Twitter Facebook Linkedin Youtube

İBN-İ HALDUN’UN DİPLOMASİSİ IŞIĞINDA KIBRIS MESELEMİZ

“Herhangi bir zamanda, herhangi bir ülkede, herhangi bir zihin tarafından yaratılmış en büyük tarih felsefesinin sahibi” diyor Tonybee büyük İslam alimi İbn-i Haldun için. Yalnızca tarih felsefesi alanında değil, sosyoloji, iktisat ve siyaset bilimi için de aynı ifadeler İbn-i Haldun için abartılı olmayacaktır.

Böyle büyük bir cevherin değeri maalesef Batının Şarkiyat Enstitülerinde bizden daha iyi anlaşılmış, üzerine daha çok yazılmış, daha çok konuşulmuştur. Bu noktada Cemil Meriç’in “semasında tek yıldız” diyerek tanımladığı İbn-i Haldun’u ve eserlerini anlamak, araştırmak ve ondan çıkarımlarda bulunmak zorundayız.(1) Şüphesiz bu, medeniyetimiz adına eşsiz bir kazanım olacaktır.

İbn-i Haldun, bir âlim ve mütefekkir olmanın yanı sıra aynı zamanda başarılı bir siyasetçi ve deha bir diplomattı. O, pek çok coğrafyada çok farklı görevlerde bulunmuş, engin tecrübeler edinmiş, farklı ilimler ve alimlerle tanışmış ve bu edinimleri de çok iyi yansıtabilmiş biridir.

Onu incelerken disiplinler arası bir yöntem izlemeli, tezlerimize, makalelerimize, yazılarımıza işlerken bugüne yansıtmalı ve ondan adeta yaşıyormuşçasına faydalanabilmeliyiz. Bu yazı da bu kapsamda bir çaba olarak ele alınmalı ve daha önce yazdığım “Kıbrıs Meselesi ve Türkiye’nin Stratejisizliği” yazısıyla birlikte değerlendirilmelidir.

İbn-i Haldun’un hayatını okuduğumuzda, onun farklı hükümdarlar adına uzun yıllar elçilik yaptığını, farklı anlaşma ve müzakerelerde bulunduğunu görürüz. Elçilik görevleri sırasında ve müzakerelerde oldukça başarılı olan İbn-i Haldun, bu alanda bizlere yol gösterecek ilkeler belirtmiş ve bunları başarıyla uygulamıştır.

İbn-i Haldun’un diplomasi ilkelerine geçmeden evvel onun bir devletin varlığı için lüzumlu gördüğüi 4 özelliğe bakmamızda fayda vardır. Ona göre bir devlet; uluslararası alanda kabul görme, askeri varlık, elçiler gönderme ve güçlü bir ekonomi üzerine var olabilir.(2) Ayrıca onun toplum incelemelerinde çok önemli bir yer tutan asabiyet teorisi, devletleri anlamamızda ve incelememizde önemli bir yer tutar. Asabiyeti neseb ve sebep diye ikiye ayıran İbn-i Haldun, kısaca toplumları birlikte tutan bir bağdan bahseder. Bu husus da bizim kullanacağımız materyaller arasında olacaktır.

İbn Haldun’un diplomasideki ilkelerine kısaca baktığımızda ise karşımıza tam bir profesyonellik çıkar. Bu, pek az insanın yapabileceği türden bir profesyonelliktir. Bu profesyonellik sayesinde görevine ve amaçlarına odaklanabilmiş, farklı hükümdarlar adına çalışabilmiştir. İbn-i Haldun, Sultan Ebu İnan’ın, Ebu Abbas’ın ve Ebu Hammu’nun birçok elçilik görevlerini üstlenmiş, Zalim Pedro’nun hayranlığını kazanmış ve Timur’u Mısır’dan vazgeçirmeyi başarmıştır. Elçilik sırasında onda gördüğümüz ve başarısına yardımcı olan diğer özelliklerinin başında ise hitabeti gelir. İyi bir hatip olan İbn-i Haldun, elçi seçerken hatiplik özelliğine dikkat etmemiz gerektiğini de bizlere gösterir.

