Twitter Facebook Linkedin Youtube

TÜRKMENİSTAN OLMADAN TÜRK BİRLİĞİ OLMAZ

Mesut Emre KARAKÖSE

“Ceyhun bile bahr-ı Hazar arası,

Çöl üstünden eser yeli Türkmenin;

Gül goncası, kara gözüm karası,

Kara dağdan iner seli Türkmenin.”

Mahtumkulu

 

Türk Dünyasında karşılıklı güven ortamının oluşturulması ve pekiştirilmesi, sosyal ve siyasi dayanışmanın güçlendirilmesi için temelleri Başbuğ Alparslan Türkeş tarafından atılan çalışmalar uzun yıllardır devam etmektedir. 1993 yılında Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı olarak başlayan süreç zaman içinde olgunlaşarak birçok aşamadan geçmiş ve bugün Uluslararası düzeyde resmi bir teşkilat olan Türk Keneşi’nin (Türk Konseyi) kuruluşuna kadar gelmiştir. Ekonomik ve teknik işbirliği imkânlarına hız kazandırılması, beşeri ilişkilerin sağlıklı yapılara kavuşturulması ve Türk Dünyasının tarihi ve kültürel birikimlerinin en geniş şekilde aydınlatılması ve sahiplenilmesi amacıyla Türk Dili konuşan ülkeler tarafından 3 Ekim 2009 tarihinde Nahçıvan Anlaşması ile Türk Keneşi (Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi) kurulmuş bulunmaktadır.

Türk Devletleri arasında çok yönlü işbirliği ve dayanışmayı esas alan Türk Konseyi; Birleşmiş Milletler Anlaşmasının amaçları ve ilkelerinin yanı sıra uluslararası hukukun temel ilke ve esaslarına, evrensel değerlere, barış ve güvenliğin korunmasına özen göstermeyi de hedef almıştır.

Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye’nin kurucu üyeliğini yaptığı, 2019 yılında da Özbekistan’ın tam üye olduğu Türk Konseyine Ata Yurdumuz Türkmenistan’ın mesafeli duruşu, tam üyelik statüsüne kavuşmaması, Türk Dünyasının birlikteliğine, bütünleşmesine, esenliğe ulaşması ve hızla gelişmesine gönül veren tüm çevreler gibi bizleri de fevkalade üzmektedir. Şüphesiz ki, söz konusu Türk Devletlerinin içinde bulundukları koşullar, sahip oldukları olanaklar itibarıyla farklı öncelikleri ve sorunları olabilir. Ancak bunların hiçbiri bağımsız Türk Cumhuriyetlerinin, Türk üst kimliğinde buluşmasına, çok yönlü dayanışma ve kaynaşmasına engel teşkil etmemelidir diye düşünüyoruz. Dünya görüşümüze gönül verenler ve bu büyük fikriyatın mensupları olarak, adında Türk sözü bulunan Türkmenistan’ın Türk Konseyinde olmayışından büyük üzüntü duyduğumuzu ve gerekçesini açıklamakta zorlandığımızı vurgulamak isteriz. Türkmenistan Cumhurbaşkanı Sayın Kurbankulu Berdimuhammedov başta olmak üzere Türkmenistan Cumhuriyetinin bütün yetkililerini bu düşünceler ışığında gerekli adımları atmaya davet ediyoruz.

Ata yurdumuz Türkmenistan’ın 1995 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen ve Türkmenistan Anayasasında yer alan “Daimi Tarafsızlık Statüsü”nün, kimi zaman seslendirilen Türk Keneşi üyeliğine sorun teşkil edeceği yaklaşımının da geçerliğini kabul etmek mümkün değildir. Zira daimi tarafsız devletler, Birleşmiş Milletler Hukukuna göre tarafsızlık antlaşmasında belirtilen yetki kısıtlamaları dışında iç ve dış politika uygulamalarında herhangi bir tam yetkili devletten farklı bir konumda değildirler. Daimi tarafsızlığın hukuki statüsü bu konumdaki devletin, çıkan savaşlara katılmama ve bu bağlamda barış zamanında ittifak antlaşmalarına taraf olmama yükümlüğü ile sınırlı bulunmaktadır.

Birçok ciddi tehditle çevrili bir coğrafyada bulunan Türkmenistan, Türk Keneşine tam üye olursa gücüne güç katacaktır. Bir Kuşak, Bir Yol projesiyle Orta Asya coğrafyasını yutmak hedefini yürürlüğe koyan Çin, büyük bir tehdittir. Rusya, uzun yıllar hakimiyeti altında tuttuğu bu bölgeleri kendi hinterlandında görmekte ve kendi haline bırakmamaktadır. İran ve Hindistan gibi bölgesel aktörlerin, sahaya ilişkin vizyon ve yaklaşımları mevcuttur. Tarihte Güney Türkistan olarak adlandırılan ve hala baskın Türk nüfusu yaşayan coğrafya, halen Afganistan sınırları dahilindedir. Yani Afganistan gibi dünya devletler liginin en son sırasında yer alan, en zayıf halka olarak görülen bir siyasi enkaz bile Uluğ Türkistan coğrafyası için kısmen bir tehdittir. Çünkü mevzu bahis Türk yurtları olunca bütün düşmanlar, hasımlar, zıtlar kolayca ortak paydada buluşur. Görüldüğü gibi bu ateş çemberinin ortasında Türkmenistan’ın tarafsızlık ve bağlantısızlıkla esenliğini koruyacağını hayal etmek aşırı iyimser bir yaklaşım olacaktır.

Türkmenistan tarafsızlık statüsüne imza atmış olsa da, TÜRKSOY, İslam İşbirliği Teşkilatı, Bağımsız Devletler Topluluğu, Birleşmiş Milletler, İMF gibi bazı örgütlere üyedir. Geçtiğimiz 15 Ekim’de Bakü’de yapılan Türk Keneşi Devlet Başkanları zirvesinde Konseye daimi üye olarak katılma kararı almasıbeklenmiştir. Özbekistan tam üye olarak Konseye katılmış ancak Türkmenistan, Macaristan’la beraber gözlemci statüsünde katılmayı uygun görmüştür. Türkmen yetkililer Konseyi önemsediklerini ve desteklediklerini her fırsatta ifade etmektedirler. Tam üyelik yönünde bir adım, Türk Dünyasının karşı karşıya olduğu fırsat ve tehditlerin giderek gün yüzüne çıktığı bu süreçte, Türk Dünyasının yıldızının yeniden yükseldiği bir dönemi beraberinde getirecektir.

Bu itibarla, Türk Konseyi çatısı altında yer almasının Türkmenistan’a ve Türk Dünyasına büyük bir güç kazandıracağı inancıyla Ata Yurdumuz Türkmenistan’ın Konsey üyeliğinin gerçekleştirilmesi hususunda gereğinin yapılmasını diliyoruz.

 

Mesut Emre KARAKÖSE
Yazarın diğer yazıları için
tıklayınız

Mesut Emre Karaköse Hakkında

Mesut Emre KARAKÖSE: (Ankara) 1981 Kayseri doğumludur. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden lisans, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Anayasa Hukuku Anabilim dalından yüksek lisans derecesi almıştır. 6 ay süreyle İngiltere’de devlet teşkilatı, temel hak ve hürriyetler, sivil toplum kuruluşları hakkında araştırmalar yapmıştır. Anayasa Hukuku alanında yayımlanmış çalışmaları bulunmaktadır.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: