Twitter Facebook Linkedin Youtube

GÜNEY AZERBAYCANLI SANATÇI RAMİN MARAGALI’YLA RÖPORTAJ

Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM) kültür ve sanat alanındaki çalışmalarına devam ediyor. Bir milletin en önemli hayat damarlarından birinin müzik ve sanat olduğu bilinciyle, Türk Dünyasından sanatçılarla çeşitli çalışmalara imza atılıyor. Türk müziğinin zirve şahsiyetlerinden Abdulkadir Maragalı’nın şehrinde dünyaya gelen Ramin Maragalı ile bu kapsamda bir görüşme gerçekleştirdik. Maraga şehri bugün İran sınırlarında kalan Doğu Azerbaycan eyaletinde bir yerleşim yeri. Görüşmenin kısa bir bölümünü röportaj haline getirip, okuyucularımızın istifadesi için sunuyoruz.

SASAM: Ramin Bey öncelikle bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Bizlere kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

RAMİN BEY: Hoş geldiniz. Bana bu fırsatı verdiğiniz için asıl ben teşekkür ederim. Benim adım Ramin Maragalı. İran’ın Doğu Azerbaycan eyaletinin bir şehri olan Maraga’da doğdum, yaklaşık on yıldır Türkiye’de ikamet etmekteyim. Ses sanatçısıyım.

SASAM: İyi bir müzik eğitimi almışsınız. Opera bile söyleyebiliyorsunuz. Ancak Azerbaycan ve Türkiye halk müziğinde çok başarılısınız. İç Anadolu insanı gibi bozlak okuyabiliyorsunuz mesela. Bu durum İran sınırları dahilinde yaşayan çok güçlü bir Türk kültürüne işaret etmez mi? İran’da yaşayan Türk kültürü hakkında ne düşünüyorsunuz?

RAMİN BEY: Aslında İran tarihine dönüp bakarsanız uzun yıllar boyunca Türk devletlerinin ve imparatorluklarının o coğrafyaya hükmettiğini görürsünüz. Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safeviler ve birçok hanedanlık ve devleti örnek olarak gösterebiliriz. Bundan dolayı İran’da derin bir Türk kültürü vardır. Şu an hala İran’da birçok Türk grubu bulunmaktadır. Ayrıca şunu eklemek gerekir, Türklerden sonra Kürtler, Araplar ve birçok etnik unsur yaşamaktadır. Fazla değil bundan yaklaşık 95 yıl önce Türk Kacar Hanedanının yıkılmasıyla ülkede Fars kültürü yayılmaya başlamış, fakat bu yine de Türklere kültürlerini unutturmamıştır. İran’daki  diğer etnik gruplar da kültürlerine, örf ve adetlerine bağlıdırlar. Fars kültürünün hâkim olmasıyla birlikte İran, dünyada da yanlış tanınmıştır. Mesela şu an hâlâ İran’da Türklerin yaşadığını bilmeyen var. Nitekim Türkiye’de hâlâ “Arap mısınız?, Fars mısınız?” sorularıyla karşı karşıya kalıyoruz. İran’da büyük oranda Türk nüfusunun olduğunu insanlar daha yeni yeni öğreniyorlar.

SASAM: Fars hâkimiyetinden sonra Türkler İran’da kültürlerini bu kadar canlı tutmayı nasıl başardı? Bunda müziğin rolü nedir?

RAMİN BEY: İran’da yaşayan Türklerin en büyük şansları folklorun ve özellikle halk müziklerinin güçlü olmasıdır. Örneğin İran’da bizim âşıklarımız, ozanlarımız kısacası sanatçılarımız, sanatlarını geçmişten geleceğe köprü kuracak şekilde korumuşlardır. Nitekim bu çok önemli bir şey çünkü halk müziği bir millet için anneye, babaya benzer. Halk müziği bir milletin damarıdır, başka bir tür müzik gelir popüler olur sonra popülerliğini kaybeder ama halk müziği daima kalıcıdır. Örneğin Türkiye’de bir zamanlar pop müziği meşhurdu. Bu sıralar rap müziği öne geçiyor, başka zaman başka bir tür gelebilir fakat halk müziği daima yaşar. İran’da da bizim kültürümüzü korumamızdaki en büyük faktör hiç şüphesiz halk müziğidir.

SASAM: Pekiyi sanatınızı Türkiye’de rahat gerçekleştirebiliyor musunuz?

RAMİN BEY: İran’ın Azerbaycan bölgesinde doğduğum için Azerbaycan benim için bir anne Türkiye (Anadolu) ise bir baba gibidir. Kardeş diyoruz daha çok ama ben Türkiye ve Azerbaycan’ı ayıramıyorum. Sanatımda da bu böyle; Azerbaycan müziğini ne kadar biliyorsam Türkiye müziğini de o kadar biliyorum ve söylüyorum. Türkiye ve Azerbaycan’ı ben küçüklüğümden beri ayıramıyorum; aynı dili konuşuyoruz aynı kültüre sahibiz, bugün Erzurum’a ya da diğer bölgelere gidelim ki ben birçok yöreyi gezdim, gördüğüm kültür ve dil aynıydı. Yani devlet sınırları sadece siyasi, kültürel açıdan böyle bir sınır yok. Çünkü ne köylerdeki kültürde, ne konuşmalarda hiçbir fark yok. Onun için Azerbaycan ve Türkiye benim için anne baba rolü taşıyor. Diğer yandan Kazakistan, Kırgızistan ve diğer Türk devletlerindeki Türkler için kardeş diyebilirim. Bir aile olarak bakarsak bu konuya ben böyle bakıyorum.

SASAM: Türk halkıyla ilgili düşünceleriniz nedir? Burada olmaktan mutlu musunuz?

RAMİN BEY: Türkiye’de olmaktan tabii ki mutluyum. Türkiye’de olmayayım da nerede olayım? Biz burayı vatan belledik. İran’da bugün mevcut olan siyasi ve sosyal şartlarda sanatımı doğru düzgün yapamıyorsam, özellikle kültürün çok yoğun ve canlı yaşadığı bir yerde halk müziği sanatımı icra edemiyorsam gideceğim ilk yer tabii ki Türkiye olur. Bize göre Türkiye, bütün Türk Dünyasının beyni ve kalbidir. Doğduğum toprakları elbette özlüyorum ama dediğim gibi Türkiye’de mutluyum; konserler, etkinlikler devam ediyor.

SASAM: Bize vakit ayırdığınız için tekrar teşekkür ederiz. SASAM olarak, sanatınızın icrasında gerekli zemini bulmanız için destek olmaya devam edeceğiz çünkü bu köprülerin gönül bağlarımızı diri tuttuğunun farkındayız. Çalışmalarınızda üstün başarılar diliyoruz. Sağ olun.

RAMİN BEY: Bana bu imkanı verdiğiniz için ben teşekkür ediyorum. Bütün yönetici ve mensuplarınıza yürekten selam ve sevgilerimi sunuyorum.

 

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: