Twitter Facebook Linkedin Youtube

YOĞUN GÖÇLERİN HEDEFİ ÇUKUROVA

Cesurhan TAŞ

Cesurhan TAŞ

Göç olgusunu değişik biçimlerde tanımlamak mümkündür. Bir tanıma göre göç, insanların içinde yaşadıkları coğrafi ve sosyo-kültürel çevreden ayrılarak başka bir coğrafi ve sosyo-kültürel çevreye dâhil olmasıdır. Demografik bir süreç olarak bakıldığında göç, insanların bulundukları yerden başka bir yere hareketliliğini ifade eder. Başka bir tanıma göre ise göç, birey veya grupların ekonomik, sosyal, kültürel vb. nedenlerden dolayı bir yerden başka bir yere gitmeleridir. Tarih boyunca görülen göç türleri 5 grupta kategorize edilebilir. Bunlar; kontrollü, zorunlu, ilkel, serbest ve zorlama göçtür.

Göçün dayandığı sebepler her ne olursa olsun, göç edilen yerdeki sosyal ve ekonomik hayata olumlu ve olumsuz birçok etkisi olmaktadır. Plansız ve programsız yapılan göçlerin oluşturduğu sorunların etkisi hemen hemen tüm kentlerde kendisini göstermektedir. Türkiye’de 1950’li yıllardan sonra hız kazanan göç olgusu kentlerin düzensiz büyümesine de yol açmış, yeni gelenlerin iskânı için planlı bir arsa ve konut politikasının izlenememesi çözümü adeta imkânsız sorunları beraberinde getirmiştir.

Hiç kuşkusuz, göç olgusu Türkiye’de yaşanan hızlı değişim sürecinin en temel öğelerinden birisidir. Kırdan kente, doğudan batıya, yurt içine ve yurt dışına olan göç hem göçe konu olan kitlelerin, hem de göçe hedef olan bölgelerin yaşamını, hem de Türk toplumunu yakından etkilemektedir. Göçün nedenleri üzerinde yapılacak isabetli değerlendirmeler, uygulanacak doğru politikalar ve uygun yatırımlar göçün sebeplerini ortadan kaldıracak, dolayısıyla yaratılan sorunların önüne geçilebilecektir.

Bu çalışmada, ülkemizdeki göç olgusunun en yoğun şekilde yaşandığı bölgelerin başında gelen Çukurova bölgesindeki durum Adana ve Mersin özelinde incelenecektir. Göçün bu bölgede yarattığı başlıca sorunlar ve sonuçlar ortaya konulacak daha sonra da bölge özelinde çözüm önerileri ortaya konacaktır.

2-ÜLKEMİZDEKİ GÖÇ OLGUSU

Toplumlar ve toplumsal yapılar durağan değildirler. Sürekli bir değişim, gelişim ve dönüşüm halindedirler. Geleneksel tarım toplumlarından sanayi toplumlarına, sanayi toplumlarından ise günümüzde bilgi toplumlarına geçiş yaşanmaktadır. Toplumsal yapıda görülen bu dönüşümlerin en önemli göstergelerinden birisi ise göç hareketleridir. Mesela, ekonomik yapının tarımdan sanayiye doğru değişmesi neticesinde kırsal alanlardan kentsel alanlara doğru yoğun göçler yaşanmıştır.

Göç olgusu Türk milletine yabancı bir kavram olmamakla beraber, göç edilen yerin insanları açısından arzu edilen bir durum oluşturmamaktadır. Plansız programsız ve ölçüsüz göçler beraberinde çok büyük sorunlar getirmektedir. Göç edilecek yerin mekânsal ve sosyal ortamı hesaba katılmadan yapılan göçler telafi edilmesi güç sorunlar doğurmaktadır. Plansız ve programsız göçlerin beraberinde getireceği sorunlar ve beraberinde getireceği faydalar karşılaştırıldığında, sorunların ağırlığının faydalarını bertaraf edeceği çok açıktır.

Türk toplumu için göç olgusu alışılmış bir durumdur. Göç adeta bir yaşam biçimi konumundadır. Tarihsel süreç bunu göstermektedir. Orta Asya’dan başlayan göç Anadolu’dan Balkanlara kadar yayılmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla birlikte yurtdışından Türk soylu insanların Anadolu’ya göçü devam etmiş, nüfus mübadeleleri ile birçok insan Yunanistan, Bulgaristan gibi ülkelerden Türkiye topraklarına göç emiştir. 1960’lı yıllarda başlayan yeni süreçle göç yurt dışına işçi göçü olarak kendini göstermiştir. O yıllardaki göçün sebebi, Türkiye’deki ekonomik sıkıntılar yanında Batı Avrupa ülkelerinin imar ve sanayi sürecindeki işçi ihtiyacıdır. 1980‟lerin ortalarından itibaren ülkemizde yaşanan terör olayları neticesinde can güvenliği kapsamında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden batıya doğru bir iç göç hareketi başlamıştır.

Göçün psikolojik, ekonomik ve sosyolojik sorunları beraberinde getirdiği bir gerçektir. Göçen kişiler için fırsatlar ve imkânlar taşıyan kentler, ciddi anlamda bir takım sıkıntılar da barındırmaktadır. Toplumsal ilişki biçimlerinin değişmesi, kültürel ve ahlaki yozlaşma, farklı sosyal tabakaların oluşması, suç oranlarının artması ve psikolojik rahatsızlıklar bu sıkıntılardan bazılarıdır. Göçülen kentlerde sosyal ve asayiş problemleri artmakta ve daha sonra ekonomik ve kültürel çatışmalar meydana gelmektedir. Bu sorunların kronikleşmesi, oluşması gereken toplumsal mutabakatı engellemekte ve kentin kendisine özgü yaşam standartlarını ve tarzını yok etmektedir. Düzensiz ve plansız yerleşim neticesinde, çevre ve kültürel doku tahrip edilmektedir. Artan nüfus karşısında asayiş hizmetlerinin yetersiz kalması insanların kendi güvenliklerini kendilerinin sağlaması sonucunu doğuracaktır ki hukuk devletinde böyle bir uygulama kabul edilemez. Kırsal kesimden şehir merkezlerine yapılan göçlerde kültürel farklılıklar ve yaşam şekilleri bariz bir şekilde farklılık göstermekte ve kültür çatışmaları ortaya çıkmaktadır. Şehrin göçle birlikte artan nüfusu kültürel ve çevresel dokuyu tahrip etmeye ilaveten büyük güvenlik ve asayiş sorunları meydana getirmektedir. İnsanlar daha az güvenlikte, daha az sağlık imkânlarından yararlanmakta ve daha az eğitim imkânlarına sahip olmanın yanında daha fazla kirliliğe ( hava ve ses ), daha fazla kültürel farklılığa, daha fazla stres ve psikolojik baskıya maruz kalmaktadır.

3-ÇUKUROVA BÖLGESİNDE (ADANA-MERSİN) GÖÇÜN DURUMU

Çukurova bölgesi ülkemiz içindeki göç hareketlerinden en çok etkilenen bölge olmuş ve yoğun bir göçe maruz kalmıştır. Adana ve Mersin illerine yapılan göçler sadece terörden kaynaklanmamış, aynı zamanda verimli topraklarının işlenmesi ve hasadı ile sanayi tesisleri çevre illerden birçok mevsimlik işçinin bölgeye gelmesine yol açmıştır.

Çukurova Bölgesi Seyhan, Ceyhan, Berdan nehirlerinin oluşturduğu alüvyon bir ova üzerinde bulunduğundan oldukça verimlidir. Dört ayrı mevsimde dört ayrı ürün elde edilmesi mümkündür. İklimi de son derece elverişlidir. Kışı sert geçmediği için derme çatma mekânlarda bile olsa yaşamı sürdürme imkânı vardır.

Diğer taraftan Çukurova deniz kıyısında olduğu için deniz ulaşımı çok kolaydır. Demiryolları ağına dâhildir. Havaalanı da bulunduğu için sanayi tesisleri yoğun bir şekilde buraya yapılmıştır. Bu sebeple sanayi ve ticaret gelişmiş olduğu için emek gücüne duyulan ihtiyaç sebebiyle ülkemizin dört bir yanından insanlar Çukurova’ya göç etmişlerdir ve etmektedirler.

1990’lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki terör olayları sebebiyle ve güvenlik kaygılarıyla insanlar Çukurova’ya göç etmişlerdir. Bölgenin güneydoğuya olan coğrafi yakınlığı da bu hususta önemli bir etmendir.

Çukurova (Adana Mersin) Bölgesinin Nüfus Durumu

Birimler 2008 2009 2010 2011
Adana 2.026.319 2.062.226 2.085.225 2.108.805
Mersin 1.602.908 1.640.888 1.647.899 1.667.939
Çukurova Bölgesi 3.629.227 3.703.114 3.733.124 3.776.744

Kaynak: Tablolar TÜİK verilerinden yararlanılarak oluşturulmuştur.

Tablodan da görüleceği üzere Çukurova bölgesinin nüfusu 2011 sonu itibarıyla 3.776.744 kişiye ulaşmıştır. Bunun 2.108.805 kişisi Adana ilinde 1.667.939 kişisi ise Mersin ilinde yaşamaktadır.1980 yılında 1.485.743 olan Adana nüfusu 2011 sonunda 2.108.805’e ulaşarak 30 yıl içinde %41.93 oranında artış göstermiştir. Aynı dönem içinde Mersin’in nüfusu 843.931’den 1.667.939’a ulaşarak %97.63 oranında artış göstermiştir.

Çukurova Bölgesi Göç Rakamları ise aşağıda gösterildiği şekildedir:

Alınan Göç

Birimler 2008 2009 2010
Adana 45.493 53.685 53.096
Mersin 46.776 48.377 50.430
Çukurova Bölgesi 92.269 102.062 103.526

Verilen Göç

Birimler 2008 2009 2010
Adana 58.316 54.109 57.402
Mersin 50.110 49.209 51.739
Çukurova Bölgesi 108.426 103.318 109.141

Net Göç

2008 2009 2010
Adana -12.823 -424 -4.306
Mersin -3.334 -832 -1.309
Çukurova Bölgesi -16.157 -1.256 -5.615

Kaynak: TÜİK verileri kullanılarak tablolar oluşturulmuştur.

Çukurova Bölgesi yoğun olarak göç alan bir bölge olmasına rağmen yukarıdaki rakamlardan görüldüğü üzere aslında net göç veren bir bölgedir.Bu ilginç bir durumdur. Zira yaygın bir şekilde göç sebebiyle bölgenin nüfusunun arttığı düşünülmektedir. Bölgenin nüfusu artmaktadır. Ancak bölgeye göçle gelenlerin sayısı göçle gidenlerden azdır. Yani Çukurova bölgesi Doğu ve Güneydoğudan yoğun bir şekilde niteliksiz nüfus alırken kendi yerli ve yetişmiş nüfusu da İstanbul’a göç etmektedir.

4-ÇUKUROVA’YA GÖÇÜN YARATTIĞI SORUNLAR VE SONUÇLAR

Göç olgusu, göç edenlerin kendi öz toplumlarındaki sosyal destek ağlarını koparmaktadır. Dolayısıyla Adana ve Mersin gibi kentlere gelenler birden bire boşluğa düşmektedirler. Kökten koparıcı bu deneyimlerin üzerine yeni bir dil kazanma ve göç edilen toplumun değerlerine uyma problemleri de eklenince büyük bir psikolojik sorunlar yumağı oluşmaktadır.

Göç bir sosyo-ekonomik sistemden diğerine, bir kültürel sistemden başka bir diğerine geçmeyi içerir. Bu geçişle, göç edenler, farklı bir güç hiyerarşisinin işlediği, imtiyaz ve prestijin sistematik olarak farklılaştığı hayat koşullarıyla mücadele etmek ve ayakta kalmak zorundadırlar.

Köyden kente göçenler çok zorlu uyum sorunu yaşarlarken sosyologların “kültür şoku” diye adlandırdıkları olgu meydana gelir. Bir insanın yeni bir kültürde yaşamaya verdiği tepki anlamına gelen kültür şokunu atmak ve kentlerde tutunabilmek için göçle gelen insanların iki seçeneği vardır: ya şehir hayatına ayak uyduracak ve bir şehirli gibi yaşayacaklar ya da kenti kendilerine uyduracaklar.

Kent merkezlerine göç edenler, geçim kaynakları olan tarım ve hayvancılığı, kentlerde yapamadıkları için, göç ettikleri yerlerde vasıfsız işçi durumuna düşmektedirler. Yapabildikleri işler, hamallık, ırgatlık ve seyyar satıcılık olmaktadır. Nitekim bugün bölgeden yoğun göç alan büyük kentler, işportacı istilasına uğramış bulunmaktadırlar.

Göçün en önemli sonuçlarından birisi de ahlaki sorunlardır. Ev bulamayan ve küçük mekânlarda birden çok aile ile birlikte yaşamak zorunda kalanlar arasında, istenmeyen ilişkiler baş göstermektedir.

Kentlere göçle gelen işsiz kesim, en kolay, gayrimeşru ve yasadışı alanlarda iş bulabilmektedir. Fedailik, tahsildarlık, mafya taşeronluğu, kaçak gazino, pavyon, kumarhane işletmeciliği, arazi, emlak, çek-senet mafyacılığı, uyuşturucu, silah, kıymetli eşya kaçakçılığı için kişiler hep göçle gelen aile gençlerinden seçilmektedir. Bu yüzden, göçle gelenlerin tümünün bu işleri yaptığı kanaati yaygınlaşmaktadır.

Göçle gelen insanların geçici ve niteliksiz işlerle geçimlerini sağlamak zorunda kalmaları kayıt dışı ekonomi ve marjinal sektörlerin büyümesine yol açmaktadır.

Göçün oluşturduğu olağanüstü koşulların insanların sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Aynı hanede birden fazla ailenin yaşamak zorunda kalması, yaşanan şiddete bağlı olarak gelişen psikolojik bozukluklar, yetersiz beslenme, ısınamama, temizlik koşullarına uyulamaması, içme sularının yetersiz ve pis oluşu gibi faktörler, mevcut sağlıksız koşulları artırarak, hastalıklara yol açmaktadır.

Göç süreci insanları çalışma hayatından uzak tuttuğu için önemli ölçüde bir tembelleşme sorunu yaşanmaktadır ve bunun önümüzdeki yıllarda acı sonuçlarının görüleceği değerlendirilmektedir.

Göçle gelenlerin bazıları kentle bütünleşirken bazıları kentte ayrı gruplar meydana getirmektedirler. Göçle gelenlerin kentlileşmesi yani kentle bütünleşmesi için çok uzun zaman gerekmektedir. Göç nedeniyle kültürel farklılıklar, düşmanlık ve gerginliklere yol açmaktadır.

Eğitim ve yetenek eksikliği gibi nedenlerle arzuladığı iş ve geleceği elde edemeyeceğine inanan çocuklar, suça daha kolay yönelmektedirler. Göçlerin ve gecekondulaşmanın yoğun olduğu şehir bölgelerinde suç oranlarının şehrin diğer bölgelerine göre yüksek olması bu düşünceyi desteklemektedir.

Göçle kent nüfus arttıkça bu nüfusu barındıracak arsa ve konut ihtiyacı da paralel biçimde artmaktadır. Yerinde ve zamanında önlem alınamayınca hazine ve orman arazileri işgal edilerek imara aykırı yapılaşma ve çarpık kentleşme ortaya çıkmıştır.

Gecekondu bölgelerinde ulaşım, su, kanalizasyon gibi altyapı yetersiz kalmıştır.

Çevre kirliliği tabiat ve arazi dokusu bozulmuştur.

5-DEĞERLENDİRMELER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Çukurova Bölgesinin (Adana-Mersin) en yoğun şekilde yaşadığı göç olgusundan kaynaklı sorunlara ivedilikle çözüm üretilmesi gerekmektedir. Bazı çözüm uygulamaları merkezi düzeyde, bazı uygulamaların ise yerel düzeyde yapılması icap etmektedir. Bu bağlamda aşağıdaki önerilerin uygulanmasında yarar mülahaza edilmektedir.

5.1-Ulusal düzeyde hem dışarıdan gelen göçün düzenlenmesi hem de içeride gerçekleşen göçle ilgili çalışmalar yapmak üzere Göç ve Sosyal Uyum Bakanlığı ya da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde Göç ve Sosyal Uyum Genel Müdürlüğü kurulmasında yarar vardır.Zira Türkiye,üç kıtanın kesişim noktasında yer aldığı için her devirde mutlaka göç alan bir ülkedir.Gerek içerinde dışarıya gerek dışarıdan içeriye gerekse de ülke içerisinde vuku bulacak göçlerin planlı ve programlı yapılması gerekmektedir.

5.2-Bölgesel ve yöresel gelir dengesizliklerinin giderilmesi bağlamında planlanan kamu ve özel yatırımların büyük bir kısmının net göç veren yörelere taşınmasını teşvik edecek etkin politikaların uygulanması şart görünmektedir.

5.3-Yoğun göç almış olan illerdeki yerel yönetimlerin merkezi hükümetten ve genel bütçeden alacakları payların yükseltilmesi ve geciktirilmeden verilmesi lazımdır.

5.4-Kentten-kente göçü engelleyecek çeşitli önlemlerin yanı sıra kentsel alanlardan en yakın kırsal alanlara göçün özendirilmesi gerekmektedir.

5.5-Hammaddeye bağlı olmayan serbest sanayi kuruluşlarının iş gücü arzının en yüksek olduğu bölgelere kurulmasına çalışılmalıdır.

5.6-Orman köylerinden göçe katılanların oranını düşürmek amacıyla, ormanlardan köylünün bilinçli ve etkin bir biçimde yararlanabilmesi için olanaklar yaratılması ve orman köylülerinin yerinde kalkındırılması için gerekli olan fon imkânlarının arttırılması yararlı olacaktır.

5.7-Hazine arazilerinin belediyelere ve toplu konut kooperatiflerine devri ile gecekondu önleme bölgeleri oluşturulması, gecekonduya karşı proje uydu kentler yapılması, TOKİ’nin bu hususta daha etkin kullanılması gerekmektedir.

5.8-Türk Ceza Kanunundaki İmar Kirliliğine Neden Olma suçuyla etkin mücadele kapsamında, imar mevzuatına aykırı yapılaşmalara karşı müdahale ve yaptırım gücüyle donatılmış, meslek odaları, sivil kuruluşlar ve bilim adamları katılımlı, özerk, yerel ve demokratik denetleme kurumları oluşturulmalıdır.

5.9-Göç sonucu oluşan mahallelerdeki çocukların, okula gitmelerinin teşvik edilmesi, okul öncesi eğitim verilmesi, okul sonrası boş vakitlerinde, sinema ve tiyatro gibi kültür düzeyini arttıracak etkinlikler ile eğimsel sorunlarını çözüme kavuşturucu etütler sağlanmalıdır.

5.10-Göçle gelen kadınlara, sağlık, sosyal ve kültürel konular ile el becerileri konusunda kurs, seminer vs. verilip üreten olmaları, ürettiklerini halk pazarlarında satıp aile ekonomisine katkı sağlamalarının temin edilmelidir.

5.11-Adana’nın Dağlıoğlu, Gülbahçesi, Şakirpaşa, 19 Mayıs mahallesi, Mersin’in Çay, Çilek, Şevket Sümer, Yenihal, Gündoğdu,Özgürlük gibi tamamen göçle gelenler tarafından oluşturulan mahallelerinde kentsel dönüşüm projeleri ivedilikle faaliyete geçirilmelidir. Buralarda, düzgün ve yaşanabilir konutlar ve iş merkezleri ile sosyal donatılar inşa edilmesi büyük bir zarurettir.

5.12-Büyükşehir belediyesi, merkez ilçe belediyeleri ile defterdarlık milli emlak müdürlüğünce müştereken uydu takipli coğrafi bilgi sistemi kurulması, belediye,hazine ve özel kişilere ait arazilerin işgal edilmesinin engellenmesi şarttır.

5.13-Aşırı göçün yarattığı bir olgu olan çocuk suçlu oranlarındaki artışın önüne geçilebilmesi için çocuk suçlularla ilgili olarak özel olarak eğitilmiş polislerden çocuk polisi müdürlüklerinin güçlendirilmesi, Adana il emniyet müdürlüğünün Şefkat eli projesi gibi sosyal amaçlı projeleri sürekli uygulamada tutulmalıdır.

5.14-Çukurova Bölgesindeki üniversitelerden birisinde göçü önleyecek politikalara yardımcı olmak üzere, araştırma yapmak ve bulgulara birinci elden ulaşmak amacıyla araştırma merkezi kurulmalıdır.

6-SONUÇ

Günümüzde bile hala iç göçün devam etmesinin en önemli sebeplerinden biri de kitle iletişim araçlarında yayınlanan yapımlardır. Bu yayınlar göçe sebep olan eşitsizlikleri, toplumsal bilince yansıtıp belirginleştirmekte, şehir hayatının özendirici etkileriyle birlikte göçü teşvik edici bir sosyal psikoloji oluşturmaktadır.

İç göç hareketleri sanıldığı gibi köyden kente göçle sınırlı değildir; aksine, özellikle son dönemlerde kentler arası göçün daha ağırlıklı olduğu görülmektedir. Adana ve Mersin illeri doğu ve güneydoğudan yoğun göç alırken kendi yerli ve kentli nüfusu İstanbul’a göç etmektedir. Nüfusunu kaybedenler sadece köyler değil, kasabalar ve kentler de nüfus kaybetmektedirler. Nüfusla birlikte, kültürel, ekonomik ve toplumsal birikimlerini de kaybetmektedirler.

Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinden Çukurova’ya doğru sürdürülen göç hareketleri öteden beri belirli bir oranda devam etmekte iken son yıllarda yoğunlaşan göç, etnik bir karaktere bürünmeye ve öyle de algılanmaya başlamıştır.

Göçün ve farklı bir mekânda tutunabilmenin problemleri, etnik kimliklerin ön plana çıktığı bir süreci hazırlamaktadır. Sarıçam ve Toroslar ilçelerinde Adana ve Mersin’in kendi kırsal alt bölgelerinden gelen ve gecekondu bölgeleri oluşturan sakinleri Güneydoğu’dan gelenlere yönelik yoğun yardım çalışmaları sebebiyle kendilerini dışlanmış hissetmektedirler.

Çukurova’ya göçle gelen işsiz kesim, en kolay ve kısa sürede, fedailik, tahsildarlık, mafya taşeronluğu, kaçak gazino, pavyon, kumarhane işletmeciliği, arazi, emlak, çek-senet mafyacılığı, uyuşturucu, silah, kıymetli eşya kaçakçılığı gibi alanlarda iş bulabilmektedirler. Bu yüzden, göçle gelenlerin tümünün bu işleri yaptığı kanaati yaygınlaşmaktadır. Bunun da gelecek açısından, toplumsal barışı tehlikeye düşüren önemli bir faktör olduğu göz önünde tutulmalıdır.

Kırsal kesimden ve cemaat yapısının egemen olduğu bir kültürden kente göç eden yığınlar cemaat yapısını devam ettirmektedirler. Kırsal toplum içerisinde aynı “cemaat” tarzına ait toplumsal alt yapı kentte bulunmadığından “yeni cemaat” yapıları ortaya çıkmaktadır. Radikal ve marjinal yeni cemaat yapıları bölgenin toplumsal barışı için tehlike doğurmaktadır.

Göç eden insanları suça sevk eden sebeplerden biri olan kadar “kabile ve cemaat” algılamalarıdır. Kendilerinden olanları “biz”, şehre kendilerinden daha önce yerleşmiş olanları da “öteki” şeklinde algılamaları, suç işlemeye psikolojik dayanak sağlamaktadır. Yani bir anlamda bir suçlu alt kültürü oluşmaktadır. Bu durum bölge için bir tehlikedir.

.

Cesurhan TAŞ

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

.

KAYNAKÇA

Adana Emniyet Müdürlüğü, Adana’da Göç Raporu, Mayıs – 2007

AKAN, Vildan,Göç Aile ve Kadın Göç ve Gençlik, II. Ulusal Sosyoloji Kongresi, Toplum ve Göç, Mersin, Kasım–1996, DİE Yayınları, Ankara, 1997,

BAYHAN, Vehbi, Türkiye’de İç Göçler ve Anomik Kentleşme, II. Ulusal Sosyoloji Kongresi, Toplum ve Göç, Mersin, Kasım–1996, DİE Yayınları, Ankara, 1997.

ÇELİK, Fatih, Ekonomik Yönleriyle İç Göç Olgusu ( Teori ve Uygulama ), ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ), Kayseri, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1999

DOĞANAY, Filiz, Türkiye’ye Göçmen Olarak Gelenlerin YerleĢimi, , II. Ulusal Sosyoloji Kongresi, Toplum ve Göç, Mersin, Kasım–1996, DĠE Yayınları, Ankara, 1997,

HACETTEPE ÜNĠ. Nüfus Etütleri Enstitüsü, Türkiye’de Nüfus, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1975,

ÖZER, İnan,Kentleşme Kentlileşme ve Kentsel Değişme, Ekin Kitapevi, Bursa, 2004,

TUİK Adana Bölge Müdürlüğü,Adana’da Göç Raporu, Mayıs–2007.

Cesurhan Taş Hakkında

Cesurhan TAŞ: (Ankara) 1974 Anamur doğumludur. ODTÜ İ.İ.B.F, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü mezunudur. İngilizce, Arapça ve Rusça bilmektedir. Devlet yapısı, kamu yönetimi, mali yönetim, kalkınma ekonomisi, bölgesel kalkınma ve kamu hukuku alanlarında çalışmaları bulunmaktadır. Yörük ve Türkmen kültürü üzerine de araştırma ve inceleme çalışmaları yapmaktadır.

Yorumlar (7)

  1. Hasan elmas dedi ki:

    Cesurhan beyin analizini çok yerinde buldum.Göç konusu çok önemli.Hele hele Çukurovaya göç konusu çok stratejik bir öneme sahip.Böyle netameli bir konuyu ele aldığı için kendisini kutluyorum.Söylenemeyenleri söylemiş.

  2. yusuf kurşun dedi ki:

    Tüm boyutlarıyla incelenmiş güzel bir analiz yazı olmuş…Ülke içerisinde bir göçten söz ederken ilk akla gelen Trabzondan İstanbula göç değil; Mersin Adanaya diğer illerden giden göçler akla gelir…Ülkemizdeki Getto’ya belkide ilk örnek bu iki ilimizde vardır…

  3. Mustafa Özmen dedi ki:

    Çukurova bölgesine özel bir ilgi şart.Son seçimlerde MHP’nin bölgedeki 3 ili alması anlamlı. Bunun üzerine herkesin düşünmesi gerekir. Cesurhan beyin bölgeye olan göç konusunu çok önceden sorun olarak görüp incelemesi yerinde olmuş.Bugünü anlamada bize ışık tutuyor.Çok teşekkür ediyorum.

  4. cesurhan dedi ki:

    Yorum yazan arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Bizi yalnız bırakmıyorsunuz. Yıllar öncesinde sizin sorun olarak gördüğünüz bir konuyu insanların çoğu sorun olarak görmüyor ve algılamıyor. Doğal olarak çözüm de üretilmiyor. Sonra sorun büyüyerek geliyor ve altında kalıyorsunuz. İşte bizim de tüm derdimiz sorunları, altından kalkamayacağımız şekilde büyümeden zamanında tespit edip önceden gereğinin yapılmasını sağlamak.

  5. Süleyman Bozlucan dedi ki:

    Bu yazı Çukurova’da neler olup bittiğini anlatıyor. Etraflı bir şekilde yazar incelemiş. İskenderun ve Osmaniye’yi de incelemeye dahil etse iyi olacakmış. Çünkü oralar da Çukurova’nın içinde. Adana’daki sorunlar aynen orda da var. Kontrolsüz göç yüzünden MHP o bölgede birinci oldu. Bunun bir anlamı var.

    • cesurhan dedi ki:

      Süleyman bey haklısın. Hatay’ın bölümü ile Osmaniye de Çukurova’nın parçası. Araştırma kolaylığı açısından çalışma sahasını dar tuttum. Aslında en güzeli tek tek illerimizi bu şekilde inceleyip daha sonra bunları konsolide ederek bölge raporu ortaya koymak. Bunu da inşallah önümüzdeki günlerde yapmayı düşünüyoruz.

  6. Veli Koçak dedi ki:

    cesurhan bey devlet bu konuya el atmalı.Çukurova yanıyor kimse görmüyor.Yerel valiler herşeyi saklıyor.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: