Twitter Facebook Linkedin Youtube

MİMARİDEN KÜLTÜRE Mİ? KÜLTÜRDEN MİMARİYE Mİ?

Ekim ayının başlarında, Orta Asya’nın merkezinde ve Tanrı Dağlarının eteklerinde yer alan, Manas Destanı’nın diyarı ve Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te; “Türk Dünyası Mühendislik Mimarlık Şehircilik Kurultayı” düzenlendi. Bu yıl altıncısı düzenlenen Kurultay, Türk devlet ve toplulukları arasında her alanda olduğu gibi mühendislik ve mimarlık alanındaki dayanışmanın bir ürünü olarak 02-07 Eylül 2014 tarihleri arasında Bişkek ve Isık-Göl’de gerçekleşti.

Her geçen gün her alanda olduğu gibi mimarlık, mühendislik ve şehircilik alanında da değişmeler ve gelişmeler olmaktadır. Ama bu değişim ve gelişmeler, hangi yöndedir acaba? Bu sorunun cevabına geçmeden önce, bu gibi kurultay, seminer, konferans gibi faaliyetlerin düzenlemesi; “bir elin nesi var iki elin sesi var” atasözü ve “bir başın bir fikri, bin başın bin fikri olması” bağlamında çok değerli olduğunu belirtmem yerinde olur. Bu tür faaliyetleri düzenleyenleri ve bunlara katkıda bulunanları tebrik etmek gerekir.

Kurultayın konusu olan mimari eserler, eski ve yeni kültürlerin en önemli göstergeleri konumundadır. Biz eski kültürleri, ilk olarak onların yapmış oldukları mimari eserlerden öğreniyoruz. Mimari eserler, görsel oldukları için okumaya üşenen insanoğluna geçmiş hakkında bilgi vermektedir. Günümüz insanoğlunun Osmanlı’ya, Mısır kültürüne veya Avrupa gibi toplumların kültürüne hayranlığı, onların geçmişte yapıp günümüze kadar onlardan kalmış güzide saydığımız mimari eserlerinden kaynaklanmaktadır.

Yaklaşık yüzyıl Rus hegemonyasında kalan ve 1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Orta Asya’daki Türk devletlerinin en önemli problemlerinden biri de; hızla gelişen ve değişen dünyaya hızlı bir biçimde adapte olmaya çalışmalarıdır. Bu nedenle, zaten kültürel yozlaşmaya uğramış kültürlerinin gittikçe kaybolmaya başlamış ve bu durum her alanda olduğu gibi mimariye de yansımıştır. Örneğin Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te, özellikle 2012 yılının sonundan itibaren yapılan yapıların tamamen modernizm kaygısıyla çarpık ve Kırgız kültürünü yansıtmayan bir biçimde yaygınlaşması, bunun yanında şehirdeki düzensiz ve plansız yapılan binaların göz zevkine hitap etmeyişi, diğer yandan şehrin etrafındaki verimli tarım arazilerinin de betonarme yapılarla ve konteynırdan bozma binalarla (!) donatılmaya başlanması ve bir zamanların bozkır toprakların içinde bir serap misali açmış olan, yeşil ve su ile özdeşleşmiş Bişkek şehrinin yavaş yavaş beton yığına dönüşmesi, birçok sorunla boğuşan Kırgız bürokrasisinin ileride uğraşacağı bir başka problemdir. Düzenlenen bu Kurultay ve sempozyum gibi akademik çalışmalardan elde edilecek tecrübeleri, önce Kırgız bürokratları, daha sonra bu coğrafyadaki diğer ülke bürokratları -daha yolun başındayken- göz önünde bulundurmaları gerekmektedir.

Orta Asya coğrafyasının mimari açıdan bir başka sorunu da; hibeler yoluyla yapılan cami, kilise, yetimhane, okul vb. yapılarda da, hibeyi yapan ülkenin mimari tarzında eserlerin şehirlerin her yerinde yükselmesidir. Bu tarz yapılar, toplumu karmaşık bir düşünceye sevk ederek insanlar arasında bir kafa karışıklığına neden olmaktadır. Bu eserler nedeniyle bir ayrışma kültürü, farkında olmadan gelecek nesillere miras olarak kalacaktır. Bu nedenle bürokrat ve politikacıların, sadece ekonomik açıdan değil kültürel yönden de düşünerek plan ve programlar hazırlamaları gerekmektedir. Aksi takdirde, ileride kentsel dönüşüm projelerine milyon dolarlar harcamak zorunda kalacaklardır.

Toplumlar, kültürleri ile modernizmi yoğurabilmelidir. Ne yazık ki bugün, kapitalizmin kölesi olmuş insanlar, hem kendi kültürlerini yansıtmayan hem de estetikten uzak, sadece ekonomik değeri olan mimari eserler yapmaktadır. Bu şekilde kültürün yansımadığı mimari, bir zaman sonra toplumun kültürünü yok edecek ve geleceğe farklı bir kültürü taşıyacaktır.

Türk Dünyasında gerçekleştirilen bu Kurultay ve benzeri akademik çalışmalar sayesinde, bir zamanlar sıkı sıkıya bağlı olan kardeşlerin tekrar bir araya gelmesi sağlanacak, kardeşlikleri perçinlenecektir. Bu vesileyle düzenlenen Kurultay süresince çeşitli görüşmeler yapılmış ve zaman içinde meyveleri alınmaya başlanmıştır. Bunun da en somut örneği, daha önce İzmir, Ankara ve Samsun ile kardeş şehir olan Kırgızistan’ın Bişkek şehri ile Türkiye’nin Trabzon şehrinin “kardeş şehir” ilan edilmeleri olmuştur. Böylece bu şehirlerin bürokratlarının birbirlerine aktaracak deneyimleri sonucunda, hem kültürel hem de diğer alanlarda olumlu gelişimler, ileriki zamanlarda karşımıza çıkacaktır.

Sonuç olarak kültürün mimariye yansıması gerekirken, mimarinin kültüre yansıdığı günümüzde, kültürel değerlerini kaybetmek istemeyen toplumlar, bir an önce gidişatın farkına varmalı ve aklıselimin gerektirdiği şekilde kültürün en önemli yansıtıcılarından ve değerlerinden mimariye sahip çıkmalı ve ülke yöneticilerinin gerekli tedbirleri alması için gayret göstermelidirler.

.

Atilla ARABACISASAM Kırgızistan Temsilcisi

Atilla Arabacı Hakkında

Atilla ARABACI: (Kırgızistan) 1980 Bolu doğumludur. Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdikten sonra Ankara’da özel dershanelerde öğretmenlik yapmıştır. 2002 yılından 2010 yılına kadar, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Düzce Lisesi ve Düzce Anadolu Öğretmen Lisesinde Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği görevinde bulunmuştur. 2010 yılından bu yana Kırgızistan Cumhuriyeti Bişkek Büyükelçiliği Eğitim Müşavirliğine bağlı Bişkek Türkiye Türkçesi Eğitim Öğretim Merkezi’nde Türkçe öğretmenliği görevini sürdürmektedir. Türkoloji Bölümü yüksek lisans mezunu olup iyi derecede Kırgızca bilmektedir.

Yorumlar (3)

  1. Huseyin Savran dedi ki:

    güzel bir seminer

  2. Yusuf Söğütdelen dedi ki:

    Hayırlı olsun, eline kalemine sağlık sağlık, aramıza hoş geldin Sayın Arabacı.

    • Atilla dedi ki:

      Yusuf Sogutdelen bey beni bu güzel ortamla tanustirdiginiz için ve ilginize tesekkur ederim..

Huseyin Savran için bir cevap yazın Cevabı iptal et


%d blogcu bunu beğendi: