktadır. TBMM’de ise bütçe, Plan ve Bütçe Komisyonu ve Genel Kurul aşamalarının ardından mali yılbaşından önce kanunlaşarak yürürlüğe girmektedir.
Bütçe tasarısı görüşmeleri bir nevi hükümetin TBMM tarafından hesaba çekilmesi ve güven oylaması anlamına geldiği için hükümet ve muhalefet partileri tarafından hem Komisyon’da hem de Genel Kurul’da bütçe görüşmelerine azami önem ve özen gösterilmektedir. Nitekim, bütçenin Komisyon ve Genel Kurul’daki tüm görüşmelerine ilgili Bakanlar katılırken, teamülen Genel Kurul görüşmelerinin ilk ya da son günü Başbakan ve muhalefet partilerinin liderleri bütçe üzerine konuşmalar yapmaktadır.
Bütçe, bir ülkenin geleceğini yakından ilgilendirdiği ve vatandaşların hayatına doğrudan ya da dolaylı pek çok yönüyle etki ettiği için medya ve kamuoyu tarafından yakından ilgi görmektedir. Demokrasi pratiği açısından son derece önemli bir süreç olan bütçe görüşmeleri; bir yandan hükümetin halkın ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak bir bütçe hazırlandığını anlatmak amacıyla yaptığı açıklamalar, diğer yandan ise muhalefet partisi temsilcilerinin hükümetin icraatlarına yönelik değerlendirme ve tenkitleri sonucu yaşanan tartışmalar, bütçe görüşmelerini bir anda kamuoyunun gündemine oturtmaktadır.
Özellikle seçim yıllarında bütçe büyüklüklerinin toplum açısından daha da bir önem kazandığı görülmektedir. Nitekim, Türkiye önümüzdeki yıl 30 Mart’ta mahalli idareler seçimi, Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçimi ve müteakip yıl da genel seçimler nedeniyle kritik bir sürece girmektedir. Bu nedenle, 2014 yılı bütçe büyüklükleri, mali disiplinden taviz verilmemesi ve seçim ekonomisinden kaçınılması açısından oldukça önemlidir.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu kapsamında 47 genel bütçeli idare, 147 özel bütçeli idare ve 9 düzenleyici ve denetleyici kurum olmak üzere toplam 203 kamu idaresi kamu hizmeti sunmaktadır.
Makroekonomik veriler ve hedefler
2013 yılı Temmuz ayında 2014-2018 yılları arasını kapsayan 10. Kalkınma Planının kabul edilmesiyle birlikte ülkemizde beş yıllık yeni bir kalkınma dönemi başlamıştır. Kalkınma Planında belirlenen amaç ve hedeflerle uyumlu olacak şekilde hazırlanan 2014 yılı bütçesinin temel amacı; ülkemizin refah seviyesinin artırılması hedefi doğrultusunda büyüme ve istihdamın artırılması, cari açığın azaltılması, mali disiplinin devam ettirilmesi, fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi olarak belirlenmiştir.
2014 yılı merkezi yönetim bütçesi hazırlanırken temel makroekonomik veriler olarak; GSYH’nin yüzde 4 büyüyeceği, TÜFE’nin yüzde 5,3 olacağı, ihracaatın 166,5 milyar dolar, ithalatın ise 262 milyar dolar olarak gerçekleşmesi, borçlanma vadelerinin uzatılması politikalarına yoğunlaşılması, ağırlıklı olarak Türk Lirası üzerinden borçlanılması ve nakit iç borçlanmanın ağırlıklı olarak sabit faizli enstürmanlarla yapılması planlanmıştır.
2014 yılı merkezi yönetim bütçesinin temel büyüklüklerine baktığımızda; 436 milyar 333 milyon TL gider, 403 milyar 175 milyon TL gelir olmak üzere 33 milyar 158 milyon bütçe açığının gerçekleşmesi öngörülmektedir. Böylece bütçe açığının GSYH’ye oranı yüzde 1,9 olarak hedeflenmiştir. 52 milyar TL tutarındaki faiz ödemeleri düşüldüğünde ise bütçenin 18 milyar 842 milyon TL faiz dışı fazla vermesi hedeflenmektedir. Yani, faiz dışı fazlanın GSYH’ye oranının yüzde 1,1 düzeyinde olması öngörülmüştür. Faiz dışı fazla ise bir ülkenin borçlarını ödeyebilme kapasitesini göstermesi açısından önemlidir.
Cari işlemler açığı ekonomik veriler arasında dikkate alınması gereken önemli bir diğer başlıktır. Zira, ekonomide yeniden dengelenme yılı olan 2012 yılında 47,8 milyar dolar seviyelerine kadar gerileyen cari açık, 2013 Ağustos ayı itibarıyla 12 aylık bazda 56,7 milyar dolar seviyelerine çıkmıştır. 2012 yılında yüzde 6,1 olarak gerçekleşen cari açığın GSYH’ye oranının 2013’te yüzde 7,1’e yükseleceği tahmin edilmektedir.
Cari İşlemler Dengesi
2104 yılı bütçesi büyüklük bakımından milli gelirin yüzde 25,39’una tekabül etmektedir. Diğer bir ifadeyle, 2014 yılı bütçesinin büyüklüğü, 2014 yılında Türkiye’de üretilmesi öngörülen nihai mal ve hizmetlerin toplam değerinin yaklaşık dörtte biri kadardır. Bu da bütçe yönetiminde mali disiplinin ülke ekonomisi açısından ne derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
2014’te Bütçe Kaynakları Nerelere Harcanacak?
Ödenek Türü |
Ödenek Miktarı (TL) |
Merkezi Yönetim Bütçesi İçerisindeki Payı (%) |
GSYH’ye Oranı* (%) |
2013 Yılı Başlangıç Ödeneğine göre Artış Oranı (%) |
Personel Giderleri |
109.969.099.810 |
25,2 |
6,4 |
13,1 |
Sos.Güv.Dev.Primi Gid. |
18.874.583.190 |
4,33 |
1,1 |
12,4 |
Mal ve Hizmet Alım Gid. |
37.590.028.000 |
8,61 |
2,19 |
12,4 |
Faiz Giderleri |
52.000.000.000 |
11,92 |
3,03 |
-1,9 |
Cari Transferler |
163.553.913.000 |
37,48 |
9,52 |
8,1 |
Sermaye Giderleri |
36.688.695.000 |
8,41 |
2,13 |
9,6 |
Sermaye Transferleri |
6.518.197.000 |
1,49 |
0,38 |
27,7 |
Borç Verme |
7.645.162.000 |
1,75 |
0,44 |
-31,2 |
Yedek Ödenekler |
3.493.223.000 |
0,8 |
0,2 |
34,7 |
TOPLAM |
436.332.901.000 |
100 |
25,39 |
8 |
Tabloda görüldüğü üzere; bütçe harcamaları içerisinde en büyük pay 163,5 milyar TL ile cari transferlere ayrılmıştır. Bu rakam, toplam bütçe giderleri içerisinde yüzde 37,5’luk bir orana tekabül etmektedir. Cari transferler, sermaye birikimi hedeflemeyen ve cari nitelikli mal ve hizmet alımını finanse etmek amacıyla karşılıksız olarak yapılan ödemeler olarak tanımlanmaktadır. 2014 yılı için somutlaştırırsak, sosyal güvenlik sisteminin finansmanı, tarımsal destekleme ödemeleri, sosyal amaçlı transferler, şehit yakınları ile malul gazilerin mali haklarında 2013 yılında yapılan iyileştirmeler, bireysel emeklilik sistemi kapsamındaki kişi sayısı ile toplu sözleşme sonucunda emekli aylık ve ikramiyelerinde meydana gelecek artış cari transferin önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
Bütçe giderleri içerisinde ikinci en büyük pay yaklaşık 110 milyar TL ile merkezi yönetim bütçesinin yüzde 25,2’sini oluşturan personel giderleridir. Bu gidere 18,8 milyar TL’lik sosyal güvenlik destek primlerini de dahil ettiğimizde bütçenin yüzde 29,5’i personele yönelik harcamaları oluşturmaktadır diyebiliriz.
Yatırım harcamaları (sermaye giderleri ve sermaye transferleri) yaklaşık 43 milyar TL ile bütçenin yüzde 10’unu oluşturmaktadır. 2014 yılında yatırım ödenekleri için yaklaşık 44,2 milyar TL kaynak öngörülmüş, yatırım bütçesinin 2013 yılı başlangıç ödeneklerine göre yüzde 12,9 oranında artırılmış, bunun yanında yurt içi tasarrufları artırmak amacıyla bireysel emekliliğin teşvik edilmesi için ayrılan ödenek yüzde 56 artırılarak 2 milyar TL’ye çıkarılmıştır.
Faiz harcamaları, 52 milyar TL ile bütçe giderlerinin yaklaşık yüzde 11,9’unu oluşturmaktadır. Faiz giderlerinin GSYH içerisindeki payı ise yüzde 3,03’tür. Burada dikkat çekilebilecek husus, faiz harcamalarının özellikle 2001 krizinin ardından yüzde 14’ler düzeyinden yüzde 3,03’e gerilemesinin mali disiplinin önemli bir bileşeni olan bütçe açığının azalmasında önemli bir rol oynadığıdır. Diğer bir ifadeyle, 2002’de her 100 liranın 87 lirası faize giderken günümüzde her 100 liranın yaklaşık 12 lirası faize gitmektedir.
Bütçe giderlerini kamu kurumları itibarıyla ele aldığımızda; en büyük payın 55,7 milyar TL ile Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrıldığı, MEB ödeneklerinin yaklaşık yüzde 70’inin ise personel giderlerine ayrıldığı görülmektedir. Milli Savunma Bakanlığı’nın bütçesi ise 21,8 milyar ile ikinci sırada yer almaktadır. Milli Savunma Bakanlığı ödeneğinin yüzde 48’i personel giderleri, yüzde 41’i ise mal ve hizmet alımlarıdır.
Fonksiyonel bazda baktığımızda ise; 2014 yılında eğitime ayrılan (MEB+Üniversiteler) kaynakların 2013 bütçesine göre yüzde 15,4 oranında artırılarak 78,5 milyar TL’ye çıktığı, geçen yıl zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıkarılması çerçevesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na 2014 yılı için 55,7 milyar TL kaynak tahsis edildiği, yükseköğretim için de 2014 yılında 16,9 milyar TL kaynak ayrıldığı görülmektedir. Bunun yanında, 2014 yılında kamu sağlık giderleri için ayrılan toplam kaynağın önceki yıla göre yüzde 11 oranında artarak yaklaşık 75 milyar TL’ye çıkarıldığı, bu anlamda sağlık harcamalarının eğitimden sonra en büyük harcama kalemini oluşturduğu söylenebilir.
Bütçenin Gelir Kaynakları Neler?
2014 yılı bütçe gelirlerinde 2013 yılı bütçe gelir tahminlerine göre yüzde 8,9, gerçekleşme tahminine göre ise yüzde 4,1 oranında artışla bütçe gelirlerinin 403 milyar 174 milyon TL olması öngörülmüştır.
Merkezi yönetim bütçe gelirleri, vergi gelirleri ve vergi dışı gelirlerden oluşmaktadır. Bütçe gelirleri içerisindeki en yüksek pay ise 348 milyar 353 milyon TL ile vergi gelirleridir. Vergi gelirlerinin toplam bütçe gelirleri içindeki payı ise yaklaşık yüzde 86’dır. 2013 yılına baktığımızda bütçe gelirleri içerisinde vergi gelirlerinin payı yüzde 84 iken, vergi dışı gelirlerin payı yüzde 24’tür. Bu denge, 2001 krizinin yaşandığı yıllarda ise yüzde 76’ya 24 şeklindeydi.
2006 yılından günümüze bütçe gelir tahminlerinin gerçekleşme düzeyini incelediğimizde; küresel krizin etkilerini en fazla hissettiğimiz 2009 yılı dışında hemen her yıl tahminlerin üzerinde tahsilat gerçekleştiği gözlenmektedir. 2013 yılına ait veriler incelendiğinde, bütçe gelirleri tahsilatının yüzde 100,4 oranında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Bu oran ayrıca gelir tahminleri ve gerçekleşmeler arasındaki oransal olarak en az sapmanın da 2013 yılında yaşanacağını ifade etmektedir.
Vergi gelirlerinde (red ve iadeler hariç) 2014 yılında 2013 yılı bütçe tahminine göre yüzde 9,5 oranında bir artış beklenmektedir. Yani, yüzde 4’lük büyüme tahmininden daha fazla bir gelir beklentisi bulunmaktadır. Vergi gelirleri içinde en büyük pay yüzde 25,66’lık oranla Özel Tüketim Vergisi, ikinci en büyük pay yüzde 20,31 ile Gelir Vergisi, üçüncü olarak ise yüzde 18,61 ile İthalde alınan KDV’dir.
Vergi gelirleri dışında özelleştirme, varlık barışı ve 2-B arazilerinden elde edilen gelirler gibi bir defaya mahsus gelirlerin toplam bütçe gelirleri içindeki payının 2010’da yüzde 1,4, 2011’de yüzde 2,4, 2012’de yüzde 1,1 olduğu, 2013 yılında ise bu oran yüzde 3,1 olarak tahmin edilmektedir.
Borçlanma Ne Kadar Olacak?
Bütçe gelirlerinin bütçe giderlerini karşılamadığı durumlarda ortaya çıkan bütçe açığı borçlanma yoluyla kapatılmaktadır. Bütçe açığı, hükümetler tarafından ekonomiyi genişletmek ya da daraltmak amacıyla bir politika aracı olarak da kullanılmaktadır. Ayrıca bütçe açığının GSYH içerisindeki payı da bir ülkedeki mali disiplinin önemli belirleyicileri, ülkeler arası makroekonomik kıyaslamalarda da önemli bir gösterge niteliği taşımaktadır.
Genel devlet bütçe açığının GSYH’ye oranı özellikle son on bir yıllık süreçte yaklaşık 10 puanlık bir düşüşle yüzde 1’in altına inmiştir. Böylelikle, Türkiye 2013 sonu itibarıyla Maastricht Kriterinindeki sınırın üçte biri kadar daha az bir borç oranı ile AB ülkeleri içerisinde bütçe açığı sınırına uyan ülkeler arasında yerini almıştır.
Genel Devlet Bütçe Açığı ve Borç Stoku
Borçlanma maliyetinin en önemli unsurlarından biri hiç şüphesiz faiz oranlarıdır. Özellikle 2001 krizinden günümüze faiz oranlarının seyrinde önemli ölçüde düşüş gözlenmektedir. Bu çerçevede, 2002 yılında yüzde 62,7 olan TL cinsi sabit faizli nakit borçlanmanın ortalama faizi önemli ölçüde azalarak 2013 yılı Haziran ayı itibarıyla yüzde 6,6 olarak gerçekleşmiştir.
Diğer taraftan, 2001 krizi sonrası GSYH’ye oranı yüzde 12,1 seviyesinde olan kamu kesimi borçlanma gereği, 2012 yılında kamu kesimi borçlanma gereğinin GSYH’ye oranı yüzde 1 olarak gerçekleşmiştir. OVP’ye göre (2014-2016 dönemi), söz konusu oranın, 2013 yılında yüzde 0,8 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.
2011 yılında 518,3 milyar TL olarak gerçekleşen merkezi yönetim borç stoku 2012 yılı sonunda 532,2 milyar TL olmuştur. Miktar olarak artmasına rağmen, stokun GSYH’ye oranında 2012 yılında da 2011 yılında olduğu gibi düşüş gözlenmiştir. 2013 yılı Mart ayı sonu itibarıyla merkezi yönetim borç stoku 537,2 milyar TL seviyelerindedir. Söz konusu borç stokunun yüzde 73,1’ini iç borçlar, yüzde 26,9’unu ise dış borçlar oluşturmaktadır.
2012 yılı sonu itibarıyla iç borç stoku içindeki yabancı yatırımcıların payı 2011 yılına kıyasla 5,9 puan artarak yüzde 23,2 düzeyine ulaşmıştır. 2003 yılından itibaren iç piyasadan ağırlıklı olarak TL cinsinden borçlanılması sonucu 2012 yılının Şubat ayı itibarıyla döviz cinsinden iç borcun tamamı itfa edilmiş ve iç borç stoku içindeki döviz cinsi senetlerin payı sıfırlanmıştır.
Kamu Net Dış Borç Stoku
Türkiye’nin brüt dış borç stokunun borçlulara göre dağılımı incelendiğinde, 2011 yılında kamu sektörünün toplam borç stoku içindeki payının 31,0, TCMB’nin payının 3,1, özel sektörün payının ise 66,0 olduğu görülmektedir. 2012 yılında söz konusu oranlar sırasıyla 30,7, 2,1 ve 67,2 olarak; 2013 yılının ikinci çeyreğinde ise 29,6, 1,7 ve 68,7 olarak gerçekleşmiştir.
2014 yılı Hazine Finansman Programına göre planlanan borç servisi ve finansman bilgileri aşağıda özetlenmektedir:
129,5 milyar TL anapara ve 47,2 milyar TL faiz olmak üzere toplam 176,7 milyar TL tutarında borç servisi gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Bu miktarın 156,5 milyar TL’sinin iç borç ve 20,2 milyar TL’sinin ise dış borç servisi olarak yapılması hedeflenmektedir.
.
KAYNAKÇA
1- 10. Kalkınma Planı (2014-2018)
2- TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu 2014 Yılı Bütçe Raporu
3- Maliye Bakanlığı 2014 yılı Bütçe Gerekçesi
4- Maliye Bakanlığı Yıllık Ekonomik Rapor (2013)
5- Maliye Bakanı Plan ve Bütçe Komisyonu Sunuş Konuşması
6- Hazine Müsteşarlığı Kamu Borç Yönetimi Raporu