İbn-i Haldun’a göre; elçiler fırsatçı olmalı ve zafer için her yolu denemelidir.(3) Bu, İbn-i Haldun’da profesyonel düşünmenin bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Ayrıca İbn-i Haldun’a göre elçiler propaganda faaliyetlerini iyi yapabilmeli ve her kesimle görüşebilmelidir. Bu, modern dünya siyasetinde diplomatlarımıza iyi bir iletişim eğitimi vermemiz gerektiği yönünde bir tavsiye olarak alınmalıdır.

İbn-i Haldun’dan bize kalan bu miras çerçevesinde daha önce değindim Kıbrıs meselemize baktığımızda, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşu için gerekli çalışmaları yapmalıyız.

Öncelikle İbn-i Haldun’un devlet kuramındaki 4 unsur için adımlar atmalı, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KTC)’nin askeri varlığı, TSK ile yoğun işbirliği ile oluşturulmalıdır. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı noktasında Dışişleri teşkilatımızın yanı sıra, kendi temsilcilikleri için teşvikler ve eğitimler verilmeli, lobicilik yapılmalıdır. Bu temsilciliklerin açılamadığı ülkelerde sivil inisiyatifler devreye sokulmalıdır.

İbn-i Haldun’un kuramında olan ve gerçekten de olmazsa olmaz bir nokta olan ekonomi unsuru, ülkemizin desteğiyle devam ettirilse de var olan uluslararası ambargo noktasında çözüm arayışları çeşitlendirilmelidir. Bu noktada Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, temel iktisat teorileri arasında kendisine uygun olan modeli benimsemeli ya da Türkiye ile entegre girişimlerde bulunulmalıdır.

Kıbrıs meselesinde başarı istiyorsak, çizgilerimizi bir an önce netleştirmeli ve politikamızı daha önceki yazıda belirttiğim sebeplerden dolayı Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulması yönünde belirlemeliyiz. Bu noktada Hariciye teşkilatımızda böyle hassas bir meseleyle alakadar olan diplomatlarımızı seçerken, İbn-i Haldun’un ölçütlerini de dikkate almalıyız. Ayrıca Kıbrıs meselemizde diğer ülkelerle ilişkilerimizi belirlerken İbn-i Haldun’un asabiyet teorisiyle hareket etmemizde de fayda vardır.

Son olarak İbn-i Haldun gibi büyük bir âlim ve siyasetçiden her alanda ve derinlemesine faydalanabilmemiz için, onu daha çok araştırmalı ve disiplinler-arası bir şekilde okumalıyız. Kıbrıs gibi hassas bir konuyu İbn-i Haldun’un engin birikimlerinden faydalanarak çözmeye çalışmak ise bizlere önemli bir avantaj sağlayacaktır.

 

Haldun BARIŞ – Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız
__________________________________

Dipnotlar:

1- https://tr.m.wikipedia.org/wiki/İbn-i_Haldun

2- İbn-i Haldun’un Umranı ve Uluslararası İlişkiler Kuramı, www.tarihakli.com

3- İbn-i Haldun’un Düşünceleri ve Diplomasi ile İlgili Düşünceleri, Figen Tavil Alsırt, Karınca yayınları,s.60

sahipkiran Hakkında

Sahipkıran; 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bir Stratejik Araştırmalar Merkezidir. Merkezimiz; a) Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunan; ülkemizin her alanda daha ileri gitmesi ve milletimizin daha müreffeh bir hayata kavuşması için elinden geldiği ölçüde katkı sağlamak isteyen her görüş ve inanıştan insanı bir araya getirmek, b) Ülke sorunları, yerel sorunlar ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına yönelik araştırma ve incelemeler yaparak, bu sorunlara çözüm önerileri üretmek, bu önerileri yayınlamak, c) Tespit edilen sorunların çözümüne yönelik ulusal veya uluslararası projeler yürütmek veya yürütülen projelere katılmak, ç) Tespit edilen sorunlar ve çözüm önerilerimize ilişkin seminer ve konferanslar düzenleyerek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek, amacıyla kurulmuştur.

Yorum Ekleyebilirsiniz


%d blogcu bunu beğendi: