Twitter Facebook Linkedin Youtube

ULUSLARARASI GÜVENLİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ

Uluslararası güvenlik uluslararası iliÅŸkiler ve güvenlik konuları ile yakından iliÅŸkilidir. 1900’lerin baÅŸlarında yani yaklaşık yüz yıl öncesinde, Batı için Rusya uluslararası güvenlik açısından yoÄŸun tehdit ve tehlike haline gelmiÅŸti. Bu tehlike algısı bütün tarihin serüvenini etkiledi. Konuyu anlatmadan önce kavramsal ÅŸema çizmek gerekir.   Önce güvenlik kavramının en genel biçimde nasıl anlaşıldığını görmek gerekir. Yani tehdidin veya korkunun alt edilebilirliÄŸi insanı güvende hissettirir. Güvenlik; tehditlerden, korkulardan ve tehlikelerden uzak olmak anlamına gelmektedir (Karabulut, 2015)  .

Bu kavramsal şema çizilirken de dikkat etmemiz gereken ilkeler vardır. Birincisi; öncelikle insanın, varlık olarak güven içinde yaşama ihtiyacını ön kabul olarak almalıyız. Şüphesiz ki insan toplumsal hayatı içinde güven duygusuyla hareket ederse potansiyelini daha iyi ortaya koyabilir, sorunları çözmek daha kolay olur. İnsanlık var olduğundan beri güvenliği için çalışır. Birkaç insan dünyada yaşarken bile güvenlik bir problemdi, gerekli olan bir durumdu.

İkincisi; insanların güvenliklerinin yanında toplumun da güvenliği vardır. Toplum; meşru olarak güvenlik talep eder, bu meşruluğun kaynağı genelin iradesi değildir ancak genelin müzakeresinden çıkan bir karardır. (Habermas, 2018)

Üçüncüsü ise toplumların güvenlik algıları olduğu gibi devletlerin ve uluslararası kurum ve kuruluşlarında güvenlik algıları vardır. Farklı yorum değerlerine sahip olsalar da bunlar ulusal boyutta olan güvenlik algılarından ve normlardan daha geniş ve karmaşık bir perspektife sahiptir.

Ancak tabi ki tam güvenlik denen durum pratik anlamda mümkün değildir. Güvenlik kavramına yorumlar değişse de tamamen güvenin geçerli olduğu bir durum ütopiktir  (Karabulut, 2015) .

Güvenlik sübjektif bir anlam içermektedir. Ä°nsanlar tarafından yorumlanır. Tehlike ya da tehdit olmaması deÄŸerlere baÄŸlıdır. Bir grup için tehdit olan durum baÅŸka bir grup için önemsiz bir durum oluÅŸturabilir.  Carlo Masala’nın dediÄŸi güvenlik  “devlet”  ve “hükümet ” ve “hükümet dışı kurumların”  karar alma seçeneklerini kısıtlayan tehditlerle mücadele kavramı, yetersiz kalmaktadır. Uluslararası güvenlik anlamında bakarsak ise Muhammed Ayoob’un yorumu çok önemlidir; devletlerin sahip olduÄŸu deÄŸerlere, ülkesel ve kurumsal yapıya ve rejime yönelik herhangi bir tehdidin olmaması durumudur (Karabulut, 2015) .

Dışsal – içsel, fiziksel – psikolojik vb. ÅŸekillerde tehditler ve tehlikeler güvenlik paradigmalarının özünü oluÅŸtururlar. Öncelikle günümüzde popülerliÄŸi artan ÅŸekliyle “terörizm” olgusundan örnek verelim. Hobsbawn’ın deÄŸindiÄŸi   “radikal dinci terörizm” küreselleÅŸmeyle beraber tehdit algısının nasıl deÄŸiÅŸtiÄŸini açıklamaktadır. Hobsbawn’a göre küreselleÅŸme terörizmin yayılışını artırmaktadır. Bu nedenle bölgesel veya uluslar tehditler çok hızlı ve etkin bir ÅŸekilde uluslararası tehditlere dönüşebilmektedir.

Güvenlik kavramının geniş kitlelere ve küresel bağlamda incelenmesi de uluslararası güvenlik kavramının özünü oluşturur. Kitleler uluslararası düzeyde incelenmelidir. Geçmiş on yıllarda radikal dinci terör bu kadar yayılabilen ve geniş kitlelere ulaşabilen -görece- bir olgu değildi bugün görüyoruz ki bu algı değişti. Devletlerin küreselleşmeye bakışı da bu şekilde farklı bir yöne doğru evrilmektedir.

Uluslararası ve ulusal güvenlik arasında kimi zaman bir gerilim olduğu vurgulanır. Ancak uzmanların bazıları bunları kabul etmez. Bu uzmanlar devlete ve devletlerarası güvenliğe yapılan vurgunun, özellikle Soğuk Savaş sonrası yaşanan değişimleri göz ardı ettiğini söylerler. Bazıları için toplumsal daha doğru ifadeyle ulusal güvenlik daha önemli iken bazıları için uluslararası güvenlik daha önceliklidir  (Baylis, 2008)  .

Bu tartışma uluslararası güvenlik ve ulusal güvenlik arasındaki iliÅŸkisine vurgu yapmaktadır. SoÄŸuk SavaÅŸ sonrası uluslararası güvenlik istenen seviyeye gelmesi gerekirken tek kutuplu ve demokratik bir düzene doÄŸru evrilmesi gerekirken istenen küreselleÅŸme terörizmin ve krizlerin küreselleÅŸmesini de saÄŸlamıştır. Güvenlik derken bunu sadece çatışma anlamında düşünmemek lazım. Bugün içinde bulunduÄŸumuz salgın döneminde devletlerin uluslararası güvenlik konusunda SoÄŸuk SavaÅŸ’ın nükleer çatışma riskinden daha kötü bir dönem atlatmaktadır.  Salgın olgusu tek başına düşünüldüğünde uluslararası güvenliÄŸin bir durumu olarak görülemeyebilir ancak Çin-ABD arası krizin yükselmesi, ticari ve askeri ortaklıkların salgın nedeniyle sekteye uÄŸraması bazı diplomatik kurumların yürütülmesinde aksamaların yaÅŸanması güvenlik açıklarını da beraberinde getirmektedir.

ULUSLARARASI GÃœVENLÄ°K VE TEHDÄ°T ALGISI

Uluslararası güvenlik olgusu rasyonel baÄŸlamda bakılırsa Weber’in otorite tanımlamaları içerisinde de yorumlanabilir . Uluslararası kurum ve kuruluÅŸlar toplumları doÄŸrudan temsil etmezler . Bu örgütler belli bir iktidarı ve böylelikle bir otoriteyi temsil eder . Bu nedenle uluslararası toplumda dominant olan otoriteler uluslararası güvenlik baÄŸlamlarını da deÄŸiÅŸtirebilir . Uluslararası baÄŸlamın deÄŸiÅŸmesi , ulusal baÄŸlamı da deÄŸiÅŸtirir . Güvenlik algıları dönemsel ya da kalıcı olarak deÄŸiÅŸebilir . Uluslararası güvenlik paradigmalarının bu ÅŸekilde deÄŸiÅŸimine örnekler verebiliriz . SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde Batı dünyası için “Komünizm” bir ÅŸeytandı . Ancak 1991 ‘ de Sovyet Komunizm ‘inin yıkılması uluslararası güvenlik ortamında Sovyet karşıtlığı merkezli baÄŸlantıları ve kurumları tamamen yok etmemiÅŸtir . ÖrneÄŸin ; NATO yani Kuzey Atlantik Ä°ÅŸbirliÄŸi Örgütü hala iÅŸbirliÄŸine devam etmektedir . Uluslararası toplum küresel deÄŸiÅŸimlere bu ÅŸekilde evrilir ya da dönüşür .

Peki neden uluslararası güvenlik bu kadar önemli hale geldi ? (Baylis, 2008) Baylis’in makalesinde bu durum uluslararası terörizm , nükleer kaza riski , küresel ısınma , küresek ekonomik kriz vb tehlikeler içeren bir olgunun yerleÅŸmesinin uluslararası güvenliÄŸi hassas hale getirdiÄŸini söylemektedir . Bu olgu  ” küreselleÅŸmedir ” .

Ulusal güvenlik algısının deÄŸiÅŸimi de uluslararası güvenlik denen olguyu etkilemektedir . Uluslararası güvenlik bölgesel ve ulusal denklemleri deÄŸiÅŸtirebilen bir üst formdur aslında . Ulusal – uluslararası farklılaÅŸması bundan dolayıdır . Bu farklılaÅŸmaya çok güzel bir örnek Mısır’da yaÅŸanmıştır . Mısır , II.Dünya Savaşı süreci boyunca Nazi hükümetini destekleyici bir politika gütmüşlerdir . SavaÅŸ bittikten sonra bile gerçekten soykırım olmadığı bunun küresel Yahudi merkezli bir örgüt tarafından yapıldığı iddiaları ortaya atılmıştır . Nazi hükümeti Mısır’da partilerle ortak programlar ortaya koymuÅŸtur . Bu dönemde Yahudiler kızıl komunistler olarak görülmüş ve katliamları hoÅŸ görülmüştür . Ancak uluslararası sistem Nazilerin yıkımından sonra   Sovyetler BirliÄŸi ve ABD arasında iki kutuplu bir düzene evrilmiÅŸtir . Sovyetler , SüveyÅŸ Kanalı’nın 1956 yılında millileÅŸtirilmesinde Mısır’da Nasır hükümetini desteklemiÅŸ ve Mısır’da Sovyetler BirliÄŸi aleyhtarlığı kesilmiÅŸtir . Bu dönemde Mısır’lılar Yahudileri Nazi iÅŸbirlikçisi olarak tanıtmış ve komunist ifadesi yerine faÅŸist ve ırkçı Yahudi terimleri yerleÅŸmiÅŸtir  (Lewis, 2018)  . Düşman görülen Sovyetler bir anda dost ve müttefik olmuÅŸlardır . Ä°ÅŸte uluslararası iliÅŸkilerin uluslararası güvenlik kavramına addettiÄŸi önem hakkında güzel bir örnek budur .

ULUSLARARASI GÃœVENLÄ°K KURGU VE UYGULAMALARI

Uluslararası güvenlik kavramının tanımını ve  tüm uluslar için öneminde bahsettik . Uluslararası güvenlik kavramının dünyada nasıl kurgulandığını ve uygulandığı konusundann bahsetmek gerekir . Güvenlik hukuki olarak zaten cezalar ve yaptırımlarla alakalı bir tarafının olduğunu biliyoruz (Habermas, 2018) . Yani uluslararası güvenlik yaptırımları ve cezalarıyla hukuki bir kavramdır . Aynı zamanda içerdiği ilişkisellik bağlamında uluslararası ilişkiler , siyaset bilimi ve sosyolojiyi de içine alan bir perspektif oluşturur (Hobsbawn, 2007)  .

Uluslararası toplum deÄŸiÅŸen ve dönüşen dünyada ortak bir güvenlik mekanizması kurmaya çalışmıştır . Ä°lki I. Dünya Savaşı sonrası  “Milletler Cemiyeti” olarak ortaya çıkmış , Ä°kincisi ise  II.Dünya Savaşı sonrası organize olan “BirleÅŸmiÅŸ Milletler’dir” .  Ä°ki kurumda uluslararası güvenlik mekanizmaları olarak uluslararası mülteci krizlerini , radikal hareketleri önlemeyi , azınlıkları korumayı ve insan hakları ihlallerini önlemeye dair bir takım giriÅŸimleri yapmışlardır (Karabulut, 2015)  .  Ancak SoÄŸuk SavaÅŸ dönemi göstermiÅŸtir ki bu kurumlar yeterli etkiye sahip olamamış galiplerin maÄŸluplara üstünlüklerinin bir yansıması olarak kalmıştır . SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde NATO ve VarÅŸova Paktı gibi hareketler uluslararası güvenlik paradigmasının evrensel olamadığını gösteren kurumlardır (Huntington, 2004) .

Bu kurumlar vasıtasıyla uluslararası güvenlik olgusu yeni kavramlarla deÄŸiÅŸim yaÅŸamıştır . I. ve II. Dünya SavaÅŸları’nda geçerli savaÅŸlara dair yapılan ittifak ve birlikler yerini bölgesel ve küresel anlamda kolektif iÅŸbirliÄŸi ve müttefiklik  anlaÅŸmalarına ve örgütlerine bırakmıştır . Bunun içinde ekonomik iÅŸbirliÄŸi ve kültürel alanda uyum ve deÄŸiÅŸim de eklenmektedir  . Hatta eÄŸitim kurumlarıyla veya öğrenci deÄŸiÅŸimleriyle de katkı saÄŸlanmıştır (Caforio, 2017) .

Peki nedir bu yeni kavramlar ? Birincisi ; kolektif güvenlik kavramıdır . Devletler arası  oluÅŸturulan normlar ve kurallar ile saldırganlığı ya da aşırılığı birlik olarak durdurma çabasını ve çalışmasını açıklar . Ancak bu teoriler pratikte yeterli olmamıştır . Devletler belirli birlik-kardeÅŸlik duyguları ile deÄŸil de ulusal çıkarları ve uluslararası denklemlere göre hareket etmiÅŸlerdir . Almanya ve Fransa buna örnek gösterilebilir . Ä°ki ülke de hem I. Dünya Savaşı hem II .Dünya Savaşı’nda birbirlerine karşı nefretle kanlı savaÅŸlar verdiler . Ancak bugün iki ülke neredeyse 300 milyar dolar ticaret hacmine sahipler ve iki tarafında kazandığı denklemlerde anlaÅŸmazlık yaÅŸamıyorlar (OEC, 2017) . Ä°ki ülke de Avrupa BirliÄŸi’ni hem ekonomik hem de güvenlik anlamında domine etmekte uluslararası güvenlik denklemlerinde güçlü bir aktör olmaktadır .

Önemli kavramların ikincisi ise kolektif savunmadır . Ortak bir düşman veya potansiyel bir ortak düşman varsayımına dayanır . Kolektif güvenlikten farklı olarak düşman tanımlaması zorunludur . GüvensizliÄŸi saÄŸlayan nedenin veya ülkenin ortadan kaldırılması amaçlanır . Güvenlik bir amaç doÄŸrultusunda organize edilir . Kolektif savunma grubuna dahil olan devlet zorunluluk olarak karşı tarafı da düşman gördüğünü kabul etmektedir (Karabulut, 2015)  . VarÅŸova Paktı ve NATO’yu örnek verebiliriz buraya .

SONUÇ

Şüphesiz uluslararası güvenlik olgusu toplumların nasıl tehdit veya tehlike altında olmadan yaÅŸayabileceÄŸi sorunsalı üzerine kurulmuÅŸtur . Heywood’un (Heywood, 2017) bahsettiÄŸi ÅŸekilde “güvenlik genellikle uluslararası politikanın acil sorunu kabul edilmiÅŸtir . Çünkü güvenliÄŸin saÄŸlanması istikrarlı ve düzenli olabilmesi bir anlamda güvenliÄŸe baÄŸlıdır . Her çaÄŸda olduÄŸu gibi güçlü devletler uluslararası iliÅŸkilerde etkin rol oynamaktadırlar . Ancak küreselleÅŸmenin güvenlik üzerinde oynadığı rol uluslararası kurum ve kuruluÅŸlara ve denklemlere verilmesi gereken önemi artırmaktadır .

İlişkiler sadece askeri olmakla kalmayıp siyasi . kültürel ve ekonomik alanlarda da pekiştirilmektedir . Bu ilişkiler sayesinde ulus devletler çıkarlarına yönelik hareket etme konusunda daha güvenli hissediyorlar . İnsan psikolojisi gereği zaten birlik olmak insana güven hissettirmektedir . Uluslarda kendilerini güven içinde hissetmek için uluslararası birliklere ve kurumlara ihtiyaç duymaktadır .

Her ne kadar liberal , rekabetçi görüşlerin demokratik ilerleyiÅŸi daha da artıracağı düşünülse de kanaatim bunun böyle olmadığı yönündedir . Huntington’ın ortaya koymaya çalıştığı bir perspektiften bakıyorum . Rekabet ve liberal ortam ulusların çıkarlarının ötesine varmak istemelerinin önünü açmakta ve uluslararası kurumlar aracılığıyla da anti-demokratik ve anti-liberal baskı ve engellemeleri kullanmaktadır (Huntington, 2004) .

Tabi ki saldırgan tutumlara karşı uluslararası bir birlik anlayışı zaten liberal görüşün içinde bulunmaktadır . Ancak uluslararası güvenlik fikri artık ulusal güvenlik  fikrine baskın gelmektedir . Bundan önceki yıllara baktığımızda Ortadoğu ve Asya özellikle olmak üzere tüm dünyada ulus devletlerin diktatoryal ve baskıcı rejimlerine tanıklık ettik .

Ä°deolojik arka planı önem vermeksizin Sovyet Sosyalizmi , OrtadoÄŸu’da Baas veya Ä°hvan-Müslimin hareketleri , Afganistan ve Irak iÅŸgalleri , Vietnam Savaşı gibi olaylar bize gösteriyor ki aslında uluslararası güvenlik iç politikada da belirleyici bir kavramdır . Uluslar önceleri iç politikada halkı baskı altına almak konusunda daha sert ve daha rahat iken bugün küreselleÅŸme ile gelen medya ve basın ulaşılabilirliÄŸi ve geliÅŸimi , ülkeler arası hızlı dolaşım , diplomatik temsilcilik vb unsurlarla devletin kapalı olmasının zorluÄŸu  gibi unsurlar ulusal politikaları dönüşüme uÄŸratmıştır .

Ä°ktidarın direkt otorite olarak deÄŸil de uluslararası kurumlar üzerinden iliÅŸkileri yürütmeyi tercih ettiÄŸi bir düzen oluÅŸmuÅŸtur . Bugün geldiÄŸimiz nokta güvenlik kaygılarının standardize olmaya baÅŸladığı “radikal dinci terör” dalgasının insanları ulusal kabuklarından çıkaran ve dünyada olup bitene dikkat etmelerini gerektiren bir uluslararası güvenlik düzeni getirmiÅŸtir .

Tabi ki askeri güç uluslararası güç için en önemli unsurlardan biridir . Dünyada ÅŸuan tartışmasız en iyi askeri güç olan ABD uluslararası güvenlik paradigmalarını da ÅŸekillendiren devlet olmaktadır . Ama ABD ‘ de dahil bütün ülkeler uluslararası güvenliÄŸe dikkat etmektedir . 11 Eylül sonrası ABD ‘ de uluslararası sığınmacılar , dini radikalizm vb konulara uluslararası güvenlik algılarındaki deÄŸiÅŸime baÄŸlı olarak daha çok yönelmiÅŸtir .

Sonuç olarak ; denklemin bir tarafına güvenlik bir tarafına başka şeyler koyduğumuzda devletin , sermayenin ve halkın önce güvenlik seçeceği bir dönemdeyiz . İstikrar ve güvenliğin uluslararası ortamda sağlanabilir olması ulusal ortamda da sağlanabileceğine bir işarettir . Ancak günümüzde geldiğimiz nokta uluslararası güvenlik üzerinde çalışan kurumların aslında güçlü devletlerin otoritelerini sergiledikleri bir iktidar aracı olmaktadır . Pek çok konuda anti-demokratik ve baskıcı politikalar bu sayede meşruiyet kazanmaktadır . Güvenlik sorununun gideceği nokta ise belirsizdir ve görünüşe göre belirsiz kalmaya da devam edecektir .

Kaynakça

Baylis, J. (2008). Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kavramı. Uluslararası İlişkiler Dergisi , 69-85.

Caforio, G. (2017). Askeri Sosyoloji. İstanbul: Nobel Yayınları.

Giddens, A. (2017). Siyaset , Sosyoloji ve Toplumsal Teori. İstanbul: Metis Yayınları.

Habermas, J. (2018). Kamusallığın Yapısal Dönüşümü. İstanbul: İletişim Yayınları.

Heywood, A. (2017). Küresel Siyaset. Ankara: BB101.

Hobsbawn, E. (2007). Küreselleşme , Demokrasi ve Terörizm. İstanbul: Agora Yayınları.

Huntington, S. (2004). Asker ve Devlet. İstanbul: Salyangoz Yayınları.

Karabulut, B. (2015). Küreselleşme Sürecinde Güvenliği Yeniden Düşünmek . Ankara: Barış Kitap.

Lewis, B. (2018). Semitizm ve Anti-Semitizm. Ankara: Akılçelen Yayınları.

OEC. (2017). Observatory Of Economic Complexity. 05 19, 2020 tarihinde https://oec.world/tr/profile/country/deu/ adresinden alındı

Aday Uzman Hakkında

SASAM kadrosunda yer almak isteyen adaylar için, 3 aylık bir ön üyelik süreci uygulanmaktadır. Bu üç aylık süre sonunda adayın sitemizde yayınlanan çalışmaları, Merkezimizin düzenlediği etkinliklere ve çalışmalara katılımı, Merkezimizin tanıtımına katkısı vb. hususlar dikkate alınarak, SASAM kadrosuna kabul edilip edilmemesi hususu karara bağlanmaktadır.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beÄŸendi: