Twitter Facebook Linkedin Youtube

ALEVİ VE CAFERİ VATANDAŞLARIMIZIN TALEPLERİ

Süleyman ERDEM

Süleyman ERDEM

Türkiye’nin en önemli renklerinden biri olan Alevi ve Caferi vatandaşlarımızın sorunları, uzun zamandır gündemde ve çözülmeyi beklemekte. Türkiye nüfusunun yaklaşık %8’lik kısmını oluşturan[1] Alevi vatandaşlarımız ile (Alevilere göre çok daha az bir nüfusa sahip ve yaklaşık 500 bin olduğu öngörülen) Caferi vatandaşlarımızın birçok talebinin, tarafsız ve önyargısız bakıldığı takdirde haklı talepler olduğu görülmektedir. Gerçi Alevi ve Caferi vatandaşlarımızın tamamı, bu sorunların çözümüne ilişkin konularda tamamen hemfikir değillerdir. Ancak yapılan araştırmalar neticesinde çoğunluğun hemfikir olduğu talepleri karşılamak, demokratik, eşitlikçi ve adil bir tutum olacaktır.

TÜRKİYE'DE ALEVİ NÜFUSU

TÜRKİYE’DE ALEVİ NÜFUSU” Okumak için tıklayınız.

Alevilerin Cem Evleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na yönelik görüşlerini tespit edip, değerlendirmek” amacıyla Malatya’da 600 kişiyle yapılan anket çalışması sonuçları, Alevi vatandaşlarımızın hemfikir oldukları konular hakkında bir fikir verebilir.[2]

2.1.Katılımcıların Cem Evlerinin Konumuna Yönelik Görüşleri

Cem Evlerinin Konumuna İlişkin Görüşünüz

N

%

İbadethane

288

48

Kültür evi

268

44,7

Camiye benzer

31

3

Camiye alternatif

13

2,2

Toplam

600

100

Araştırmaya göre Alevilerin Cem Evlerinin statülerine ilişkin görüşleri şöyledir;

Aleviler arasında Cem Evlerinin statüsü konusunda bir anlayış birlikteliği olmadığı, araştırma sonuçlarından görülmektedir. Araştırmada, Cem Evlerinin ibadethane mi yoksa kültür evi mi olduğu konusunda neredeyse eşit oranlarda görüş bildirilmiştir.[3] Ancak Cem Evlerinin devlet tarafından desteklenmesi konusundaki görüşleri sorulduğunda, aynı kişilerin %83’ünün Cem Evlerinin devlet tarafından desteklenmesi gerektiği yönünde görüş bildirdiği görülmektedir.

2.2. Cem Evlerinin Devlet Tarafından Desteklenmesine Yönelik Katılım Durumları

Cem Evleri Devlet Tarafından Desteklenmelidir

N

%

Katılıyorum

499

83,2

Katılmıyorum

85

14,2

Fikrim yok

16

2,7

Toplam

600

100

Aslında dışarıdan bakıldığında, Cem Evlerinin Cami paralelinde oluşturulan ibadethaneler olduğu görülmektedir. Buralarda Alevi vatandaşlarımızın ibadet kabul ettiği ayinler yapılmakta, Alevilerin cenazeleri buralardan kaldırılmaktadır. Cenazeler için Sünni inanıştan farklı törenler düzenlenmesi[4] ve buralardan cenaze kaldırılması, Cem Evlerinin ibadethane olarak kabul edildiğinin en önemli göstergelerinden biridir.

Bugüne kadar Alevilerin “Cem Evlerine ibadethane statüsü verilmesi ve devlet tarafından desteklenmesi” taleplerine karşı çıkılırken kullanılan en önemli argüman; Aleviliğin İslam sınırları içinde kalan bir inanış biçimi olduğu ve İslam’ın mabedinin de Cami olduğu, dolayısıyla Cem Evlerinin ibadethane statüsünde olamayacağı yönündeki argümandır.

Ancak, Alevi vatandaşlarımızın mezkûr talepleri dikkate alınırken, Aleviliğin farklı bir din mi yoksa İslam içi bir inanış mı olduğu konusuna çok da girmeye gerek yoktur. Zira ister kendilerini Müslüman isterse gayri-Müslim kabul etsinler, Alevi vatandaşlarımız eğer (geleneksel olarak) ibadet için Cami yerine Cem Evini tercih ediyorlarsa, Cem Evleri onlar için ibadethane konumunda olur. Bu durumda Camilere destek veren devlet, adaleti tesis için Cem Evlerine de destek vermek durumundadır. Buradan yola çıkarak Camilerde görevlendirilen din görevlilerine maaş veren devlet, Cem Evlerinde din hizmeti sunacak din görevlilerin yetişeceği eğitim programları tesis etmeli ve bu eğitim programlarını başarıyla bitirenler arasından Cem Evlerine din görevlileri atamalı ve tabii ki bu görevlilerin maaşlarını ödemelidir.

Bu durumda Alevilerin diğer bir talebi; “Alevilerin Diyanet İşleri Başkanlığında temsil edilmesi”, gayet haklı bir talep olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu talep, yukarıda zikredilen anket sonuçlarına göre Alevi vatandaşlarımız arasında %75’in üzerinde onay görmektedir.

3.2. Diyanet İşleri Başkanlığında Alevilerin Temsil Edilmesi Fikrine Katılım Durumları

Aleviler Diyanet İşleri Başkanlığı Bünyesinde Temsil Edilmelidir

N

%

Katılıyorum

466

77,7

Katılmıyorum

105

17,5

Fikrim yok

29

4,8

Toplam

600

100

Yine adaletin tesisi açısından, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Alevi din görevlisi yetiştirmeye ve Alevi vatandaşlarımızın dini ihtiyaçlarını (Cenaze işlemleri, Mevlit merasimi, Kuran okutma, Nikâh merasimi, Çocuklara dini bilgiler verme vb.)[5] karşılamaya yönelik bir yapılanmaya gidilmelidir. Zira mevcut durumda Alevi vatandaşlarımız, çoğunlukla, Diyanet İşleri Başkanlığının kendilerine yönelik hizmet sunmadığını düşünmektedir.

3.3. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Alevilere Yönelik Hizmet Sunduğu Görüşüne Katılım Durumları

Diyanet İşleri Başkanlığı Alevilere Hizmet Sunmaktadır

N

%

Katılıyorum

55

9,2

Katılmıyorum

509

84,8

Fikrim yok

36

6,0

Toplam

600

100

Alevi vatandaşlarımızın bir talebi olarak zaman zaman dile getirilen, “zorunlu din derslerinin kaldırılması” talebinin ise yerinde olmadığını düşünüyorum. Bunun yerine zorunlu din dersleri içinde Alevi öğrencilerin tercih edebilecekleri, esas olarak Alevilik üzerinde yoğunlaşan din kültürü dersleri verilebilir. Bu kitaplarda Sünni İslam, doğru bir şekilde Alevi öğrencilere; diğer din derslerinde ise Alevilik, doğru bir şekilde Sünni öğrencilere öğretilebilir. Böylece Sünni ve Alevi vatandaşlarımızın birbirlerine karşı önyargıları kırılabilir. Zira önyargılar, birbirimizi iyi tanımamamız, başka bir deyişle birbirimizin cahili olmamız nedeniyle oluşuyor. “‘Alevi Müslüman olabilmesi için ayağının altında tuğla (pişmiş toprak) eriyinceye kadar yıkanmalıdır”, “mum söndü yapar, ana-bacı tanımazlar”, “Alevinin ne kestiği, ne pişirdiği yenmez”, “Alevinin katli vacip malı helal” vb. hakaretleri ancak; “ben Müslüman değilim” diyerek boşa çıkarabiliriz.” demiş bir Alevi vatandaşımız[6] Bu önyargılar yüzünden, “Ben Müslüman değilim” dedirtecek kadar bir kesimi rencide ve tahrik eden önyargıların kırılması, başka türlü mümkün olmayacaktır.

Aynı şekilde TRT ve Diyanet TV’de Aleviliği ve (Caferi vatandaşlarımız için) Caferiliği anlatan yayınlar yapılmalıdır. Bu anlamda, Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz’ün aşağıdaki ifadeleri, eşitlik ve adalet gözüyle bakıldığında gayet makuldür;

“Devletin Diyanet işleri başkanlığına bütçeden verdiği %2 lik paydan hakkımıza düşeni istiyoruz. Bu bizim yıllardır verilmeyen hakkımız. Din hizmetlerine bütçe ayrılıyorsa bu konuda bizimde hakkımız var. Çünkü genel bütçe hepimizin müştereğidir. TRT, hepimizin ortak müştereğidir. Orada dini bir program yapılıyorsa benim de payıma düşen verilmelidir. Yapılacak olan programlarla Caferilik anlatılabilir. İnsanoğlu birbirini tanıdıkça birbirine düşman olmadan tanış olacak beraber kardeşçe yaşanacak. Bunları bir zenginlik olarak görecek düşmanca yaklaşmayacak.”[7]

Cem Evlerinin statüsü dışında yukarıda sayılan sorunların çoğu, Caferi vatandaşlarımız için de geçerlidir. Alevi vatandaşlarımızın sorunları için getirilen çözüm önerileri, Caferi vatandaşlarımız için de geçerlidir.

Ancak yukarıda zikredilen haklı talepler yanında Alevi ve Caferi vatandaşlarımızın bazı talepleri, savundukları “adalet ve eşitlik” kavramlarına aykırılık teşkil etmektedir. “Sünni vatandaşlara sunulan tüm hizmetler, kendilerine devlet tarafından sunulsun (ki biz de bunu arzu ederiz) ama asimile olmamak için devletten bağımsız hareket edelim” gibi bir talep, makul ve adil bir talep değildir. Devletin din hizmeti sunduğu Sünni vatandaşlarımız nasıl asimile olmuyor (veya oluyor) ise, devletin hizmet sunduğu Alevi ve Caferi vatandaşlarımız da yine öyle asimile olmayacaktır (veya olacaktır). Hizmette ve diğer haklarda eşit olmak, doğabilecek olumsuz sonuçlar için de eşitliği gerektirir.

Netice olarak şunu unutmamalıyız; hepimiz aynı geminin içindeyiz ve farklılıklarımızı ön plana çıkararak birbirimizle didişmek yerine, ortak noktalarımızı ön plan çıkarıp içinde bulunduğumuz geminin daha sağlam ve daha yaşanılabilir bir hale gelmesi için uğraşmalıyız. Amerika Birleşik Devletleri’nde etnik ve dini inanç bağlamında sayılamayacak kadar farklı gruplar bulunmakta; ancak bu gruplar birbirleriyle didişmek yerine, asgari müştereklerde birleşerek ABD’nin dünyanın en güçlü devleti olması için çaba sarfetmekteler. Bizim bunu yapamamamız için hiçbir neden yok. İhtiyacımızı olan şey; sadece biraz hoşgörü ve aklı selim…

.

Süleyman ERDEMsuleyman@sahipkiran.org

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.


[1]Türkiye’de Alevi Nüfusu, http://sahipkiran.com/2013/08/19/turkiyede-alevi-nufusu/

[2]Şuayip ÖZDEMİR ve İsmail ARICI, Alevilerin Cem Evleri Ve Diyanet İşleri Başkanlığına Yönelik Görüşleri (Malatya Örneği), http://www.turkishstudies.net/Makaleler/1231292494_110%C3%96zdemir%20%C5%9Euayip-%C4%B0smail%20Ar%C4%B1c%C4%B1_S-2013-2026.pdf

[3] Araştırmayı yapanlar, bu verilerden yola çıkarak; “Alevilerin genel olarak cem evini camiye alternatif olarak görmediği” sonucuna ulaşmışlardır.

[4] Alevi Öğretisinde Cenaze Töreni, http://www.psakd.org/yazarlar/alevi_ogretisinde_cenaze_toreni.html

[5]Şuayip ÖZDEMİR ve İsmail ARICI, Alevilerin Cem Evleri Ve Diyanet İşleri Başkanlığına Yönelik Görüşleri (Malatya Örneği), s.10.

[6] Alevi Cenazeleri ve İslam Geleneği, http://www.alevi.dk/BASIN%20ARSIV/alevi%20cenaze%20ve%20islam%20gelenegi.htm

[7] http://www.zeynebiye.com/yazdir.php?haber_id=75809

Süleyman Erdem Hakkında

Balıkesir doğumludur. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden 2001 yılında lisans, Harvard Üniversitesi Kamu Politikaları Bölümünden 2009 yılında yüksek lisans derecesi almıştır. 2002 yılında Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde memur olarak kamuda göreve başlayan Erdem, 2003-2004 yılları arasında Maliye Bakanlığında Vergi Denetmen Yardımcısı olarak görev yapmış, 2004 yılından itibaren de Başbakanlıkta Uzman Yardımcısı, Uzman ve Tanıtma Fonu Genel Sekreteri görevlerinde bulunmuştur. 2009-2011 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK)’da Geçici Uzman sıfatıyla YÖK ve ÖSYM’deki denetimlerde görev almıştır. 2012 Aralık ayında kurulan Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM)'ın kurulduğu tarihten 08/10/2019 tarihine kadar başkanlığını yürütmüştür. Halen SASAM Uluslararası Güvenlik Masası Direktörü olarak görev yapmaktadır. Akademik çalışmalarını “radikalleşme ve terör” üzerine yürüten Erdem’in; “Cihatçılar; El Kaide ve IŞİD’e Katılanların Hikayesi” isimli yayınlanmış bir kitabı bulunmaktadır.

Yorumlar (3)

  1. Kader Yeşilyurt dedi ki:

    Öncelikle merhaba. Bir Alevi olarak yazınızı okudum ve eksik olduğunu düşünmekteyim. İlk olarak Alevi nüfusunun en az 10 milyon olduğu ülkemizde dediğiniz %8'lik oran eksik kalıyor. Bunun daha yüksek olması gerekiyor. Alevilerin diyanetten bir beklentileri yoktur çünkü Aleviler Diyanet İşleri Başkanlığının olmasına taraf değildir. Laik bir ülkede Diyanet işleri olmaması görüşündeyim. Ülkemizde geçmişten bugüne kadar verilen tüm zorunlu din dersleri Sünni islam anlayışını anlatmıştır. Caferilik yarım sayfayı bile doldurmayan bir kaç cümle ile anlatılmıştır. Dinin anlatıldığı farklı okullar ya da dini mabetler olabilir ama bilimsel eğitimin verildiği okullarda din eğitimi verilmemelidir. Şunu da belirtmeliyim ki hiç bir Alevi kendinden olmayanı aşağılamamış, karalamamıştır. Sadece bunlara maruz kalmıştır. Aşağılanmış, karalanmış, kötü muamele görmüştür. Bu da genellikle Sünni inancında olan kişiler tarafından yapılmıştır. Eğer Sünni inanç ve Müslümanlığın özü insanı sevmekse yani yaratılanı yaradandan ötürü sevmekse bu doğru anlatılmalı ve Alevilik ile ilgili yanlış bilgiler zihinlerden silinmelidir. Nasıl ki Alevilik öğretilirken Sünni inanç karalanmıyorsa, Sünni inanç öğretilirken de Alevilik doğru anlatılmalı, karalanmamalı, ötekileştirilmemelidir. Teşekkür ederim.

  2. Suleyman Erdem dedi ki:

    Merhaba Kader Hanım, ilginiz için teşekkürler. Yazıda da ifade edildiği gibi, tartışılan pek çok konuda Alevilerin tümü aynı görüşleri paylaşmıyor. Ben yapılan bir araştırmayı baz aldım ve Malatya'da yapılan araştırmaya göre Alevilerin %78'i Diyanet İşleri Başkanlığında temsil edilmek istiyor. "Hiçbir Alevi, kendinden olmayanı aşağılamamış, karalamamıştır" ifadeniz ise fazla iddialı olabilir. En azından bazı Alevilerin Sünnileri "Yezit" diye nitelendirdikleri biliniyor. Konu ile ilgili tartışmalara bakabileceğiniz bir link: http://www.uludagsozluk.com/k/alevilerin-s%C3%BCnnilere-yezidi-demesi/

  3. Kader Yeşilyurt dedi ki:

    O zaman şöyle söylemek daha doğru olur. Yapılan araştırma sadece Malatya ili için geçerlidir. Sonuçta Türkiye'nin her ilinde Aleviler yaşamaktadır. Yezit, Muaviye'nin oğludur ve Hz. Hüseyin' Kerbela'da öldürmüştür. Aynı zulmü yapanlar için bu kelimenin kullanılması sanırım o kadar da garip değil. Yüzdelik dilimlere bakarsak eğer inanın Aleviler daha kötü muameleye maruz kalmıştır. Hemde geçmişten bu yana. Ama benim şahsi fikrim Alevi-Sünni ayrımı yapılmadan birlik içinde yaşayabilmek. İnsan olmanı gereği bu olsa gerek. Kardeşçe yaşayabildiğimiz bir dünya diliyorum..Teşekkür ederim. İyi çalışmalar.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: